Yeniden KUTLU ADALI (1996)-2
Yenidüzen gazetesi yazarı Kutlu Adalı’nın öldürülmesi üzerine gazeteye tepki mesajları yağıyordu. Gazetenin 8 Temmuz 1996 tarihli nüshasında 4 ve 5nci sayfalarına yayılan bu tepki mesajlarını gazete, şu başlıkla duyuruyordu:
“Yenidüzen- 08 Temmuz 1996, syf: 4-5
Sesimizi Kısamazlar
Gazetemiz yazarı Kutlu Adalı’nın alçakça öldürülmesine tepki yağıyor:
Gazetemiz yazarı Kutlu Adalı’nın Cumartesi akşamı evinin önünde silahlı bir saldırı sonucu öldürülmesi Kıbrıs Türkleri tarafından nefretle karşılandı. Cinayetin duyulması ile birlikte devlet yetkililerinden kurum ve kuruluşlardan ve sivil toplum örgütlerinden protesto mesajları yağdı.
Cumhurbaşkanı Denktaş yaptığı açıklamada katillerin perişan olacağını söyledi. Başbakan Atun olayı planlı bir tahrik olarak nitelerken, TKP Genel Başkanı Akıncı, Kutlu Adalı’ya yapılan saldırının, Kıbrıs Türkleri’nin varlığını savunanlara yapılan bir saldırı olduğunu kaydetti.
KTAMS, BASIN-SEN, Demokrat Parti, İletişimciler Birliği, Dış Basın Birliği, ÜTK, Barış Derneği, KTOEÖS, Tabibler Birliği, Gazeteciler Birliği, Ülkü Ocakları, Hür-İş, Kamu-İş ve gazetemiz yazarlarından Özker Özgür yayınladıkları mesajlarda olayı şiddetle kınadılar.”
Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf R. Denktaş için Kutlu Adalı ayrı bir önem taşıyordu. Bilindiği gibi Kutlu Adalı, 1961-1972 yılları arasında Rauf Denktaş’ın özel kalem müdürlüğünü yapmıştı. Kamu hizmetinden ayrılmasından sonra Adalı, 1985 yılından itibaren Denktaş’a muhalefet eden ve Kıbrıslılık kavramını öne çıkaran köşe yazıları yazmaya başlamıştı. 11 yıl Rauf R. Denktaş ile yakın bir mesai geçiren Kutlu Adalı için Denktaş, mesajında şöyle diyordu:
“DENKTAŞ: Katiller Perişan Olacak
Cumhurbaşkanı Denktaş, Kutlu Adalı’nın öldürülmesi ile ilgili yaptığı açıklamada “Bu ülkede siyasi terörü ve katillikleri başlatmak heveslileri varsa yanlış ata oynadıklarını, bu oyunu kaybedip perişan olacaklarını bilmelidirler” dedi. Cumhurbaşkanı Denktaş, polisin suçlu veya suçluları en kısa sürede açığa çıkarmasını istedi ve şöyle konuştu: “Bu menfur cinayet hakkında bilgisi olanlar hiç çekinmeden polisimize güven içinde bildiklerini duyurması vatandaşlık borcudur. İnsanlık görevidir. İlk akla gelen bunun siyasi bir öldürme olayı olabileceğidir. Bunun böyle olup olmadığını tesbit de o kadar önem taşımaktadır. Bu ülkede siyasi terörü, katillikleri başlatmak heveslileri varsa yanlış ata oynadıklarını bu oyunu kaybedip perişan olacaklarını bilmelidirler.”
Gazeteye yağan tepki mesajlarından biri de TKP Genel Başkanı Mustafa Akıncı’dan geliyordu. Böylesi küçük bir ülkede ve ada’da “faili meçhul” kalmanın kabul edilemeceğini vurgularken, diğer bazı mesajlardan öğreniyor ve hatırlıyoruz ki, 1996 yılı aynı zamanda siyasi kişi ve partilere yapılan bombalı saldırılar yılıydı da aynı zamanda...
