1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. YENİDEN UMUTLANDIM, ÇÜNKÜ...
Sami Özuslu

Sami Özuslu

YENİDEN UMUTLANDIM, ÇÜNKÜ...

A+A-

Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasındaki atmosfer zaman geçtikçe değişim gösteriyor. Bu değişimin 'pozitif' yönde olduğunu söylemek mümkün.
Siyasetten söz etmiyorum. Yaşamın bu alanında da olumlu sayılabilecek pek çok gelişme var, ama asıl belirgin olanı sıradan insanlar arasındaki iletişim.
2003'te geçişler başladı. Yaklaşık 30 sene birbiriyle hiç teması olmayan iki toplum bir yandan 'eski evler'e koştu. Diğer yandan da Rumlar ve Türkler temas etmeye başladı. Yeni kuşaklar ilk kez 'öteki'yi gördü. Yaşı uygun olanların bir kısmı 'eski tanıdık'larıyla buluştu, ortak köylerde yaşayanlar bu süreçte çok daha dinamik bir yakınlaşma içine girdi.
'Karşı'ya geçmeyi istemeyen, çekinen, korkan da oldu. Hala da var.

*  *  *

Yıllardır Kıbrıslı Rumların da yer aldığı ili toplumlu etkinliklere, toplantılara gidip geliyorum. Gazetecilerin, akademisyenlerin, siyasilerin, sanatçıların tartışma ve sohbetlerini izliyorum.
15 yıl, 10 yıl, hatta 5 yıl önce duyup izlediklerimle bugünü kıyasladığım zaman ortada çok fark olduğunu görüyorum.
Eskiden her toplantıda Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasında sert tartışmalar çıkardı. Sanki müzakere heyetindeymiş gibi gazeteciler, akademisyenler 'toprak' tartışırdı, 'harita'da kapışırdı, 'egemenlik' paylaşırdı. Herkes değil belki ama genelde 'taraflar' kendi toplumlarının ve/veya toplum liderlerinin savunduğuna benzer argümanlar ortaya koyardı.
Özellikle 'tanıma' , 'tanınma', 'sahte devlet', 'işgal' gibi kavramlar bataklığına saplanan toplantıların
sonunda herkes eve moraller bozuk dönerdi.
Son dönemlerde bu tartışmalara pek rastlanmıyor. Bunun yerine ağız birliğiyle liderleri, garantörleri, bölgede çıkar peşinde koşan ülkeleri eleştiriyor katılımcılar.

*  *  *

Dün Kıbrıs Yayın Kurumu PIK'in (CYBC) kuruluş yıldönümüydü ve düzenlenen etkinlikte konuşma yapmak üzere davetliydim.
Eskiden olsaydı bu tür bir konuşmadan sonra tamamı Kıbrıslı Rumlardan oluşan izleyici kitlesinden kesinlikle sert tepkiler alırdım. Çünkü "Size de, bize de yalan söylediler. Eğitimde de, medyada da halka doğrular öğretilmiyor" mealindeki sözler sarf ettim. Medyada kullanılan terminolojinin bile 'faul' olduğunu anlattım.
 10 sene önce bunu değil resmi bir kurumun töreninde, dost ortamında, hatta meyhanede söylesem Rumlar "Tek devlet var, işgal var" retoriğiyle kendi ezberlerini sıralar ve yediğimi içtiğimi kursağıma dizerledi.
Dün böyle olmadı!
İğneyi ve çuvaldızı her iki tarafa da batırdım.
Tarihte öğretilen yalanlardan tutun, bugünkü 'gaz' hikayelerine kadar Kıbrıslı Rumların 'resmi politikası'yla ters bir yığın laf söyledim.
Ve izleyenlerden hiç beklemediğim kadar olumlu, beni mahcup edecek kadar övgü dolu sözler işittim.
Hele kahve molasında yanıma gelenlerden birinin söylediği çok etkileyiciydi.
"Konuşmanızı dinledikten sonra tekrardan umutlandım" dedi!

*  *  *

Bu sözü kendi üzerime almadım. Aksine, toplumların birbirini duyamadığı, işitemediği gerçeğinin ne kadar acıtıcı ve etkin olduğunu algıladım.
Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler birbirlerini bir avuç 'elit'in üzerinden duyuyor.
En çok da resmi politikaları dillendiren siyasiler üzerinden...
Kıbrıs sorunu denilen mevzu dar bir alana çekilmiş, orada top çevriliyor.
Oysa hayatın birçok alanı var ve iki toplumdan bireylerin yolu pekala buralarda kesişebilir.
Kültür, sanat, çevre, doğa, sağlık, hobiler...
Ve zaten bu alanlarda birlikte çalışan çok sayıda insan var.
İnsanlar artık 'Rum' denilince de 'Türk' denilince de topyekün bir genelleme yapmıyorlar.
Müzakere masasındaki liderlerin ve politikaya yön veren merkezlerin bu değişimi iyi okuması lazım.
Bence siyaset her iki tarafta da tabandan koptu. Sokaktaki vatandaş eli mahkum liderlerin ve uluslararası aktörlerin bulacağı çözümü beklerken, 'öteki' ile ilgili algılarını hızlı biçimde değiştirmeye başladı.

*   *  *

Yazının başlığına bakıp "Liderler yeniden buluşuyor, o yüzden umutlandım" dediğimi zannedenler yanıldı.
 Asıl umut dün duyduğum o sözlerde saklı.
Hem sadece sözler değil, gözler de aynı umutlu mesajı veriyordu.
Sözler yalan olsa da, gözler yalan söylemez.

Bu yazı toplam 1553 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar