Yeni Hükümetin Eğitim Programında Olması Gerekenler
Yeni bir hükümetin kurulma arifesindeyiz. Üstelik daha önce bir araya gelmesi pek düşünülmeyen iki siyasal parti olan CTP ve UBP arasında kurulacak bir koalisyon hükümetinden bahsediyoruz… Kimilerimizin zihninde “böyle bir hükümetin başarılı olması mümkün mü?” sorusunun yer aldığı aşikârdır. Elbette mümkün… Hatta çok uzun süredir Kıbrıs Türk Toplumu’nun beklediği ve bir anlamda olmayacak diye öğrenilmiş çaresizlik yaşadığı yönetimsel dönüşüm, sosyal devlet anlayışı ve kamusal gelişim; planlı, programlı ve kararlı adımlarla yakalanabilir…
Öte yandan Kıbrıs Sorunundaki çözüm arayışları ivmesi giderek artıyor. Kıbrıs’ta bir federal yapıyı kurmak için yoğun bir çaba ortaya koyuyoruz… Yani artık farklı kültürlere, farklı kimliklere, farklı düşüncelere, farklı değer yargılarına daha çok anlayış göstermeli, daha çok tahammül etmeliyiz… Başka bir ifadeyle toplumdaki bireylerin; bir yandan toplumun refah düzeylerini yükseltebilmeleri, diğer yandan da kendi kültürel değerlerini özümsemiş, yeni bilgi ve becerilerle donatılmış, hem özgüven sahibi hem de farklı kültürlere karşı saygılı bir insan gücü potansiyeline sahip olmalarını beklenmektedir… Bunun içinde iyi örgütlenmiş bir eğitim sistemine ihtiyaç var…
Ne yazık ki bugün “nitelikli bir eğitim sitemine sahibiz” diyemeyiz… Eğitim sisteminin idari yapılanması, yönetim anlayışı, okulların koşulları, yasal düzenlemeler, müfredatlar ve ders kitapları, ölçme-değerlendirme yöntemleri, öğretmen yetiştirme ve istihdam politikaları sürdürülebilir bir yapıda değildir… Bu nedenle de birçok önyargıyı kıracağını düşündüğüm yeni hükümetin belki de en önemli ve en köklü değişimleri eğitimde yapması gerekliliği kaçınılmaz olacaktır...
Hiç kuşku yok ki bu değişim içinde hem hükümet programının eğitim başlığı altında yazılanların neler olacağı, hem de burada yazılanların hayata geçirilmesi ile ilgili sürecin takibi büyük önem taşımaktadır…
Bu önemden hareketle; “eğitimle ilgili yeni hükümetin programında neler olmalı?” sorusuna da rasyonel yanıtlar verilmelidir. Elbette ki bu soruya verilecek yanıt sahip olunan eğitim anlayışıyla yakından ilişkilidir… Ancak hangi anlayışa sahip olunursa olunsun bugünkü koşullarda eğitimde ivedilikle halledilmesi gereken 6 temel unsurdan bahsedebilirim.
1. Eğitimin idari yapılanması ve yönetim anlayışı:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın örgütsel yapılanması 21. yüzyıl eğitim anlayışlarına uymadığı ortadadır. Çağdaş eğitim sistemlerinin olmazsa olmazları arasında bulunan, program geliştirme, ölçme-değerlendirme, özel eğitim, uzaktan eğitim, inovasyon, AR-GE gibi birimleri bizim eğitim bakanlığında ara ki bulasın… Bu birimlerin yokluğu bir yana var olan birimlerde de yönetim anlayışında kaynaklanan devasa sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunların en başta geleni okullar ile Eğitim Bakanlığı arasında yaşanan kopukluktur. Okullar ile Bakanlık arasında karşılık bir iletişimden bahsetmek mümkün değildir. Her okul, karşılaştığı problemi kendi imkanıyla çözmeye mahkumdur. Okullar ne ekonomik, ne yönetsel ne de eğitim-öğretim yaklaşımları bakımından Bakanlıktan ihtiyaç duyduğu desteği göremiyor. Bu nedenle de okullar ile Bakanlık birbirinden kopuk ve ayrı olgular olarak ortaya çıkıyor. Yapılması gereken “Okula Dayalı Bir Yönetim” anlayışının benimsenmesidir. Bu anlayışla beraber okul ihtiyaçlarına dönük “okul bütçesi” yönetiminden, eğitim-öğretim uygulamalarının denetmesine kadar birçok konuda dengeli, etkili ve verimli çalışan kurumlar haline dönüştürülebilir.
2. Kolej giriş sistemi ve okulların ihtiyaç duyduğu dönüşüm:
Hiç kuşku yok ki kolejlerin yapısı güçlendirilmeli, mümkün olan en fazla sayıda öğrencinin kolej programını takip edebilmesi için gerekli düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Ancak kolejlere giriş sisteminin bugünkü yapısının eğitime en büyük zararı verdiği ortadadır. Kolej giriş ve benzeri diğer sıralama sınavları, okulların işlevlerini dershanelere ve özel derse devretmiş durumdadır… Yapılması gereken kademeli olarak kolej giriş sınavındaki yarışmacı anlayışın terk edilmesi bunun yerine, beceriye ve yönlendirmeye dayalı okul faaliyetlerini dikkate alan süreç temelli bir anlayışla çocukların ilkokul sonrası devam edecekleri programlara geçişleri sağlanmalıdır… Öte yandan özellikle Genel Ortaöğretimdeki okulların yapısal dönüşümleri ivedilikle gerçekleştirilmelidir. Bu bağlamda özellikle lise kademesindeki tüm okullar için farklı okul türlerine göre değil, farklı program türleri esasında yapılanmalı ve her alandaki en iyi program, her öğrenin ayağına götürülmelidir.
