Yeni siyasetin adı: Türkiye ile çözüm olmaz ve olmayacak!
Kamboçya'nın kuzeydoğusundaki Kratie eyaletinde yaşayan 74 yaşındaki Khim Hang, tek katlı evinde geçtiğimiz aylarda evlendiği boğasıyla yaşıyor. Boğanın önceki yıl ölen kocasının reenkarnasyonu olduğunu iddia eden Hang, boğasıyla beraber uyuyor…
KKTC’yi devlet sanmanın bundan kalır yanı yok.
“Öküz benim kocamdır” diyen kadın ile “KKTC yasal bir devlettir” diyen her hangi birimiz arasında ciddi fark olduğunu sanmıyorum.
Gerçekte ve hukuken imkansız ama kadın inanıyor…
Tıpkı bizimki gibi…
Gerçekte ve hukuken imkansız ama bazılarımız “devletiz be devletiz” diye bağırdığı zaman gerçekten devlet olduğumuzu sanıyor…
“Hayır değilsiniz” dendiğinde de söylemedik hakaret bırakmıyorlar…
-*-*-
“Papa bizi de ziyaret etsin” demek nasıl bir şeydir?
Papa’nın Kıbrıs takvimi aylar önce açıklandı.
Kimse sesini çıkarmadı; şimdi “bize da buyur” nasıl bir siyaset?
Gülünç mü desem, aciz mi desem bilemiyorum…
Bence Papa Vatikan’ın KKTC’yi tanıdığını açıklasın, tanımazsa…
Evet tanımazsa ne yapacaksınız?
Hiç!
Gardaş Azerbaycan tanımıyor ne yapıyorsunuz?
Yine hiç!
Hatta anamız Türkiye bile tanımıyor, kim bir şey söylüyor?
Yine hiç!
-*-*-
Türkiye dedik de aklıma geldi…
“Kıbrıs’ta Türkiyesiz çözüm olmaz” inancı, bende de var olan güçlü bir inançtı.
İki nedeni var bunun?
Birincisi, Türkiye’nin bölgede ve ülkede “yasal veya yasadışı” varlığının gücü…
Yani Türkiye güç kullanarak her hangi bir çözümü istediği zaman engelleyebilir.
Şu anda kadar bu hep böyleydi ve Kıbrıslı Türkler de buna karşı hemen hemen hiç karşı çıkmadı, diklenmedi.
-*-*-
İkincisi, elbette Türkiye’nin de hak iddia edebileceği konular olmalıydı…
-*-*-
Ancak içine düştüğümüz son durum, oldukça farklıdır…
Çünkü bunca zamandır bir şekilde Türkiye ile birlikte “idare edebilmiştik”…
Ancak şu anda idare edemiyoruz ve ileride hiç edemeyeceğiz.
-*-*-
Neden mi?
Önce parasal sorunlar…
Türkiye’yi yöneten kişinin dini inancı gereği uyguladığı sistem, bizim günlük yaşamda çok sık kullandığımız para birimlerinin, günlük yaşamda maaş veya gelir olarak elde ettiğimiz TL cinsinden parayı yerle bir etmesinden dolayı…
Kıbrıslı Türkler için artık Euro para birimine geçmek, temel hedef olmak zorundadır.
-*-*-
Haaa, nasıl geçeceğiz?
Dün Doğuş Derya da hatırlattı…
Kuzey Kıbrıs zaten AB toprağıdır…
Ne demişti Doğuş Derya?
“…Kıbrıs'ın kuzeyi AB müktesebatı askıya alınmış bir Avrupa Birliği toprağıdır. Bir an önce Euro'ya geçmek için üniversiteler ile çalışma başlatmalı ve federal çözüm için müzakere masası kurulmalıdır. Topluca uçuruma doğru sürüklenişimizi durdurmak için gerçeklerle yüzleşmek ve rotamızı Avrupa'ya çevirmek zorundayız…”
-*-*-
Efendim, 2018’de Tufan Erhürman başka bir şey söylemiş…
Olabilir…
Bu satırların yazarı da diyor ki, “Benim de savunduğum Türkiyesiz çözüm olmaz” siyaseti artık bitmiştir…
Çünkü görünen köy kılavuz istemiyor, “bundan böyle Türkiye ile çözüm olmayacaktır”…
-*-*-
2023’e kadar dayanın, Erdoğan gidecek mi diyorsunuz?
Canlarım benim!
Erdoğan’ın yerine seçilmesi muhtemel en şanslı kişiler ya CHP ya da İyi Parti’dendir ve bunların bize veya Kıbrıs sorununa bakışı, 50 çarpı Erdoğan bakışından daha felakettir…
Bilmem anlatabildim mi?
-*-*-
Hani diyorlar ya her fırsatta, “artık federal çözüm yok” falan…
Bu doğru değildir…
Doğru olan tek siyaset; “Türkiye ile çözüm olmaz ve olmayacak” siyasetini korkmadan savunabilmektir.
