1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. YENİDÜZEN-Haravgi ortak röportajı Maronitler “Talebimiz eşitlik”
YENİDÜZEN-Haravgi ortak röportajı Maronitler “Talebimiz eşitlik”

YENİDÜZEN-Haravgi ortak röportajı Maronitler “Talebimiz eşitlik”

Maronitler dillerini ve kültürlerini korumak ve yeni nesle aktarmak için çalışmalarını sürdürürken, bu konuda Kıbrıs’ın tüm seçilmiş yetkilerinden destek beklediğini dile getiriyor.

A+A-

“Vergimizi veriyoruz ama seçemiyoruz.”
“Kimliklerimiz bile Kıbrıslı Türklerden farklı. Köyümüzü sevdiğimiz için bırakıp gidemiyoruz ancak buranın sahibi miyiz, burada misafiri miyiz anlayamıyoruz”
 Kormacit köyü sakini Maria Skoullou:“Kıbrıslı Türklerle aynı haklara sahip olmak istiyorum”

 Kormacit Dayanışma Merkezi başkanı Antonis Skoullos:“Kültürümüzü yaşatmak istiyoruz ancak destek göremiyoruz”

 Hki Fi Sanna’nın (Hadi dilimizi konuşalım) Başkanı Mihailis Hadjirousos:“Kıbrıslı Rumlarla Türkler arasında kaldık, kültürümüzü kaybediyoruz”

 Aya Marina köyü Maronit topluluğu muhtarı Partellis Hadjifessas:“Köyümüze geri dönüp kendi kültürümüzü ve dilimizi yaşatmak istiyoruz”

 Aya Marina köyü eski sakini Maro Emmanuel: “Sadece Kıbrıslı olarak var olmalıyız”

 

Derya ULUBATLI - Costas PİTSİLLOUDES

Maronitler Kıbrıs’ın iki yarısında da kendi kimlikleri ve kültürleriyle varlık gösterme çabasında olan bir ‘azınlık’ topluluğu… Bir yandan kendilerini buraya ait hisseden Maronitler, öte yandan yıllardır bu adada görünmez olmaktan da rahatsızlık duyuyor.

Kormacit köyünde yaşayan kimi Maronitler, en temel vatandaşlık haklarında bile Kıbrıslı Türklerle aynı konumda olamamaktan yakınıyor.

Köy sakinleri, adanın iki büyük topluluğu Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında kalarak kültürlerini kaybetmekten korktuğunu da anlatıyor.

Öte yandan adanın kuzeyinde Maronitlere ait bir diğer köy olan Aya Marina’nın Maronit topluluğu muhtarı Partellis Hadjifessas, topluluk olarak kimliklerini kaybetmek üzere olduklarını dile getiriyor. Hadjifessas, Aya Marinalı Maronitler olarak kültürlerini ve dillerini yaşatmak istediklerini vurguluyor. Yine aynı köyden Maro Emmanuel ise Maronitlerin, baskın Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türk kimliğini reddeden ve sadece ‘Kıbrıslı’ olarak anılmayı teşvik etmeye çalışan çekirdek bir topluluk olduğunu savunuyor.

Maronitler dillerini ve kültürlerini korumak ve yeni nesle aktarmak için çalışmalarını sürdürürken, bu konuda Kıbrıs’ın tüm seçilmiş yetkilerinden destek beklediğini dile getiriyor.

 

Kormacit köyü sakini Maria Skoullou:

“Kıbrıslı Türklerle aynı haklara sahip olmak istiyorum”

maria-skoullou.jpg

Bir Maronit olarak köyünde yaşamaktan mutlu olduğunu söyleyen Skoullou, öte yandan adanın kuzeyinde yerleşik bir vatandaş olarak Kıbrıslı Türklerle aynı haklara sahip olmamaktan üzüntü duyduğunu da anlattı. Maria sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben kuzeyde işletme sahibi bir insanım. Bu ülkeye vergimi veriyorum, yönetimlerin koyduğu her türlü kuralı yerine getiriyorum ama karşılığında Kıbrıslı Türklerle aynı muameleyi göremiyorum. Sadece muhtarlık seçimleri için oy kullanabiliyoruz. Onun dışında oy kullanma hakkımız yok, avlanma hakkımız yok. Güneyde bunların hepsini yapabiliyoruz. Ben de burada oy kullanma hakkımı kullanabilmek istiyorum”.

Bu konuyu çeşitli dönemlerde birçok yöneticiyle de görüştüğünü söyleyen Maria, “bazıları çözüleceğini de söyledi ama girişimler bir türlü sonuca ulaşamadı” şeklinde konuştu.

Skoullou, genç nesilden insanların, eğitim ve iş olanakları daha iyi olduğu için güneyde yaşamayı tercih ettiğini, bu sebeple köylerinde çok fazla genç insan bulunmadığını da söyledi.

Maronit kültürünü yaşatmak için hem güneyde hem de kuzeyde çeşitli çalışmalar yapıldığını söyleyen Skoullou, “özellikle dilimizi yeni nesillere öğretmek istiyoruz. Son dönemde adanın güneyinde bu konuda yeni adımlar atıldı. Bunun için Lefkoşa’da bir de okul açıldı” dedi.

Kormacit Dayanışma Merkezi Başkanı Antonis Skoullos:

“Kültürümüzü yaşatmak istiyoruz ancak destek göremiyoruz”

antonis-skoullos.jpg

Kormacit Dayanışma Merkezi Başkanı Antonis Skoullos, burada yaşamanın sosyal anlamda kendisini çok mutlu ettiğini ancak adanın kuzeyindeki politik süreçlerde söz sahibi olmaya hazır hissetmediğini söyledi. Bu anlamda Skoullos, oy kullanamamanın da kendisi için çok büyük bir sorun teşkil etmediğini belirtti.

Öte yandan Skoullos, Kormacit köyünü ve buradaki kültürü ayakta tutabilmek için çok çaba gösterdiklerini de dile getirdi, bu konuda Kıbrıs Türk hükümetinin desteğinin görmemekten yakındı. Skoullos şunları anlattı: “Kıbrıs’ın güneyindeki otoriteler buraya destek veriyor. 1 yıldan uzun süredir devam eden yeni bir proje var. Kıbrıs Cumhuriyeti genç Maronitlerin Kormacit’e gelmesini sağlamak için maddi yardım yapıyor. Hem evlerini yapmaları için belli bir miktar veriyor hem de aylık küçük bir destek ödemesiyle burada hayatlarını idame ettirmelerini sağlıyor. Şu an bu proje kapsamında köye dönen ve burada yaşayan 7 genç aile var. Onların da toplamda 20 kadar küçük çocukları var. Bu köyde büyüyorlar. Hükümetin bu teşvik girişimi bizim için çok önemlidir”.

Skoullos, köy olarak kültürlerinin devamını sağlamak için yeni adımlar attıklarını ve Kıbrıs’ın kuzeyindeki hükümetten destek beklediklerini aktardı. Kendilerine özgü dil, din ve adetlerini gelecek nesillere aktarmaya çalıştıklarını belirten Skoullos, girişimlerinden bahsetti.

d2-083.jpg

“Çocuklara dilimizi öğretmek için eğitim kitapları oluşturduk”

Bugün ‘Sanna’ olarak bilinen Kıbrıs’taki Maronitlerin kullandığı dilin kökenlerinin oldukça eskiye dayandığını dile getiren Skoullos, bu dili çocuklara öğretebilmek için eğitim kitapları oluşturduklarını söyledi: Skoullos sözlerine şöyle devam etti: “Kıbrıs Cumhuriyeti Eğitim Bakanlığı ve Kıbrıs Üniversitesi işbirliğiyle bir proje yaptık. Dilimizi gelecek nesillere aktarmanın en iyi yolunun onu yazılı olarak saklamak olacağını düşündük ve bir fon alarak bu dilde, okullarda okutulmak üzere birkaç yazılı materyal oluşturduk. Ayrıca Kormacit’te de çocukların gelip bu dili öğrenebileceği kurslar düzenledik. Bu şekilde dilimizin kaybolmasını engellemeye çalışıyoruz”.