“AKINCI: Nefretle Kınıyoruz
Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) Genel Başkanı Mustafa Akıncı TKP Basın Bürosu aracılığı ile yaptığı açıklamada olayı nefretle kınadı ve şöyle dedi: “Gazeteci-Yazar Kutlu Adalı dün (önceki) akşam evinin önünde kurşunlanarak katledilmiştir. Siyasi bombalama eylemlerinin faillerinin ortaya çıkarılmamış olması, sonuçta bir cinayet noktasına ulaşmıştır. Hiç kuşku yok ki Kutlu Adalı savunduğu görüşler ve fikirler nedeniyle öldürülmüştür. Kıbrıs Türkü’nün bu adadaki varlığını cesur kalemiyle savunan Adalı katledilerek susturulmak istenmiştir.
2000 yılına birkaç yıl kala 1950’li yılların yöntemleri ile bir yazarımızı hedef alan bu faşist cinayeti nefretle kınıyoruz. Kıbrıs Türkü’nün bu adada çağdaş ve onurlu bir toplum olarak var olması düşüncesi kurşunla öldürülemez. Bunu anlamayıp, 2000’li yıllara giderken, hala daha yeraltı yöntemleri ile sonuç alacağını zannedenler büyük bir yanılgı içindedirler.
Bu eli kanlı yeraltı özlemcileri derhal ortaya çıkarılmalıdır. Bu küçük ülkede faili meçhul cinayet olamaz. Para yüzünden işlenen cinayetlere, şimdi fikir yüzünden işlenen cinayet eklenmiştir. Bu gidişi durdurmanın yolu faillerin ortaya çıkarılmasıdır. Çıkarılmadığı takdirde olayların tırmandırılması kaçınılmazdır. Kutlu Adalı’ya Tanrı’dan rahmet, ailesine, Yenidüzen camiasına ve Kıbrıs Türk Toplumuna başsağlığı dileriz.”
Uzun yıllar CTP Parti Başkanlığını üstlenmiş, fikirlerinden ve ideolojisinden hiç dönmemiş olup bu uğurda birçok bedel ödemiş Özker Özgür hocamız o yıllarda gazetede “Bakış” başlıklı bir köşesi yer almaktaydı. Nitekim Kutlu Adalı için bu köşesinde uzun bir yazı da kaleme almıştı Özker hoca. Gazetedeki mesajı ise şöyleydi:
“ÖZGÜR: Anısı Önder Olmalı
Gazetemiz yazarı Özker Özgür de Kutlu Adalı’nın öldürülmesi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Kutlu Adalı’nın katli, Kıbrıs Türkleri’nin varlık ve kimliğini savunanlara bir meydan okumadır” dedi. Özgür açıklamasında şu görüşlere yer verdi: “Sağda olsun solda olsun siyasi yelpazenin neresinde olursa olsun, Kıbrıs Türkü’nün varlık, kimlik ve kendi kendini yönetme hakkına sahip çıkmakta istekli herkes Kutlu Adalı’nın cenazesinin arkasında yürümeli, Kıbrıs Türkü’nün bir bütün olarak varlığını korumaktaki kararlılığını ortaya koymalıdır. Kıbrıs Türkü’nün Barış, Demokrasi, Varlık ve Kimlik savaşımı utkuya (zafere) kadar sürecektir. Köşe yazarı Kutlu Adalı’yı alçakça öldürenleri bir köşe yazarı olarak lanetler, iç ve dış güvenlikten sorumluları göreve çağırıyorum. Kutlu Adalı’nın anısı, Kıbrıs Türkü’nün varlığı, barış, demokrasi için savaşım verenlere önder olacaktır.”
