Yerel Yönetimler Reformu Hikâye Oldu…
2005’ten beri gündemde olan ve yılan hikayesine dönen Yerel Yönetimler Reformu bu yıl içinde içinden çıkılmaz hale geldi. Yola ilk çıkıldığında reformun vizyonu yerinden yönetime geçmek üzere belediyelerin birleştirilerek büyütülmesi ve merkezi idarenin bazı yetkilerinin yerel yönetimlere aktarılması idi.
Gel zaman git zaman, yerinden yönetim diye bir vizyon kalmadı, odak da belediyelerin sayısını azaltmak oldu. Gerekçe olarak da belediyelerin derin mali sıkıntıları gösterildi… Halbuki mali sıkıntıların ana kaynağı kötü yönetim, ikincil kaynağı da merkezi hükümetin belediyelere hak ettiği mali kaynağı zamanında ayarlamaması ve vermemesidir. Birleştirince belediyelere havadan para yağamayacak ki… Ve belediye başkanları da hep harika yöneticiler olamayacak ki… İnsan ve mali kaynakların daha verimli ve etkin kullanılması için belediyelerin birleştirilip büyütülmesi gerek ama sadece bununla kalınır ve yerinden yönetime geçilmezse gene insan ve mali kaynak israfı olacaktır.
Hükümet bu reform için yola çıkarken belediyelerin sayısını 12-14 arasına indirgemeyi hedeflediğini söylemişti, şimdilerde sayı 18 oldu. Hedef sayısının yükselmesi de başlattıkları çalışmanın sadece sayı azaltmasına odaklandığının görülmesi ve bu nedenle bazı belediyelerin kapatılarak başka belediyelere katılacağının anlaşılması üzerine kapanacak belediyelerin uygulamaya karşı etkin eylem başlatması nedeniyle oldu. Belde halkının ve belediye çalışanlarının belediyelerine sahip çıkması hükümeti belediye sayısı hedefini değiştirmeye zorladı. Yani reform meform hikâye oldu tamamen ve hükümet zevahiri kurtarmak için bazı belediyeleri birleştirerek olayı kapatmaya çalışıyor. Derdi de Ankara hükümetine verdiği sözü yerine getirmek ve karşılığında mali katkı almak. Sanki de Ankara hükümetinde mali kaynak bolluğu var… Türkiye ekonomisinin makro değerlerine bakıldığında Ankara hükümetinin derin mali sıkıntıda olduğu çok açık şekilde görülebilir. Ve bu hükümet bir yıla kadar seçimlere girecek, seçmen indinde durumu parlak değil ve her kuruşunu da seçimlerde başarı sağlamak için kullanacak… Dolayısıyla, kel merhemini kendi başına sürecek, başka kele verecek merhemi olmayacak…
Hükümet, muhalefet ve belediyelerden gelen tepkiler sonucu reform paketini mecliste oluşturulan bir ad-hoc komiteye aktarıp, oradan çıkacak reform paketini meclise sunmaya söz vermişti… Ve birçok kez yaptıkları gibi gene sözlerini tutmadı, bu özel komiteyi pas geçerek, çoğunlukta olduğu meclis komitesine aktardı dosyayı; uzun süren komite toplantısı sonunda sahip olduğu parmak sayısı ile meclis genel kurulunda görüşülecek reform önergesini geçirmiş oldu. Neyi çözdü?! Sendikalar halen tepkili ve eylem yapacaklarını açıkladı. CTP tepkili ve meclisten geçse bile belediye sayısını azaltan bu yeni düzenlemeyi anayasa mahkemesine taşıyacağını açıkladı. Hükümet de anayasa mahkemesinin değişmez mağlubu; hukukçular yeni bir mağlubiyetin de anayasa mahkemesi kararları kayıtlarına gireceğini belirtiyor.
Bir hükümet ki, ekonomiyi yönetemiyor, anayasayı defalarca çiğniyor, rüşvet almış başını baka baka gidiyor, sağlık sistemini hasta etmiş, tarım-hayvancılık sektörü perişanları oynuyor, çalışma hayatı yaşam kaybediyor, turizm felç, ulaşım tıkanık, elektrikte karanlıklara boğulmuş, maliye kuruşa kurşun sıkar, iç güvenlik mafyalara-kaçakçılara teslim… Hiçbir başarı hikayesi henüz yazamamış… Asgari ücreti belirlemede ve hayat pahalılığı ödeneğini vermede zigzaglar çizmiş, sabah-akşam söyledikleri birbirini tutmamış… Ve o hükümet bunalttığı ve derin depresyona soktuğu halkından herhalde habersiz veya umarsız ki yerel yönetimlerde reform diye yeni bir gerilim yaratmakta pervasız. Yaptığı reform olsa, halk gerilmeyecek… Ama halktaki toplumsal gerilim hükümet partileri için hayra alamet değil… Ama onlar o kadar bir kendilerinden geçmişler, halktan kopmuşlar ki umurları değil yarattıkları ve halka yaşattıkları bunca dert, keder ve gerilim… Güvendikleri dağ Ankara hükümeti ama o dağ da çöldeki kum tepeleri gibidir, bir rüzgârda dağılıp gidecek, başka bir yerde başka bir kum tepesi oluşturacak… Havası rüzgârlı her çölde mutlaka oluyor bu…
İnsanın aklına gelir; bunların hiç mi akil adamı yok, doğrusunu söylesin… Yoksa akil adama danışacak akıl mı yok?! Halk ekonomik çöküntüde iken ne gereği var sırf belediyelerin sayısında üçte bir azaltma yapılsın diye toplumun iç dinamiklerini iç dinamitler haline getirmeye… Yapılsın 28 beldede yerel seçimler, sonrasında da gerçek reformu hükümet ve meclis iş birliğinde akıllı uslu yapılsın… Reform reform olmayacak, meclisten baskı ile geçecek yasa anayasa mahkemesinden dönecek ve yerel yönetimlerde yeni bir kargaşa doğacak. Ve buna zaman ve akıl ve enerji harcanacak; zamanın ve enerjinin ve aklın en fazla ekonomi ve genel yönetim konularında kullanılması gereken bir dönemde… Bir de CB Tatar’ın gafları, kofları, tuhaflıkları arttıkça artıyor ya, insanımızın canı burnuna geliyor artık…
Yetti… Yettiniz gayri… İnsaf da dinin yarısı derler… Bırakın bu yerel yönetimler sayısını azaltma projenizi seçimlerden sonraya da halktaki gerilim biraz düşsün.