Skoullos, kültürü sürdürmek adına yapılan bir diğer girişimin ise köydeki Aziz George kilisesini restore etmek olduğunu belirtti. Bu kilisenin kendileri için çok önemli olduğunu vurgulayan Skoullos, “bu kilise köylüler tarafından yapıldı. Yapımı 30 yıl sürdü ve kilisenin yapımına destek veren bazı köylüler bittiğini bile göremeden öldü. Ortak emeği ve bizim dinimizi yansıttığı için bu yapıya önem veriyoruz” dedi. Şu an restorasyon çalışmaları devam eden kilise için de Kıbrıs Türk hükümetinden destek göremediklerini belirten Skoullos, “Maronitleri kabul ediyorlar ancak kültürümüzü yaşatmamız için maddi destek vermek istemiyorlar” şeklinde konuştu.

“Kormacit, birleşik bir Kıbrıs’ın küçük bir örneği gibi…”

Skoullos Kormacit köyünün Kıbrıs için küçük bir model olduğunu da vurguladı. Bu bölgede, çeşitliliklerine rağmen barış ve huzur içinde yaşayan insanların Kıbrıs’ın geriye kalanına örnek oluşturabileceğini anlatan Skoullos, bu durumun Kıbrıs sorununun çözümü için bir adım olabileceğinden bahsetti. Kıbrıs probleminin, bundan politik çıkar sağlamaya çalışan insanlar tarafından bilerek sürdürüldüğünü dile getiren Skoullos, problemin ancak Kıbrıs’taki farklı toplulukların dayanışması yoluyla çözülebileceğini vurguladı.

Öte yandan Skoullos, Kormacit Dayanışma Merkezi’nin girişimiyle köydeki eski ilkokulu restore edip kültür merkezine çevirmek için proje hazırladıklarını ve AB destekli projenin Eylül itibariyle başlayacağını bildirdi. Burada düzenlenecek çeşitli etkinliklerde Kıbrıslı Türkleri, Rumları ve Maronitleri bir araya toplamayı planladıklarını söyleyen Skoullos, “burada tüm Kıbrıslıların bir araya gelerek işbirliği yapmasını, birlikte üretmeyi öğrenmesini hedefliyoruz” şeklinde konuştu.

 

Hki Fi Sanna (Hadi dilimizi konuşalım) sivil toplum örgütü başkanı Mihailis Hadjirousos:

“Dilimizin kaybolmaması için mücadele ediyoruz”

mihailis-hadjirousos.jpg

2007 yılında Kıbrıs Maronit dili Sanna’nın yeniden canlandırılması ve korunması için kurulan Hki Fi Sanna’nın (Hadi dilimizi konuşalım) başkanı Mihailis Hadjirousos, dillerini gelecek nesillere aktarmak ve kaybolmasını önlemek için çalışmalar yaptıklarını dile getirdi.

Arapça kökenli bu dilin UNESCO tarafından “kaybolma tehlikesi altındaki diller” arasında gösterildiğini söyleyen Hadjirousos, bu durumu öğrendikten sonra bahsi geçen sivil toplum örgütünü kurduklarını anlattı. Dillerinin tanınması ve yeniden canlandırılması için Avrupa Birliği’ne başvurduklarını belirten Hadjirousos, çeşitli girişimler sonucunda 2008 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği’nin ortak kararıyla Sanna dilinin azınlık dili olarak tanındığını ve gelişmesi için çalışmaların başladığını dile getirdi.

“Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasında kaldık”

Önceleri Maronitlerin tamamen Sanna dilini konuştuklarını ancak İngiliz dönemiyle birlikte Rumca ya da Türkçe konuşmak durumunda kaldıklarını dile getiren Hadjirousos, bir azınlık grubu olarak Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Türkler arasında kaldıklarını şu sözlerle anlattı: “Bizi iki büyük topluluktan birinin altına girmek zorunda bıraktılar. Bu insan haklarına aykırı bir durumdur. Bu bizim karakterimize bir saldırı gibidir. Kuzeydekiler bizi Türkleştirmek, güneydekiler ise Rumlaştırmak için çaba gösterdi. Biz Maronitler olarak iki büyük topluluğun arasında kaldık. Kendi dilimiz ve kültürümüz giderek kayboluyor”.

Yakın geçmişte Kıbrıslı Maronitler olarak köklerine dair çeşitli araştırmalar yaptıklarını da söyleyen Hadjirousos, 20. yy başlarına kadar kişi isimlerinin Arapça olduğunu fakat 1900’lü yılların başında bu isimlerin Rum isimleriyle değiştirildiğini gözlemlediklerini dile getirdi.

d1-093.jpg

“Adanın kuzeyinde kendimi ‘uzaylı’ gibi hissediyorum”

Kıbrıs’ın kuzeyindeki konumlarıyla ilgili de yorumlarda bulunan Hadjirousos, Kıbrıslı Türklerle eşit şartlara sahip olamamaktan yakındı. Adanın kuzeyinde kendisini bir ‘uzaylı’ olarak hissettiğini söyleyen Hadjirousos, “kimliklerimiz bile Kıbrıslı Türklerden farklı. Köyümüzü sevdiğimiz için bırakıp gidemiyoruz ancak buranın sahibi miyiz, burada misafiri miyiz anlayamıyoruz” şeklinde konuştu. Güneydeki hükümetin buraya genç insanların yerleşmesini sağlamak için projeler geliştirdiğini belirten Hadjirousos, aynı desteği kuzeydeki yetkililerden de beklediklerini anlattı. Hadjirousos şöyle devam etti: “Ben bir emekli olarak gelip burada yaşayabilirim ancak iş imkanı olmayan bir genç burada yaşamaya gelmek istemiyor. Gelenler de her gün iş için güneye gidip dönüyor. Hükümet gençlerin burada kalmasını ve kültürüne sahip çıkmasını desteklemek için maddi destek yapmalı. Ayrıca Maronit çocukları için okullar da açılmalı. Buraya hayat vermek ve genç nüfusu artırmak için desteğe ihtiyacımız var”.

“Hepimiz Kıbrıslıyız”

Son olarak Hadjirousos, haklarının tanınmasını istediklerini ve bunun Kıbrıs sorununun çözümü için de bir adım olabileceğini şu sözlerle anlattı: “Artık azınlık olarak kendi kültürümüz ve dilimizle varlık gösterme vaktimiz geldi. Kıbrıs’taki iki büyük topluluk bizi bu şekilde kabul etmelidir. Bunun için çaba gösteriyor ve haklarımızı istiyoruz. Biz hem Kıbrıslı Türklerle hem de Kıbrıslı Rumlarla iyi geçiniyoruz. Sonuç olarak hepimiz Kıbrıslıyız ve bu durumun bizim aramızda bir güven ilişkisi yaratması gerekir. Eğer birbirimizi çeşitliliklerimizle kabul edip herkesin kendi kültürünü özgürce yaşamasına izin verirsek birbirimize güvenmeyi yeniden öğrenebiliriz. Kıbrıs sorununu ortaya çıkaran toplumların birbirine güvenmeyi bırakmasıydı. Bu güven geri kazanılırsa bu, sorunun çözülmesi için de önemli bir adım olabilir”.

 

Aya Marina köyü Maronit topluluğu muhtarı Partellis Hadjifessas:

“Bu köyde çeşitliliklerimizle mutlu yaşıyorduk”

Aya Marina köyü Maronit topluluğu muhtarı Partellis Hadjifessas 1974 yılında bu köyde birbirinin kültürüne ve çeşitliliğine saygı göstererek, huzur içinde yaşayan 470 Kıbrıslı Maronit ve 80 Kıbrıslı Türk olduğunu anlattı. Farklılıkların kendileri için sorun teşkil etmediğini söyleyen Hadjifessas, “iki topluluk arası karışık evlilikler bile yapılıyordu” dedi.

