1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Politikaların Önemi
Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Politikaların Önemi

Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Politikaların Önemi

Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Politikaların Önemi

A+A-


Fatoş Kara
[email protected]

Doğdukları günden başlayarak kız çocuklarına biçilen rol, çocuk bakımı ve ev hizmetlerinin esas sorumlusu oldukları bilinciyle büyümeleri ve yaşamalarıdır. Ev dışındaki uğraşlarının ne olduğuna bakılmaksızın kadına, her zaman önceliğinin ev ve çocuk bakımı olduğu hatırlatılır. Kadının meslek yaşamının erkeğinkinden daha yoğun ya da ağır olup olmamasının hiçbir önemi yoktur. Ev içi emek süreçleri kadına aittir ve eksiksiz bir şekilde yerine getirmelidir. “Kadınlık görevi” olarak tanımlanan bakım hizmetleri, onların meslek yaşamlarının kısıtlanmasına ve ikincil görevlerde yer almaya razı olmalarına yol açsa da kadınların eşitlik ve cinsiyet ayırımcılığına karşı verdikleri yüzlerce yıllık mücadele sayesinde birçok kadın toplumsal hayatta da görünür olmayı başarmıştır. Yine de bu başarı kadınların gerek siyasal gerekse ekonomik yaşamda eşit koşullarda temsil edilmesine hala olanak sağlamaz. Toplumsal yaşamda ve meslek hayatında var olduğu iddia edilen eşit koşullar çoğu zaman görüntüden öteye gitmez. Hâl böyle olunca kadınlar, genellikle karar alma mercileri yerine daha sıradan konumlarda görevlendirilirler.  Kadınların belirleyen pozisyonda oldukları yerlerin oranı, hatırı sayılır ölçüde azdır. Bu durum hem kamu hem de özel kurum ve kuruluşlarda hemen hemen aynıdır.

Elbette ki, yerel yönetim birimlerinde de durum farklı değildir. Belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve muhtarlık gibi görevler için çoğunlukla erkeklerin tercih edilmesi, erkek egemen anlayışın ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın göstergesidir.

Bütün çalışma alanlarında olduğu gibi kadınların belediyelerdeki konumlarının da genellikle erkeklere göre ikincil olması şaşırtıcı olmasa gerek. Mesela Lefkoşa Türk Belediyesi’nde karar alma mercilerinden biri olan belediye meclisinin 22 üyesinin sadece 4’ü kadındır. Amir ya da sorumlu konumda ise sadece 13 kadın vardır. Buna karşılık halkla ilişkiler bölümünde çalışanların tümü kadındır. Aslında sadece belediyelerde değil, birçok kurumda halka ilişkiler bölümleri kadınların erkeklere oranla daha fazla istihdam edildiği alanlardan biridir.  Yönetim işlevinden soyutlanmış, kuruluşun dışarıya verdiği imaj ve bu imajın oluşturulmasına kadın bedeninin, özellikle de “kadının estetik görüntüsünün” katkı sağlayacağına olan inancın yol açtığı bu tercih, aslında cinsiyet ayırımcılığının en somut biçimlerinden biridir. Zira burada kadınlar ürettikleri ve kattıkları değerler nedeniyle değil, kadınsı özellikler olarak görülen nezaket, incelik, zarafet, şıklık ve kadın bedeninin hoş görünümü yüzünden tercih edilmektedir. Bu nedenle halkla ilişkiler bölümlerinde çalışan kadınlardan her zaman şık ve bakımlı olmaları istenir. Ne var ki, ayırımcılıktan kaynaklanan söz konusu tercihi, kadınların cinsiyet ayırımcılığına karşı bir mücadele aracı olarak kullanma şansı da vardır. Halkla ilişkiler, kurum ve kuruluşların kitlelerle iletişim kurmak amacıyla yürüttükleri, kamu yararı esas alınarak sürdürülen düzenli faaliyetler olduğuna göre, halkla ilişkiler alanında çalışan kadınlar bu kurum ve kuruluşların hedef kitleri içinde yer alan kadınların güçlenmesi adına adımlar atılmasını sağlayabilir. Lefkoşa Türk Belediyesi’nin halkla ilişkiler bölümünde çalışan bir kadın olarak belediyelerin, yerel yönetimlerdeki toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın dostu belediyecilik anlayışı kapsamında atabileceği bazı adımlar olduğunu düşünüyorum. Örneğin belediyeler, ev içi şiddet ya da şiddetli geçimsizlik nedeniyle eşiyle aynı evi paylaşma olanağı kalmayan kadınlar ve çocukları için bir sığınma evi kurmayı artık gündemine almaya başlamalıdır. Ayrıca belediyeler, çalışabilecek durumda olan yoksul kadınlara belediye hizmetlerinde öncelikli çalışma hakkı vermek, cinsiyet ayırımcılığına karşı mücadele kapsamında kadın ve erkek çalışanları için hizmet için eğitim programları oluşturmak, belediye sınırları içerisinde yaşayan ve mesleki eğitim almak ya da okuma / yazma öğrenmek isteyen kadınlar için kurslar düzenlenmek, evlerinde çeşitli el işleri ve benzeri üretim faaliyetinde bulunan kadınların kooperatifler şeklinde örgütlenerek geçimlerini sağlaması amacıyla girişimlerde bulunabilir. Bu türden girişimler hem kadınların bağımsızlaşması hem de kendi haklarına sahip çıkabilmesi açısından önemli adımlar olabileceği gibi “kadın dostu belediyecilik” anlayışının ülkemizde de gelişmeye başlaması açısından etkili olacaktır.

 

Bu haber toplam 1813 defa okunmuştur
Gaile 255. Sayısı

Gaile 255. Sayısı