1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. Yeni Seçim Sistemi ve Siyasal Anlayış Farklılığı
Yeni Seçim Sistemi ve Siyasal Anlayış Farklılığı

Yeni Seçim Sistemi ve Siyasal Anlayış Farklılığı

Barış Mamalı: Ülkenin geleceği için yeni seçim sistemi ve siyasal anlayış farklılığı yaratılmalıdır

A+A-

Barış Mamalı

[email protected]

 

 

Ülkenin geleceği için yeni seçim sistemi ve siyasal anlayış farklılığı yaratılmalıdır. Ülkemizde son yıllarda artan milletvekili ve belediye başkanı istifa ve transferleri (bu durumun sürekliliği) ve özellikle hükümet kurmada oluşturulan milletvekilliği borsası toplum içerisinde çok ciddi rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir. Ülkeyi yönetme göreviyle donatılan siyasilere giderek artan güvensizliğin başlıca sebeplerinden birini oluşturan parti transferlerinin siyasi ahlakı da erozyona uğrattığı aşikardır. Ülkemiz siyasetini derinden etkileyen bu ve benzeri olumsuzlukların bir kez daha yaşanmaması için gerekli yasal düzenlemelerin meclis tarafından süratle yapılması gerekmektedir.

 

Bölgecilik ortadan kaldırılmalıdır!

Çok küçük bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen KKTC’de genel seçimler 5 bölgeye ayrılarak yapılmaktadır. Bölgecilik olayı ülke siyasetine bütüncül anlamda yarar sağlamış değildir. Bölgecilik, siyasete çeşit türlü ayırımcılığın, şahsi menfaatlerin ve nepotizmin girmesine neden olmaktadır. Özellikle bakanlık koltuğuna oturan bir bölge milletvekili veya adayı bir sonraki seçimini garantilemek için hizmet ve refah dağıtımında öncellikle ve çoğu kez yalnızca kendi seçim bölgesini düşünerek hareket etmektedir. Şu an yürürlükteki sistem, kişiyi buna zorlamaktadır. Bunun en bariz ve en kötü örneği devlet istihdamlarında ortaya çıkmaktadır. Bunun aşılabilmesi için bölgelerin siyasette ayrı ayrı belirleyici olmalarının önüne geçmek gerekmektedir.  

 

KUZEY KIBRIS MİLLETVEKİLLİĞİ

Bölgecilik, toplumsal siyaset üretilmesini olumsuz yönde etkilemektedir. Günümüzdeki seçim sisteminde milletvekilliğine aday gösterilen kişiler genellikle belirli bir bölgeden değişik nedenlerle oy alabilecekleri düşünülen kişiler arasından belirlenmektedirler. Son zamanlarda milletvekilliği adaylıklarında doktorlara gösterilen rağbet de bu nedenledir. Belirli bir bölgede sevilen bir doktor olmak veya o bölgenin bir sevileni olmak siyaset yapabilme için yeterli bir neden olarak görülmektedir. Bu da meclisin siyaset yapabilme kalitesinde ciddi sıkıntılar doğurmaktadır. Halbuki günümüzde gelişen medya ve iletişim araçları nedeniyle en ücra köye kadar ulaşmak mümkündür. Bu olanak, demokratik yaşamımızı güçlendirmede neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Medya olanakları ve araçlarını kullanıp, siyasi tartışma süzgecinden geçmiş, fikirlerini tartışma olanağı bulmuş, yani duruşunu, siyasetini ve fikirlerini kamusal alana taşımış kişilerin siyasi mevkilere aday olabilmelerine olanak tanınmalıdır. Meclisin siyaset yapabilme kapasitesini ancak bu yolla artırabiliriz. Ülke çapında siyasi onay gören adaylık, böylelikle dar bölge içinde farklı nedenlerle oluşan kişisel beğeninin önüne geçecek ve partiler tüm bölgelerden onay görebilecek siyaset için daha nitelikli adaylar bulma yolunu seçeceklerdir.

 

“KARMA OY SİSTEMİ”NDEN VAZGEÇMEK GEREKMEKTEDİR.

Partisel tercih yerine kişisel tercihlerin ön plana çıkmasına neden olan “Karma Oy” sisteminin derhal kaldırılması gerekmektedir. Karma oyun ortadan kalkmasıyla seçmen, partisini kesin olarak belirleyeceği için bu tür seçimler partilerin kurumsallaşmasına da katkı koyacaktır. Partiler hem bölgecilik yapamayacaklar hem de tüm ülkeyi tatmin edici ve kucaklayıcı sosyal yönü ağır siyaset ortaya koymak zorunda kalacaklardır. Partilerdeki milletvekili adayları kendileri için değil partileri için çalışmak zorunda kalacaklardır. Partiler seçimlere “tek liste” halinde girip ülke çapında seçmenden oy isteyeceklerdir. Ayrıca, partiler kendi tüzüklerinde belirleyecekleri bir yöntemle seçime katılacak adayların sırasını belirleyerek listelerini hazırlayıp seçmen karşısına çıkacaklar, ancak bu adaylardan kimlerin Meclis’e gireceğine ise yine seçmen karar verecektir. Yani parti tarafından hazırlanan seçmen listesinde tercih olacaktır. Partiye mühür vuran seçmen, Kanun’un belirleyeceği sayıdaki adayı tercih edebilecektir. Parti listelerinde hangi bölgeden ne kadar adayın yer alacağına bölgelerin nüfusu (vatandaş) dikkate alınarak karar verilmelidir.

