Yeni Hükümet Başlarken ve AP Seçimlerine Giderken…
Türkiye’den olma, UBP-HP’den doğma yeni hükümet işbaşı yaptı… Doğmamış çocuğa don biçmek gibi olacak belki ama KKTC hükümetlerinin 14 aylık ortalama ömrünü bu hükümet de yaşar mı yaşamaz mı belli değil… Nisan 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar yaşasa bile, seçimi kaybeden Özersay’ın bu hükümetin de ipini süratle çekeceği kesin… Yani 14 ay bu hükümet için azami süre gibi görülüyor…
Başbakan Tatar kendine özge bir kişilik; konuşmaya başladığında dili aklını izler, izleyen dil coşar ve öne geçer ve akıldan önde gider… Bu durum artık kamuoyun önünde daha sık yaşanacak; zaten ilk günden Cumhurbaşkanı Akıncı’ya «ayar çekme» sözleri ile sahne kurulmuş oldu. Yardımcısı Özersay zor durumlara düşecek; daha ilk günden düştü bile… Tatar’ın öyle bir söz söylemediğini BRT muhabiri ile yaptığı söyleşide bildirdi, «Ben izledim Tatar’ın öyle bir söz söylediği yalandır» dedi… Birincisi, yalandır dediği söz söylenmiştir, gerçektir ve Tatar da kabul etmiştir; ikincisi ise «ben izledim …» sözü de kendi yalanıdır, izlemiş olsaydı Tatar’ın ağzından çıkanı Özersay’ın kulağı da duyacaktı…
Bu arada diğer bir yalan da Tatar’ın KKTC Meclisi’nin yaz aylarında da çalışacağını söylemesidir… Geçmişte CTP hükümetleri bunu yapmaya kalkıştığında anayasaya aykırıdır diye dava açan ve dolayısıyla yaz dönemi içinde meclisin çalışmasını engelleyen parti UBP idi. Böyle başladı bu hükümet; ayarlar ve yalanlar iddiasıyla… Yalanlara dayalı siyasetle yol almak… HP ve Özersay’ın tercih ettiği ortak bu… Yatsı geçti, mumları söndü; sıra ilk seçimde seçmenin «püf» demesinde…
Bu hükümetin kuruluş amacı Kuzey Kıbrıs insanının sorunlarını çözmek değildi… UBP hükümet olmazsa ayakta durmakta çok zorlanıyor… Özersay da şansı çok az olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde UBP’nin desteğini alıp şansını zorlamak istiyor… Ne de olsa, kendisi sayesinde Başbakan olan ve ‘Bayram çocuğu’ havasına giren UBP’nin yeni başkanı Tatar, bu havasını bozacak bir Cumhurbaşkanı adaylığını istemiyor ve dolayısıyla adaysız UBP’nin desteklediği aday olacak… Zorlu Töre ölümüne aday olduğunu söylüyor ama Türkiye’nin ayan beyan aday yaptığı Özersay’a yani Türkiye’ye karşı aday olabilecek de değil…
Yeni hükümetin durumu bu… Programı iddialı olacak ama dostlar alış-verişte görsün diye… İcraatlar bildik UBP icraatları olacak ama bu defa HP destekli ve katılımlı… Türkiye ile mali protokol çok gecikmeden imzalanacak ama para akışı gecikecek, eğer akacaksa… Haziran’daki İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanlığı seçiminden sonrası için uzmanlar Türkiye ekonomisi için olumsuz yorumlar yapıyor; kimisi duvara vuracak diyor, kimisi de dibe… Yani durum kötüleşecek ve Türkiye hükümetinin KKTC hükümetine protokol gereği mali mükellefiyetlerini yerine getirmesi mümkün olmayacak. Başbakan kendi tarzı ile «Vermeyince Mabut neylesin Sultan Mahmut» diyecek, yardımcısı da yalanlayacak…
Uzun sözün kısası, bu hükümet Kuzey Kıbrıs’ın sorunlarını çözmek için bir icraatta bulunmayacak. On gün sonra güven oyu alacak, on beş gün sonra da yaz tatili; dönüşte de Cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemi dolduracak… Ondan sonra tufan…