Köydeki yapıların çoğunun zarar gördüğünü söyleyen Partellis, şu an iyi durumda olan tek yapının Birleşmiş Milletler tarafından restore edilen Aya Marina kilisesi olduğunu dile getirdi.

Öte yandan köydeki mezarlığın da Kıbrıs’ın kuzeyindeki yetkililerin izniyle, köy için kurulan komite tarafından yenilendiğini aktardı.

“Köyümüze geri dönüp kendi kültürümüzü ve dilimizi yaşatmak istiyoruz”

Artık askeri bölge olarak geçtiği için köylerine ancak kendileri için kutsal olan belirli günlerde ve özel izinle gidebildiklerini belirten Partellis sözlerine şöyle devam etti: “2017 yılında Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı köyümüze yeniden yerleşmemize ılımlı baktığını duyurmuştu ancak 4 yıl geçmesine rağmen halen bir gelişme olmadı. Biz köyümüzü ve evlerimizi geri istiyoruz. Kimliğimizi kaybetmek üzereyiz… Köyümüze geri dönüp kendi kültürümüzü ve dilimizi yaşatmak istiyoruz. Çocuklarımızın biz ölmeden bu köyde yaşamaya başlamasını ve kültürümüzü korumasını diliyoruz”.

Aya Marina köyü eski sakini Maro Emmanuel:

“Sadece ‘Kıbrıslı’ olarak var olmalıyız”

Aya Marina köyünden olan ancak şu an köyün mevcut durumundan dolayı adanın güneyinde yaşayan Maro Emmanuel, Maronitlerin baskın Kıbrıslı Rum ve Türk kimliğini reddeden ve sadece ‘Kıbrıslı’ olarak anılmayı teşvik etmeye çalışan bir çekirdek grup olduğunu söyledi. Güneyde yaşayan birçok Maronitin kendi kültürünü ve çeşitliliğini korumaya çalıştığını dile getiren Emmanuel, bazılarının ise zaman içerisinde kimliklerinden vazgeçerek hem din hem dil olarak Kıbrıs Rum toplumu içerisine entegre olduğunu anlattı.

Öte yandan Aya Marina köyüne dönmek isteyen Maronitlerle ilgili de yorum yapan Emmanuel şunları söyledi: “Maronitler 20 yıldır köylerini geri alabilmek için mücadele veriyor. Bu amaca yönelik bir de komite oluşturdular. Köylerine dönmek için yetkililere baskı yapmayı sürdürecekler”.


60 Maronit köyünden 5’e

m2-135.jpg

Kaynaklar, Maronitler’in Kıbrıs ile olan bağının Haçlı Seferlerine kadar uzandığını söylüyor. Bu dönemde adaya mülteci ya da esir olarak gelen Maronit topluluğunun adadaki en parlak günlerinin Lüzinyan döneminde yaşandığı biliniyor. Bir dönem adadaki Maronit köylerinin sayısı 60 iken, bu rakamın İngiliz Dönemi ile birlikte 5’e düştüğü gözlemleniyor. Kıbrıs’a geldikleri dönem nüfuslarının 60 bin kadar olduğu tahmin edilen Maronitlerin sayısının da giderek azaldığı ve bu rakamın 1960 yılı kaynaklarına 2.752 olarak ulaştığı görülüyor. Aynı yıl kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, adadaki azınlıkların adanın iki büyük topluluğundan birine dahil olmasını talep ediyor. Arap kökenli Sanna dilini kullanmaları ve Katolik mezhebine ait olmalarıyla adadaki iki büyük gruptan farklı özelliklere sahip olan Maronitler için bu tarih bir kırılma noktası oluyor. Kıbrıslı Maronitler, her geçen gün biraz daha yitirdikleri kimliklerini geri kazanmak için mücadele vermeye devam ediyor…

yd-destek-gorseli-2-220.jpg

 

Bu haber toplam 2834 defa okunmuştur
Etiketler : ,