1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. 'Yerel seçimden sonra erken seçim'
'Yerel seçimden sonra erken seçim'

'Yerel seçimden sonra erken seçim'

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, Cumhurbaşkanı makamındaki Ersin Tatar’ı Kıbrıs Türk halkının yok oluş sürecine imza atan siyasetin temsilciliğini yapmakla suçladı.

A+A-

Ayşe GÜLER

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri, Milletvekili Asım Akansoy, Cumhurbaşkanı makamındaki Ersin Tatar’ı Kıbrıs Türk halkının yok oluş sürecine imza atan siyasetin temsilciliğini yapmakla suçladı. Akansoy, “Bu siyasetin Kıbrıslı Türkleri bitireceğini biliyor ama ısrar ve inatla sürdürmeye devam ediyor” değerlendirmesinde bulundu.

25 Aralık’ta gerçekleşecek yerel seçim sonrasında erken seçime gidilmesi gerektiğini de vurgulayan Akansoy, ülkedeki kriz ve kaos ortamının ancak yeni hükümetle şekillenebileceğini, CTP’nin bu konuda gerekli sorumluluğu ortaya koyacağını kaydetti.

Akansoy, Pazartesi günü (bugün) belediyelerin birleştirilmesine yönelik yasayı da Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını açıklayarak, davayı kazanma olasılıklarının yüksek olduğunu söyledi, “25 Aralık’ta 28 belediye ile seçime gideceğiz” dedi.

Yerel seçim tarihine yönelik Anayasa Mahkemesi kararının ardından CTP’nin hükümetle uzlaşı ile yeni tarih belirmesine yönelik eleştirileri de yanıtlayan Akansoy, “Ortak metin ve tarih ortaya çıkmamış olsaydı, UBP tek başına kendi istediği tarihi oy çokluğuyla da belirleyebilirdi” şeklinde konuştu.

Akansoy, ülkede son dönemde yaşanan yolsuzluk ve hukuksuzluklara da değinerek, “Bugün yaptıkları kimsenin yanına kalmayacak” değerlendirmesinde bulundu.

Siyasetin zayıflatılması, üzerindeki baskı ve hükümetin anayasayı bile isteye aşındırıp, zorlaması nedeniyle yargıya ciddi görev düştüğünü ifade eden Akansoy, YENİDÜZEN’e önemli açıklamalar yaptı.

 

“Tatar, Kıbrıs Türk halkının yok oluş sürecine imza atan siyasetin temsilciliğini yapıyor”

  • Akansoy, Cumhurbaşkanlığı makamındaki Ersin Tatar’ın Kıbrıs Türk halkının yok oluş sürecine imza atan siyasetin temsilciliğini yaptığını, bunun da bilincinde olduğunu dile getirdi.

 

  • Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Meclis’i bilgilendirdiği toplantı verimli bulunmadı. Nasıl geçti, tatmin edici bir toplantı olmadı mı?
  • “Oldukça verimsiz bir toplantıydı. Bugüne kadar Meclis’te Eroğlu ve Akıncı’yı kapalı oturumlarda dinleme fırsatım oldu. Kapalı oturum genelde, müzakere süreci veya herhangi bir özel konunun toplumla paylaşılmasının önüne geçilmesi adına yapılıyor. Acaba gerçekten özel bir konuya değinilecek mi beklentisi içerisinde Meclis’e gittik. Fakat Tatar, kamuoyuna yaptığı açıklamaları kapalı oturumda da tekrarladı. Herhangi bir detay ya da yeni bilgi yok. Verimsiz olduğu kadar, beklentiler açısından da bize bir yere taşımayacak yaklaşımlar da yeniden teyit edildi. Bu da düşündürücüydü. Tatar, Kıbrıs Türk halkının yok oluş sürecine imza atan siyasetin temsilciliğini yapıyor olmanın bilincinde. Bu çok ilginç… Bu siyasetin Kıbrıslı Türkleri bitireceğini biliyor ama ısrar ve inatla sürdürmeye devam ediyor.
    Çözümsüzlüğün baş mimarlarından “Kıbrıs Cumhuriyeti” Cumhurbaşkanı Tassos Papadopoulos, 18 Eylül 2005 tarihinde BM Genel Kurulu 60. Oturumunda yaptığı konuşmada, Kıbrıs sorununun çözümünün ozmos yoluyla olması gerektiğinden bahseder . Ozmos toplumsal anlamda bir tarafın diğer tarafın soğurması, kendi içine alması demektir. Her ne kadar çözüm falan dese de Papadopoulos izlediği siyaset ile, Kıbrıslı Türk toplumun kimliğini, kültürünü ve varlığını tanıma kabul etme yerine tehlikeli bir alana çekme niyetindeydi. Zamanında başta 2. Cumhurbaşkanı Sayın Talat olmak üzere, bu siyasete karşı büyük bir tepki ortaya koymuş, toplumsal varlığımızı ve kimliğimizi koruyan ve gözeten bir çözümün altını çizmiştik. Sayın Tatar’ın siyaseti ile  Papadopoulos’un siyaseti paraleldir, neredeyse aynıdır. Tatar’ın “egemen eşitlik” siyaseti, KKTC’nin tanınması veya sözde bir çözümle birlikte yaratılacak bir oldu bitti ile “tanınarak ayrılma” üzerine kuruludur. Yani 186 sayılı, 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararının rövanşını almak istiyor. Bu siyaset ayrılıkçıdır, öncelikle bunu belirteyim ve buradan bir çözüm asla çıkmaz. Bir diğer nokta, Tatar bunu bile bile, Kıbrıslı Türklerin yaşadığı ekonomik, sosyal sorunların Kıbrıs sorunundaki ray değişikliği ile bağlantısını bilerek, görerek hareket ediyor. Bu siyasetin, Kıbrıslı Türklerin toplumsal varlığı, kimliği ve kültürünü yok ettiğini, adada Kıbrıslı Türk halkına dayalı bier çözüm süreci yerine, adanın kuzeyinde bir Türk devleti olgusunun farkında hareket ediyor. Kıbrıslı Türk toplumunun, Türkiye’ye ozmos edilmesi için çalışıyor. Bu siyaseti bilinçli yapıyor. Ne kimliğimizi, ne de kültürümüzü bıraktılar. Egemenliğimi tanısınlar da ben de şu bunu yapayım diyor. Eğer sizin siyasetiniz dünyanın tanımadığı ve kabul etmediği, dünyadaki tüm bölgesel sorunları daha da büyütecek bir içeriğe sahipse kimse size el vermez. Kıbrıs gibi uluslararası bir sorunda asla arzularınızın tutsağı olmamalısınız. Papadopoulos da Tatar da arzularına yenik düşen, Kıbrıslı Tük toplumunu yok oluşun eşeğine sürükleyen bir madalyonun iki yüzüdür.  Yani bir madalyonun iki yüzü, Papadopoulos ve Tatar.”

 

  • Peki, bile, isteye bu yapılıyorsa amaç ne?
  • “ Tatar, ‘Egemenliğim kabul görmeden mücadele sürecine başlamayacağım’ diyor. Her şeyden önce egemen eşitliğin kendisi için esas olduğunu yineliyor. Biz de kendisine bunun yanlış bir siyaset olduğunu, doğru siyasetin BM Güvenlik Konseyi’ne bağlılıkla olabileceğini ifade ettik. Ancak Tatar’ın ‘fikri sabit’ bir hali var. Ben ‘Ankara’ya bakarım, Türkiye’ye bakarım. Bana zaten onlar da böyle diyor’ gibi ifadeleri sürekli tekrarlıyor. Bunun yol olmadığını, bir yere götürmeyeceğini söylediğimizde de bize herhangi bir cevap veremiyor. Derdi, tanınmış bir devletin eşitliği üzerinden yol almaktır. Bu ayrılıkçı, Kıbrıs müzakere tarihinin ana paradigmasına da aykırıdır. Tatar, ülkedeki göç eğilimlerini gördüğünü, bildiğini söylüyor. Buna karşın da ‘Halk egemen eşitliği kabul etsin’ diyor. Bunu mu kullanıyorsun? Yani bunu kabul etmezse, kendi halkının yok oluşuna seyirci mi kalacak?”