 

PARTİLERİN KURUMSAL YAPILARININ GÜÇLENDİRİLMESİ

Yukarıdaki paragraflarda belirtilenlerin bir etkisinin de partilerin güçlenmesine yol açacağı söylenebilir. Partiler nitelikli adaylar çıkarabilmek için nitelikli siyaset üretmek zorunda kalacaklardır. Sistemin belki de en önemli getirisi bu olacaktır. Ancak bunun ötesinde seçmen, partiler arasında tercih yapmak zorunda kalacaktır. Karma oyun ortadan kalkması nedeniyle partiler, seçmenleri hem net olarak tanımlayabilecekler hem de alınan oy partiye mi, adaya mı gitti argümanı ortadan kalkacaktır. Seçmen, partisini kesin olarak belirleyeceğinden, bu seçim partilerin kurumsallaşmasına da katkı koyacaktır. Partiler bir yandan bölgecilik yapamayacaklar ama diğer yandan tüm bölgeleri tatmin edici siyaset ortaya koymak zorunda kalacaklardır. Bu da ülke için siyaset geleneğini güçlendirecektir. Önerilen sistem bu aşamada karma oyu da ortadan kaldırdığı için, partili adayların birbirleriyle değil diğer partilerin adaylarıyla yarışmaları söz konusu olacaktır ki bu da partilerin güçlenmesini, kurumsallaşmasını ve birlikteliğini getirecektir. Adaylar teker teker kendileri için değil partileri için çalışmak zorunda kalacaklardır. Parti ne kadar çok oy alırsa her bir adayın seçilme şansı da o kadar çok artacaktır.

 

PARTİSİNDEN İSTİFA EDEN MİLLETVEKİLİ BAĞIMSIZ KALMALIDIR!

Önerdiğim sistemde milletvekilleri çok açık bir biçimde parti oylarıyla seçilecek ve temsil ettikleri kitle de parti seçmeni olacaktır. O halde, partisinden istifa eden milletvekili, temsil yetkisi ve iradesinin yanında partisel meşruluğunu da yitirmiş olacaktır. Partisinden istifa eden milletvekilinin vekilliği düşmez ancak bir sonraki seçime kadar bir başka partiye katılmaması veya bir başka parti üyesi olarak Meclis’te yer almaması siyasi etik açısından oldukça önemlidir. İstifa eden vekilin Meclis’te bağımsız olarak görevine devam etmesi daha uygun ve kabuledilebilirdir.

 

YAPAY HÜKÜMETLER

Hiçbir koşulda, seçime katılıp halktan onay almamış, yani Meclis’te temsiliyet kazanmamış partiler hükümette yer almamalıdır.  Parlamenter Sistem’in ana felsefesi, hükümetin parlamentonun onayıyla oluşabilmesidir; yani hükümet parlamentodan çıkmalıdır. Bu nedenle, halk tarafından kendisine Meclis’te temsiliyet hakkı verilmeyen bir partinin hükümette yer alması hem halk iradesine hem de demokrasiye karşı bir saygısızlıktır.

 

PARTİ KATKI PAYLARI

Bu sistemde bir başka temel ilke ise partilerin devletten aldıkları katkı paylarıyla ilgilidir. Partilerin devletten aldıkları katkı payları son seçimlerde aldıkları oy oranlarına göre belirlenir. Böylelikle değişen milletvekili sayısının, ne partilerin aldıkları katkı payları üzerinde bir etkisi olur ne de devletten katkı payı almak, yeni bir parti kurmak için motive edici unsur olur. Bu nedenle katkı için Meclis’te temsil edilme şartı aranmamalıdır.

 

Diğer Öneriler

 

a) Belediye Başkanlığı Seçimleri, “iki tur” şeklinde gerçekleştirilmelidir. İlk turda en çok oyu alan iki adayın belirlenmesi, ikinci turda da en çok oy alan iki adayın yarışması sağlanmalıdır. Böylece, en çok oyu alan adayın seçimi kazanacağı bir sistemle bölge halkının çoğunluğunun desteğini alan bir adayın belediye başkanı olması sağlanacaktır. Son yerel seçimlerde gördük ki mevcut sistemden ötürü bölge halkının %70’inin tercih etmediği kişiler belediye başkanı olabilmişlerdir.

 

b) Genel Seçimlerde ve Belediye Meclis Üyeliği Seçimlerinde %35 (en az) kadın aday şartının zorunlu hale getirileceği bir yasal düzenleme yapılmalı ve bu oran ileriki yıllarda kadın adayların katılımcılığına dayalı olarak eşitlik sağlanana dek artırılmalıdır.

 

c) Ülke gerçeklerini iyice özümsemiş ve sağlıklı siyasal tercihte bulunabilecek seçmen kitlesi yaratabilmek için vatandaşlık verilen kişilerin adada kesintisiz en az 3 yıl süreyle ikamet etme zorunluluğunun getirilmesi gerekir. Keza seçim dönemlerinde sırf oy kazanmak için dağıtılan vatandaşlıkların da bu yolla önü büyük oranda tıkanmış olacaktır.

 

d) Seçimlerde uygulanan D’ Hondt Sistemi devam etmeli ancak seçim barajı olan %5 makul olarak düşürülerek sadece ulusal boyutta dikkate alınmalıdır. Örneğin ülke çapında %3 barajını geçen her partinin milletvekili çıkarma şansı olmalıdır. Bu manada, bölgelere göre oy oranları seçimlerde temel alınmamalıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1637 defa okunmuştur