3. Müfredatlar ve ders kitapları
İvedilikle değişmesi gereken bir diğer unsur da müfredatlar ve ders kitapları meselesidir. Bu anlamda 2004’den 2009’a kadar olan süreçte büyük bir yol kat edilmişken 2009’da anlaşılmaz bir gerekçeyle geri dönüş yapılmış ve büyük bir potansiyel heba edilmiştir. Bugün için yeni bir fırsat bulunmaktadır; Temel Eğitim Program Geliştirme Projesi… Bu proje desteklenmeli, ülkemiz akademisyen, eğitim uzmanı ve öğretmenlerinin katkılarıyla tüm öğretim programları ve ders kitapları güncellenerek eğitim sistemine entegre edilmelidir. Elbette ki Tarih dersi öğretim programı ve ders kitaplarına öncelik verilmesi kaçınılmazdır…
4. Mesleki eğitimin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması
Mesleki eğitimin güçlendirilmesini sağlayacak en önemli uygulama, mesleki teknik öğretimi ilçeler bazında kampüsleştirme olacaktır. Böyle bir uygulama çağ nüfusunun mesleki eğitime katılma payını %50’lilere çıkartabilir. Ancak mesleki teknik öğretim için ivedilikle hayata geçirilmesi gereken unsur “Mesleki Yeterlilik Kurulu”nun oluşturulmasıdır. Böylesi bir kurul, iş piyasasının ihtiyaçlarına yönelik olarak, meslek liseleri ve “meslek yüksekokulları” mezunlarının iş almalarını destekleyecek ve mesleklerde sertifikasyona geçilmesinin temelini atacaktır.
5. Öğretmenlerin yetiştirilmesi, istihdamı ve yükselmesi
Bir eğitim sisteminin kalitesi, o sistemdeki öğretmen kalitesi ile doğru orantılıdır. Sistemdeki kaliteyi artırmak için öğretmene ve öğretmenlik mesleğinin statüsüne daha büyük önem gösterilmesi kaçınılmazdır. Bu nedenle bir yandan öğretmenin, bugünden çok daha iyi yetiştirilmesini sağlayacak düzenlemelerin hayata geçirilmesi sağlanırken diğer yanda da ihtiyaç analizine dayalı, profesyonel anlayışla düzenlenmiş ve öğretmenin tüm görev süresine yayılmış nitelikli bir hizmet içi eğitim anlayışının benimsenmesi esas alınmalıdır. Ancak daha da önemlisi; öğretmenlik mesleğinde yaşanan tükenmişliğin bir nebze de olsa önüne geçmeyi sağlayacak öğretmenin istihdamında ve yükselmesinde yaşanan çarpıklıkları ortan kaldırmaktır. Bu bağlamda öğretmenin istihdamı ve yükselmesiyle ilgili tüm kamusal ve yasal düzenlemeler; siyasi kaygılardan uzak, şeffaf, adil, evrensel ve eğitim bilimi ilkelerinden taviz vermeden kararlılıkla hayata geçirilmelidir.
6. YÖDAK ve Yükseköğretim
Hiç kuşku yok ki, Kıbrıs Türk Eğitim sistemi olarak bugün yaşanılan en büyük sorunlardan biri de yükseköğretimin bugünkü yapısıdır… Üniversiteler adası olarak övünsek de, yükseköğretimdeki durum sanılanın aksine çok kötüdür ve kendi kendini tüketmekle karşı karşıyadır. Üniversitelerimizin yönetim, özerklik ve denetim sorunları var. Araştırma – geliştirme çalışmaları çok cılız. Öğrenci kabul koşulları sorunlu… Öğretim izni bulunan 13 üniversitenin yanında 13 tanenin de izin almak için sırada olduğu düşünüldüğünde bir üniversiteler enflasyonundan bahsedilebilir. Bu durum yükseköğretim kalitesini de olumsuz etkilediği gibi, toplumsal ve sosyal yaşamı da olumsuz etkiliyor. Bu sorunun çözümü için atılması gereken en önemli adımların başında; gerek vakıf üniversitelerinin gerekse özel üniversitelerin yönetimlerinin çağdaş bir yapıya kavuşturulmasıdır. Ancak bu tek başına yeterli değildir. Bununla beraber YÖDAK’ın daha bağımsız, daha ilkeli ve daha etkin bir kurum haline getirilmesi olmazsa olmazdır…
Sonuç olarak yeni hükümetin, bir reform hükümeti olarak nitelendirilmesi eğitim sisteminde yapacağı dönüşümlerle yakından ilişkilidir… Eğitim sisteminin yaşaması gereken bu dönüşümün sağlanmasında oluşturulacak kontrol mekanizması da büyük önem taşımaktadır. Bir sol parti olarak, birçok önyargıyı da kırarak UBP ile koalisyona girecek CTP’den en büyük beklenti; oluşturulacak programın gerçekleşmesini sağlayacak denetim ve yönlendirme mekanizmalarını kurmak olacaktır. Zaten bu mekanizmayı kurabilme başarısı, aynı zamanda hükümetin de başarısı olacaktır…