 

  • Halkta da Cumhurbaşkanı Tatar’a yönelik eleştiriler var ve bu durum giderek artıyor.
  • “Kesinlikle halk bunun farkında. Çok yakın zamana kadar farklı farklı liderlerle karşı karşıya kaldı. Akıncı, Eroğlu ve Talat dönemi Kıbrıs Türk toplumunun demokratik yapısının yansımalarıydı. Elbette Talat ve Akıncı federasyon yanlısı iki lider olmasına rağmen, Eroğlu BM parametrelerini bozmadan hareket etti. Bozmadığı için de 11 Şubat 2014 ortak açıklaması gibi çok temel bir metne imza attı. 15 yıllık süreç, demokratik işleyişin sağlandığı bir süreç oldu. Halk bunları takip etti. Çözümün Kıbrıslı Türklere kazancıyla ilgili pek çok araştırma var. Kıbrıs Rum tarafı güven yaratıcı önlemler paketi, Kıbrıs Türk tarafı da işbirliği modeli sundu. GYÖ’ler BM Güvenlik Konseyi kararlarına oturuyor, işbirliği modeli ise havada kalan bir şey. İki tarafın BM dışında işbirliği yapması softa şaşırtmasıdır. Çözüme ulaşmaya dönük GYÖ süreci yerine ayrılıkçı yaklaşımı tesis etmeye yönelik bir işbirliği ortaya koymaktadır. Şu anda ortak bir zemin yok. Tatar’ın bu siyaseti devam ettikçe de ortak zemin bulunmayacak diye düşünüyorum.”

asim-akansoy-1.jpg

“Ortak tarih çıkmasaydı, UBP tek başına kendi istediği tarihi oy çokluğuyla da belirleyebilirdi”

  • Akansoy, Anayasa Mahkemesi kararının ardından CTP’nin hükümetle uzlaşı ile yerel seçim tarihi belirlemesine yönelik eleştirileri yanıtladı, “Ortak metin ve tarih ortaya çıkmamış olsaydı, UBP tek başına kendi istediği tarihi oy çokluğuyla da belirleyebilirdi” dedi.
  • Meclis toplantısında yerel seçim tarihi de belirlendi. Anayasa Mahkemesi kararının ardından CTP de tarih belirlemede uzlaşıya varmakla ‘hukuksuzluğa ortak olduğu’ yönünde eleştirildi. Bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

  • “Anayasa Mahkemesi, yerel seçimin Haziran 2022’de yapılmasını belirtiyor. Haziran 2022’den epeyi uzaklaştık. Meclis’in siyasi irade olarak, ülkenin içinde bulunduğu, UBP’nin yarattığı kaosu ortadan kaldırmak için bir karar üretmesi gerekiyordu. Bu kararın da kamu yararı çerçevesinde toplumun tüm kesimlerinin beklentisini karşılayacak şekilde olmalıydı. Şu anda UBP’nin yarattığı kaos nedeniyle belediye başkanlarından muhtarlara kadar tüm alanı etkilemiş, insanlar hareket edebilir noktanın çok dışında kalmıştır. Anayasa Mahkemesi, Haziran’dan sonra yapılan işlemleri yasa dışı olarak gösteriyor. Bizim sorumluluğumuz doğuyor. Elbette iddiamız ortada, Meclis kararına da yansıttık. Meclis kararı ortak olmakla birlikte içerisinde çok güçlü vurgular var. Özellikle Anayasa’nın Meclis çoğunluğuyla değiştirilemeyeceğine dair vurgular, demokratik devlet ilkesi vurguları önemlidir. İyi değerlendirildiğinde, metnin güçlü bir metin olduğunu görebiliriz. Bir çözüm üretmek gerekiyordu. Ortak metin ve tarih ortaya çıkmamış olsaydı, UBP tek başına kendi istediği tarihi oy çokluğuyla da belirleyebilirdi. Orada da kriz doğabilirdi. Ama krizlerle bir yere varılamayacağı biliyorduk. Sorumluluk üzerine bu tavrı sergiledik. Bunun yanlış bir tavır olduğunu düşünmüyorum. Metnin sonunda belediyelerin birleştirilmesine ilişkin yasaya açacağımız dava da ifade edilmiştir.”