-*-*-
Efendim anavatana ihanet değil midir bu?
Asla!
Kıbrıs Türk toplumu, tarihin hiçbir döneminde Türkiye’ye veya Türkiye’deki kardeşlerine ihanet etmemiştir, etmeyecektir.
Bu, Kıbrıs Türk toplumunun, Türkiye’ye düşman olması da değildir; sadece varlığını sürdürmesi adına bir siyasettir ve yine en büyük destek verecek olan da Türkiye olmalıdır.
Osmanlı’nın tükettiği toplum!
Kıbrıs’ta Lüzinyan dönemi sonları ve Venedik dönemi başlarında 69 adet Maronit yerleşim birimi olduğundan söz edilir… (13’üncü yüzyıl dolayları).
Ve Maronit nüfusun en az 50 bin olduğu ileri sürülür…
Anavatanları, çeşitli kaynaklarda, Lübnan hatta Antakya’daki Süryani coğrafyası olarak da gösterilir ancak bir çok Maronit kardeşimizin özellikle geçmiş yıllarda otomobilleri üzerinde Lübnan bayracığı asıyor olması, burayı anavatan görmelerindendir…
Maroni, Maruni veya İngilizlerin Maronite dediği bu toplumun şu anda Kıbrıs Adası’nda 5 bin - 6 bin nüfusa sahip olduğu kaydedilir…
-*-*-
Osmanlı Yönetimi ile birlikte, Ada’daki Maronit köylerin sayısı çok hızlı sayılan bir şekilde azalmıştır…
Osmanlı’ya vergi vermemek için zaman zaman topluca “Müslüman” ve askere gitmemek için de topluca “Ortodoks” oldukları da iddia edilen bu köylerin sayısı, 1661’de 9 ve 1881’de 4 olarak verilir…
Bu dört köy, Kormacit, Karpaşa, Asomato ve Aymarina köyleridir… Dördü de hemen hemen aynı bölgededir ve bir birine çok yakındır…
1960 nüfus sayımına göre, esas olarak Kormakitis, Karpaseia, Asomatos ve Agia Marina diye de isimleri yazılan bu köylerde 2 bin 752 Maronit sayılmıştır.
Tahminlere göre şu anda 5 veya 6 bin civarında Maronit kardeşimizin büyük çoğunluğu Lefkoşa’da (Yüzde 85), yüzde 15’i Limasol’da ve yüzde 5’i Larnaka’da yaşıyor…
-*-*-
1974 sonrası büyük çoğunluğu Güney Kıbrıs’a göç etmiş olsa da, son 15 yılda önemli sayıda Maronit, Kormacit ve Karpaşa’daki evlerine geri dönmüştür.
Ancak öteki iki köyde yaşamalarına müsaade edilmemektedir, her iki köy Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yerleşke noktalarıdır.
Katolik Kilisesi’ne bağlı olan Maronit’ler, dün Kıbrıs’a gelen Papa’dan, kültürlerinin devamlılığının sağlanması adına yardım istemişlerdir…
-*-*-
Osmanlı’nın Ada’yı fethettiği 1571’de yüzlerce Katolik gemilerle İtalya’ya kaçmış; Mağusa ahalisi ise civardaki köylere yerleşip, zamanla ya “Müslümanlığı” ya da “Ortodoksluğu” tercih etmiş… Hatta, bu iki inanç arasında sıklıkla değişiklik yapanlar da olmuş…
Kısacası, 1571’den sonra en ciddi şekilde çoğalan ve güçlenen toplum, önce Ortodoks Rumlar, sonra Müslümanlar olurken, Katolikler tamamen cılızlaşmış…
-*-*-
1974’ten sonrası için neler yazılması gerektiği konusunu gelin birlikte düşünelim…
Belki bir gün yazarız…
Ama 1974 sonrasına, “Osmanlı’nın ikinci gelişi” dersek; kaybeden, yoksullaşan, tükenen veya Maronitler gibi tükenme endişesi olan tek toplumun, Kıbrıslı Türkler olması, sanırım size de ilginç gelecektir!
İstanbul’da bir döviz bürosunun yanında Türk bayrakları satan bir adam… Fotoğraf 2 Aralık 2021’de çekilmiş. Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, düşük faiz hareketinin güçlü bir destekçisi olan Nureddin Nebati'yi 2 Aralık'ta hazine ve maliye bakanı olarak atadı. Türk lirası, ABD Doları karşısında 13.43 le yeni bir rekor düşük seviyeye ulaştı… Fotoğraf çok hoşuma gitti… Milliyetçilikle dövize çare olmayı ve ilginç maske takışla koronavirüsle mücadeleyi çok iyi anlatıyordu! Fotoğraf: EPA / SEDAT SUNA