UBP-HP koalisyon hükümeti göreve başladı. Geçtiğimiz Pazartesi günü hükümetin programı okundu. Dün Meclis’te program görüşmeleri tamamlandı. Muhtemelen yarın da güven oyu alacak.

Bu konuda UBP içinde çatlak var ama bu sonucu etkilemeyecek gibi görünüyor. Özgürgün güven oylamasına katılmayarak tepkisini gösterecek. Sunat Atun da umreye gittiği için katılamadığını anlatacak.

Şimdilik tablo bu. Ama UBP’de sular hiç durulmayacak gibi görünüyor. Geçmişte olduğu gibi bundan sonra da zora girildiği zaman birilerine bir şeyler verilerek sorun çözülecek.

Ben genelde hükümet programlarıyla değil, hükümet icraatıyla ilgilenirim. Çünkü programda hep güzel şeyler yazarsınız ama uygulamada bu yazdıklarınızdan eser yoktur. Çok başka bir icraat ortaya koyarsınız. O nedenle hükümeti programıyla değil, icraatıyla eleştirmek bence daha gerçekçi olur.

Buna rağmen hükümet programındaki Kıbrıs sorununa yaklaşımla ilgili şimdiden uyarmanın yararlı olacağını düşünüyorum.

Programda “Rum liderliğinin sahip olduğu zihniyet değişmediği sürece yakın gelecekte paylaşmaya dayalı federal bir ortaklık da mümkün görünmemektedir. Bu nedenle parmağımızın arkasına saklanmadan ve müzakere edilmiş bir çözüm perspektifi ile barışçıl tutumumuzu muhafaza ederek bir yandan işbirliğine dayalı farklı ortaklık modelleri ile diğer yandan AB içinde iki devlet de dahil çok daha gerçekçi ve Kıbrıs’ın mevcut şartlarında gerçekleştirilebilir yeni fikirlerin artık masaya gelmesi gerekmektedir. Hükümetimiz yeni dönemde bu doğrultuda fikirlerin altını çizecek bir dış politikayı takip edecek ve Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanı da bu çerçevede her tür diplomatik girişimi yapacaktır” deniliyor.

Yeni hükümetimiz federal ortaklığın artık mümkün olmadığı tesbitini yapıyor ve AB içinde iki devlet de dahil yeni alternatifleri masaya gelmesi gerektiğini iddia ediyor.

SORU 1: BM Genel Sekreteri en son raporunda tek gerçekçi çözümün federasyon olduğu tespitini yaptığı halde çiçeği burnunda hükümetimiz Federal ortaklığın artık mümkün olmadığı tespitini neye dayanarak yaptı?

SORU 2: AB içinde İki devletli çözümü hangi masaya getirecek ve kiminle görüşecek?

SORU 3: Dışişleri Bakanı bu çerçevede her tür diplomatik girişimi yapacak derken ne kastediliyor? Yoksa bundan Özersay’ın geçen hafta Rus büyükelçi ile yediği yemeğin ardından yaşananlardan herhangi bir ders alınmadığını mı anlamalıyız?

Bu sorular daha da artırılabilir. Ama bir anlamı olmaz. Çünkü böyle bir politika değişikliği Kıbrıs Türkünü çok tehlikeli ve geri dönüşü olmayan sıkıntılara sokacaktır.

Dahası böyle bir adım BM ve AB gibi kuruluşlar nezdinde Kıbrıs Türkünü yeniden çözüm istemeyen taraf durumuna getirecek ve dünyadan tecridimiz bugünkünden çok daha vahim bir duruma gelecektir.

Bu aynı zamanda bugün artık resmen olmasa bile fiilen üniter devlet isteyen ama bunu yüksek sesle söylemeyen Anastasiades’in elini güçlendirecektir.

Bu tehlikeli serüven sadece Kıbrıs Türk toplumunu değil, Türkiye’yi de zora sokacaktır. Evet bu politikayı son dönemlerde Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu da gündeme getiriyor.

Buna rağmen UBP-HP koalisyonunun kuruluşunda aktif görev üstlendiği bilinen Çavuşoğlu federal çözümün artık mümkün olmadığını iddia etmiyor. Federal çözüm dahil bütün alternatifleri konuşuruz diyor.

Bu nedenle yeni hükümetin Kıbrıs sorununda yaratacağı sıkıntıların bedeli ağır olacaktır. Bu politikayı eğer şimdiden anlaştıkları söylenen Cumhurbaşkanlığı seçimi için geliştirdilerse bunun da ağır sonuçlarının olacağını şimdiden hatırlatmak istedim.

Kıbrıs sorunu bizim temel sorunumuzdur. Bizim kimsenin tanınmadığı, bir devletimiz ve dünyadan tecrit edilmiş bir yapımız var. Bu nedenle biz BM parametreleri dışında herhangi bir politika geliştirmemeliyiz.