 

  • Kamuoyunda, yerel değil, erken seçim tarihinin belirlenmesine dair beklentiler de ifade edilmeye başlandı. Bu durumu nasıl yorumlamak gerekir?
  • “Demokratik kriz olduğu bir gerçek. Ama burada halkın günlük hizmet alma ihtiyacını görmemiz gerekiyor. Ciddi anlamda kilitlenen bir yerel yönetim ağı var. Bunun bir şekilde rahatlatılması gerekiyor. Ana muhalefet olarak üzerinde durmamız gereken bir konuydu, durduk. Erken seçim konusu, bunun dışında değerlendirilmeli. Yerel seçimlerden sonra erken seçime gidilmesi gerektiğini savunuyoruz. Önümüzdeki yılın, erken seçimin yoğun bir şekilde tartışılacağı bir yıl olmasını biliyor ve bekliyoruz. Şu anda UBP Hükümetinin var olan krize neden olduğunu, bu kriz ve kaosu ortadan kaldıracak, yeniden rahatlatacak bir sürece duyulan ihtiyaç yeni hükümetle şekillenecek. CTP, gerekli sorumluluk ve iradeyi de ortaya koyacaktır.”

 

asim-akansoy-3.jpg

“25 Aralık’ta 28 belediye ile seçime gitme olasılığı var”

  • Akansoy, belediyelerin birleştirilmesini öngören yasayı Pazartesi günü Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını açıkladı, davayı kazanma olasılıklarının yüksek olduğunu söyleyerek, ekledi: “25 Aralık’ta 28 belediye ile seçime gideceğiz”,

 

  • Belediyelerin birleştirilmesini öngören yasaya yönelik yargı süreci ne zaman başlayacak?
  • “Dosya çalışmamız tamamlanmak üzere. Pazartesi (bugün) Anayasa Mahkemesi’ne başvurumuzu yapacağız.”

 

  • Peki, yargı sürecine ilişkin beklenti nedir? Söz konusu yasa da anayasaya aykırı bulunursa süreç nasıl işleyecek?
  • “Bizim değerlendirmemiz, Anayasa Mahkemesi’nin erken sürede davayı göreceği yönündedir. Gerçekten siyasi partilerin de, demokratik mekanizmanın da yerel seçimlere 28 belediye ile mi 18 belediye ile mi gidileceği konusunda önünü görebilmesi gerekiyor. Kendi değerlendirmemizde davayı kazanma olasılığımızın çok yüksek olduğunu saptıyoruz. 25 Aralık’ta 28 belediye ile seçime gitme olasılığı da vardır.”

 

  • Hükümetin yaptığı yasalar, icraatlar yargıyı çok fazla meşgul eder hale geldi. Son dönemde yargıya müdahaleler de konuşuluyor. Hükümetin yaptığı icraatlar yargı için bir yük halini mi aldı?
  • “ Kıbrıs Türk toplumu belli bir süreden beridir ciddi baskıyla karşı karşıya. Demokratik düzen, hukuk yapımız baskılarla karşı karşıya kaldı. Buna toplum büyük direniş gösterdi. Kendi kurumlarına sahip çıktı. Yoksa ‘ben yaptım olur’ anlayışı ile gerek buradaki hükümet, gerekse Ankara yönetimi ne yazık ki Kıbrıs Türk halkı iradesinin hilafına pek çok adımı peşi sıra hayata geçirme tavrındaydılar. Yargı bağımsızlığı konusunda olduğu gibi parlamenter sistem, Meclis düzenimiz de oldukça önem verdiğimiz kurumsal yapılarımızdır. Bunların yaşatılması için gerekli tavrı, toplumla birlikte gösterdik. İmzalanan son protokolde de hayatın her alanına ciddi müdahaleler söz konusuydu. Bunları kabul etmediğimizi ilk günden beri ifade ettik. Yargı siyasallaşmaması, bağımsızlığı çok önemli… Toplumun direnme gücüne en önemli destek de bu alanlardan geliyor. Siyasetin yozlaştırıldığı dönemlerde, hukuka ciddi görev düşüyor. Hukuk belli noktada kendi görevini daha yoğun bir şekilde hayata geçirmek ister. Bu yoğunluğun nedeni; siyaset kurumunun zayıflatılması, üzerinde baskı ve Anayasayı bile isteye aşındırıp, zorlamasıdır. Bu nedenle Meclis’te alınan karar önemlidir. Anayasaya saygının yeniden kurgulanması yeni uzlaşı sürecine belki bir kapı açar ümidini taşıyoruz. Bu, hükümetin devam etmesi yönünde herhangi bir düşüncemizi ortaya koymaz. Hükümetin bir an önce toplumdan uzaklaşması gerektiğini düşünüyoruz. CTP, bu sorumluluğu üstlenmeye hazırdır. “

 

asim-akansoy-5.jpg

“Müdahalelerin arkasında usulsüzlük ve yolsuzluk düzeninin devam etme mantığı var”

  • “Ülkede yolsuzluk, rant kavgasının hat safhada olduğu dönemden geçiyoruz” diyen Akansoy, “Bugün yaptıkları kimsenin yanına kalmayacak. CTP, yapılanları mahkemeye taşıyıp, hesap soracak, gerekli soruşturmayı açan bir parti olacak” dedi.