Ama hükümetin güven oyu alacağı günlerde Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri de var… İşin gerçeği Kıbrıslı Türklerin bir halk olarak taraf olmadığı bir seçim… Kıbrıslı Türklerin ‘halk’ olduğu kavramını içselleştirmemiş veya önemsememiş veya reddediyor olanlar bu seçimlere Kıbrıslı Türkleri bireyler olarak dahil ediyor, dahil etmeye davet ediyor… Taraf olmaya değil, oy vermeye çağırıyorlar… Azınlık gibi… AKEL’in yaptığı siyasi literatürde oportünizm – fırsatçılık olarak nitelenir ve bunu kendi ait oldukları halk içindeki gücünü yapay yöntemlerle artırmak için yapıyor, bir de eşitliğini kabul edemedikleri Kıbrıslı Türklere «azınlık aşısı» salmak için… Kendi halkı için siyaset yapıyor, mubah görülebilir… Kendi halkı için siyaset yapan Kuzey Kıbrıs siyasi unsurlarına ait bireylerin AKEL’in bu girişimine kapılması, onların Kıbrıslı Türkleri bir halk olarak geleceğe taşımakta kendilerini sorumlu görmemek eğiliminden kaynaklanıyor olabilir. İngiliz sömürgesinin «Müslüman cemaati», Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantör anavatanlarının adadaki soydaş toplumu, 2004 Nisan’ında BM tarafından yapılan referandumda kendi kaderini tayin etme hakkı olan bir halk olduğunu uluslararası topluma kaydettirmiştir.
Hiç saklanmadan söylemek gerek, Kıbrıs Türk halkının BM ölçütlerinde çözüm ve barış mücadelesinde «Gerçekçilik» yolunda devamında kendi halkı için mutsuzluk duyan Kıbrıslı Rum oportünistler, mevcut statüko içinden siyasal açılımlar üretmeye çalışmaktadır. Gizli ve kurnaz Kıbrıs Rum oportünizmi kısa vadeli sözde siyasal başarılar vadederek «Kurtarıcı» rolünü oynayıp Kıbrıslı Türk kitleler arasında yanıltıcılık yapıyor, Kıbrıs Türk halkını gevşekliğe, umutsuzluğa sürüklemeye çalışıyor. Bir yandan onlara şirin görünmek için genel ama yerine getiremeyeceği vaatlerde bulunuyor, diğer yandan da kitlelerde yanılsamaları büyütüyor. Kıbrıslı Türkleri halk olarak kabul etmenin kendileri için tehlikelerinin farkında olan Kıbrıs Rum siyaseti (Türkiye siyaseti de benzeri endişeyi taşıyor), Kıbrıslı Türklerin bir halk olmasının önemini halen tam olarak içselleştirememiş kitleler üzerinden AP seçimlerini kullanarak, Kıbrıslı Türklerin azınlık toplumu olduğu tezini ilerletmeye zemin yakalıyor.
Çözüm ve barış unsurları içinde bulunan bazı Kıbrıslı Türklerin çözümsüzlük koşullarının yarattığı sorunların ve zorlukların üzerinden atlama veya etrafından dolanma düşüncesi ve «iyi niyeti» Kıbrıslı Rum oportünistler tarafından sömürülerek kendi etnik vizyonları için kullanılmaya çalışılmaktadır. Kıbrıslı Türkler, şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da adasında ve sorunlarında konjonktüre göre değişen ve iniş-çıkışları olan bir siyasal tutum izlemeden, savrulmadan, yalpalamadan, günü kurtarmaya yönelmeden, mevcut somut koşullarda BM ölçütlerinde çözüm ve barış hedefine ilerlemek ve ulaşmak için, adada bir halk olarak varlığını sürdürmek için ısrarlı duruş, sabır ve direngenlik gösterecektir.
AP seçimlerinde Kıbrıs Rum siyasal fırsatçılığının Kıbrıslı Türklere hiçbir faydası dokunmayacak. Kıbrıslı Rumlar ve Türkiye benimsemese de Kıbrıslı Türkler bir halktır ve kendi kaderlerini tayin hakkını yeniden kullanmak için yılmadan ilerleyecektir. Kıbrıs Türk halkı AP seçimlerine dair oylarını, AP’de kendilerine ait 2 üyelik için kendi siyasi partilerinin gösterdiği kendi adaylarını seçebilene kadar saklayacaktır.
Kıbrıs Rum siyasetinin oportünizmine – siyasal fırsatçılığına geçit yok…