Gelen birçok tepki mesajında genelde diler getirilenlerden biri de; katillerin hemen bulunması, bunun peşinin bırakılmayacağı, takipçisi olunacağı gibi sözlerdi. Bu katledilişin üzerinde 25 yıl geçmiş. Sedat Peker’in açıklamaları olmasaydı bir 25 yıl daha mı geçecekti üzerinden diye düşünmeden edemiyor insan.
Yenidüzen gazetesini o günlerdeki genç köşe yazarlarından biri de Başaran Düzgün idi. Başaran Düzgün, Kutlu Adalı’nın katledilişinden sonra gazetenin o meşhur mumlu manşet-fotoğrafını hazırlayan kişiydi. Başaran Düzgün’ün köşesinin adı “KULİS” idi. 8 Temmuz 1996 tarihli gazetedeki köşesinde “SUSMAYACAĞIZ” diyerek Kutlu Adalıyla ilgili hissettiklerini kaleme almıştı...
“Yenidüzen- 08 Temmuz 1996, syf: 4
KULİS-Başaran Düzgün
SUSMAYACAĞIZ
Kutlu Adalı hunharca katledildi.
Kutlu Adalı göstere göstere katledildi.
Önce tehdit telefonları aldı, sonra tehdit mektupları.
Olmadı, evi kurşunlandı.
Yaşamın her alanından diskrimine edilmeye çalışıldı.
Ölüm, Kutlu Adalı’nın etrafında kol geziyordu.
Ve Kutlu Adalı her fırsatta bunu dile getiriyordu.
Önünde, şatafatlı bir tiyatro oynar gibi rol kesilen sözde demokrasimizin perdesini aralıyor ve arkadaki koyu karanlığı gösteriyordu bize.
Bıkamadan, usanmadan bunu yapıyordu.
Çünkü O, aydın bir yazar, kalemini satmayan, gerçekleri gizlemeyen cesur bir gazeteci idi.
Kutlu Adalı’nın öldürüldüğünü duyduğum an, Yenidüzen arşivini tarayıp O’nun yazılarını yeniden okumaya çalıştım.
İşte, Kırlangıçların gelişini baharın müjdesini veren yazısı. (Ülkemize Kırlangıçlarla birlikte baharın geldiğini kaçımız farkederdi.)
İşte, İncirli Mağara yazısı (Ülkesini böylesine seven bir yurtseverin kaleminde taş ve topraktan ibaret mağara ne kadar da anlam kazanıyor)
Ve işte ülkesinin acılarıyla kalbini dağlayan, bu acıları duyurmak için çırpınan ilerici aydının yazıları.
Didişme-koşuşturma ile geçen bir yaşam. Kıbrıs Türkleri’nin yazgısına tanıklık ve bu tanıklığın verdiği sorumlulukla kağıda dökülen gerçeklerdi Kutlu Adalı.
En fırtınalı günlerde bile başını dik tutmasını bildi.
Dönekleri ve jurnalcileri teşhir etmeye çalıştı hep “Kalemimi kırarım ama satmam” dedi hep.
Bu topraklar üzerinde Kıbrıs Türkleri’nin varlığını sürdürmesi için hem Rum ve hem de Türk Enosisçilerle mücadele etti.
***
Kutlu Adalı hunharca öldürüldü.
Ölüm O’nu sıcak bir Cumartesi gecesi evinin önünde yakaladı.
O ne kalemini kırdı ne de sattı.
Bunun bedelini yaşamıyla ödedi.
Ve O’nun ölümüyle birlikte rol icabı oynanan şatafatlı tiyatronun perdesi yıkıldı.
Arkadaki koyu karanlığın gölgesi düştü üzerimize.
Bu karanlığı aydınlığa çevirmek hepimizin görevidir.
Susmayarak, doğruların üzerine yürüyerek bunu yapmalıyız.
Kutlu Adalı’nın ölümünü vesile sayarak haykırmalıyız.
SUSMAYACAĞIZ.”