 

  • Birkaç hafta sonra Meclis açılacak. Muhalefetin onay vermediği birçok yasa, geçtiğimiz dönemde oyçokluğuyla hayata geçmişti. Yeni dönemde muhalefet nasıl bir yol izleyecek?
  • “ Yeni dönemde muhalefet tarzımız, Meclis içerisinde bıraktığımız noktadan devam edecek. ‘Meclis sokakta, sokak Meclis’te’ bakış açımızı koruyacağız. Çok daha aktif ve güçlü olmamız lazım. Halk, umut bekliyor. Bu umutları da CTP yaratacaktır. Bunları da dik duruşu, güçlü kadro ve projelerimizle yaratacağız. Meclis’te ne tür bir gelişme olacağı biraz da UBP’nin tavrına bağlı. Ünal Üstel’in muhalefetle uzlaşı tavrını sergilemiş olması, dikkate değer. Parti başkanı olduktan sonra ilk adımında böyle bir ortaklaşmayı uygun gördü. Ümit ederim ki bundan sonraki süreçte de muhalefetin ortaya koyacağı tez ve yaklaşımları dikkate alırlar. Dikkate alırlarsa kamu yararı içeren herhangi bir noktada ileri adım atmaya hazırız. Ama bunun karşısında herhangi bir yasa veya yaptırım, özelleştirme, yolsuzluk, usulsüzlük noktalarında CTP dimdik karşılarında olacak.
    Örneğin, Mağusa’ya özel yat limanı yapılması gündemde. Bunun iyice tartışılması gerekiyor. Tam da Kapalı Maraş’ın yakında olan bir yer. Siyasi mekan olarak mı düşünülüyor? Niye oraya bir casino mu düşünülüyor? Tüm bunları iyice değerlendireceğiz. UBP-DP-YDP hükümetinin ‘ben yaptım olur’ tavrına karşı çıkacağız.”

 

  • CTP, hükümet tarafından yerel seçim tarihini Anayasa Mahkemesi’ne taşımasıyla ilgili de suçlandı, eleştirildi…
  • “Ülkenin içinde büyük kaosu bilip, görüyorlar. Ama bunun sorumluluğunu üstlenmek istemiyorlar. Anayasayı delen kendileri… Sürekli kanun hükmünde kararname çıkararak, memleketteki yasal düzeni zorlayan kendileri… Usulsüzlüğün haddi hesabı yok. Bunun yarattığı bir kaos var. Bu kaosun sorumluluğunu üstlenmek istemeyip, bir an önce konuyu mahkemeye taşıyan CTP’ye yönelmek istiyorlar.”

 

  • Bu eğilimi, hukuksuzluğu normalleştirmek olarak mı değerlendirmeliyiz?
  • Birbirileriyle paralel birçok konu var. Ülkede yolsuzluk, rant kavgası hat safhada olduğu dönemden geçiyoruz. Duyduklarımız, bilinenlerin kat be kat üzerinde. Bunları takip edip, dosyalıyoruz. Gerekli çalışmaları olgunlaştığı dönemde paylaşacağız. Gidişat o kadar kötü ki buna zemin hazırlanıyor. ‘Normal bir ülke böyledir, bunlar yapılabilir’ mantığıyla siyasal düzene yapılan müdahalelerin arkasında da usulsüzlük ve yolsuzluk düzeninin devam etme mantığı var. Ülke büyük bir yolsuzluk alanına çevrildi. Buna güçlü ses çıkarabilecek bir parti vardır, o da CTP’dir. CTP iktidarı, sadece kendi dönemi icraatı hayata geçiren bir iktidar olmayacak. Bugün yapılan yolsuzluk ve usulsüzlükleri de mahkemeye taşıyıp, hesap soracak, gerekli soruşturmayı açan bir parti olacak. Bugün yaptıkları kimsenin yanına kalmayacak.”

Fotoğraflar: BURÇİN AYBARS

Bu haber toplam 2013 defa okunmuştur