1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Yeniden siyaset için
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Yeniden siyaset için

A+A-

Sayın Hüseyin Özgürgün’ün dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili öneri Genel Kurula geldiğinde, bazı partiler, bunu ötelemek gerektiğini, siyasetin bu tür gündemlerle daha da itibar kaybettiğini iddia etmişlerdir. Savcılık görüşü üzerine, Mecliste oluşturulan Özel Komitenin önerisi ile Genel Kurulda yapılan oylama sonunda alınan karar Özgürgün’ün suçlu olduğunu göstermez. Bu durum, suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceğini ifade eden, temel bir hukuk doktrini olan masumiyet karinesi bağlamında değerlendirilmelidir. 

Savcılığın iddialarını, kurum olarak Meclis’in ya da siyasetçinin görmezden gelmesi mümkün müdür ?

Esas mümkün olmayan, herhangi bir iddianın görüşülmeden kapatılması veya ötelenmesidir. Bu durum hem ilgili kişiye hem de siyaset kurumuna büyük zarar verir. 

Bu bağlamda, olası savcılık iddialarını görüşmemek, temize havale etmemek siyaseti daha da yıpratır, güvenilmez bir alana iter.

Siyaset kurumunun ciddi anlamda etkisizleştiğini düşünüyorum. Bu etkisizleşme veya güven kaybının KKTC koşullarından kaynaklanan nedenleri olmakla birlikte, siyasi aktörlerden kaynaklanan boyutu da göz ardı edilemeyecek düzeyde mevcuttur.

Özellikle seçim süreçlerinde, topluma sunulan programların hayata geçirilememiş olması bunun birinci nedenidir. Bu konu toplumda yaratılan güven bunalımının esaslarındandır. Bir diğer konu ise siyaset alanına dıştan yapılan müdahalelerdir. 

Ve yine bu müdahaleleri meşru görenlerle, bu rolü üstlenenler arasındaki faydacı ilişkidir. 

Demokratik kurumsal yapının giderek zayıfladığı bir dönemde, gerek Meclis’e gerek siyasi partilerin bizzat içine yönelik yapılan müdahalelerin yarattığı büyük erozyon, kısa günün karı olarak kimilerine fayda hesabıyla geri dönse de, yara soğuduğunda acısının bizzat müdahaleyi yapanları da sardığı, toplumu kuşattığı aşikardır. 

Çünkü siyasi aktörlerin ve örgütlerin yalanla, dedikodu ile, manipülasyonla, çamur atılarak kirletilmeye çalışılması, demokrasinin yozlaşmasına ve toplumsal yapının bozulmasına neden oluyor. Siyasi partilerdeki dağınıklıktan başlayarak, toplumsal yapının bozulması demek, toplumsal iradenin zayıflaması, siyasetin toplumdan kopması demektir. Etkisiz bir siyaset alanı bu noktada elbette dikkate alınan bir unsur olmaktan çıkar. 

Burada olası siyaset kurumundaki yıpranmanın kaynağını, neoliberal dayatmalar üzerinden protokollere kadar vardırabileceğimizi not edebilir, tartışabiliriz. Ancak her ne tür bir dayatma ile karşı karşıya kalsın, “sosyal birey, direndiği ölçüde varolur”.  

Direnme ve kavga, bizim siyasi literatürümüzde barikatlar oluşturup, molotof atmak değildir. 

Bizim için direnme ve kavga, toplumsal varlığın korunması ve geliştirilmesi yolunda, kendi kendini yönetecek adımları atma sürecidir. Dirayetli durmaktır. Yani zayıflatılmaya çalışılan demokrasiye karşı ve kendi kendine yetme düzenini sağlamaya dönük, akıl yolu ile çalışmak, üretmek ve uygulamaktır. Bunun için gereken elbette toplumla buluşmak, buluşarak yol almaktır. 

Siyasetin itibarı, ideolojik eksenlerin yitiminde, aktörlerin muhtaç durumuna getirilip biat etme düzeninin sağlanmasında, her kimden kaynaklanırsa kaynaklansın icazetten değil, alternatif toplumsal değerler üretmek ve yönetmek üzerinden yeniden sağlanabilir. Bu da ortak değer üretimini ve kollektif aklı zorunlu kılar. 

Haysiyetli bir siyaset ancak ve ancak bunun üzerinden yeniden üretilebilir.

Federasyon sürecini yönetmek, ekonomiyi yönetmek, sosyal politikaları yönetmek.

Biz bunun için barış deriz. Hukuk, uluslararası hukuk deriz. 

Savaşla, gerilim ve çatışma ile hiçbir sorunu çözemezsiniz deriz. İllaki barış deriz.

Her yerde barış deriz. 

Bizim geleneğimiz de geleceğimiz bunun üzerine kuruludur. 

 

Bu yazı toplam 2002 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar