YETER ki...
“Yeniden geleceklermiş, kim izin verecek” diye sormuştu Sibel Siber...
***
Lefkoşa’da ‘Başbakan Siber’ diye inleyen meydanı görünce düşündüm.
Sibel Siber, 4 yıllık vekillik döneminde öyle köy gezilerine giden, ‘düğün cenaze’ gezen, sık sık televizyon programlarına çıkan birisi değildi.
Meclis kürsüsünü az öz kullanan, medyayla çok haşır neşir olmayan, ‘kahve, meyhane, delege’ siyasetine bulaşmayan, iş takibi yapmayan, ‘kişisel propaganda’ peşinde koşmayan bir yapısı oldu...
Yani pek çok ismin ‘siyasette var olmak’ adına kullandığı alışılmış ‘yöntemler’i yanına alıp yürümedi...
Peki neydi bu ‘kısacık’ dönemde oluşan ‘olağanüstü’ sevginin karşılığı...
Herhalde ‘içtenlik ve samimiyet’...
Ve az önce yukarıda sıraladığım ‘alışılmış’ların dışında kalmak...
‘Hırs’tan uzak, ‘ego’dan arınmış, ‘kendine güvenen’ yapısı...
Öfkesinde dahi gülen gözleri..
İnsanların içindeki “yalan söylemiyor” duygusunu yeşertmesi...
‘Yüzü gözü gergin, göbekli, bağıran çağıran, çok kolay söz veren, bir anda sözünden dönen’ prototipine son vermesi....
Evet, ‘geleneksel siyasetçi’ye sarsılan güveni hem bir doktor, hem bir anne şefkatiyle pansumanlayarak, içimizdeki sızıyı dindirmişti Siber...
Çoktandır görmediğimiz kadar ‘şeffaf, açık, içten’di...
Tek tek anlattı, yalanları, yanlışları...
Bize ‘devletin tepesinde’ de ‘tasarruf’ yapılabileceğini gösterdi.
İçimizi ısıttı böylece...
H H H
Sibel Siber’in çizdiği ‘rol modeli’, umalım ki, bundan sonrası için yeni bir dönemin kapılarını aralasın...
Yine de...
En baştaki sorunun ucu, açıktır...
“Yeniden geleceklermiş, kim izin verecek” sorusunu yanıtlamak, zordur...
Çünkü bir yanda ‘eskinin kalıplarını yıkan’ bir siyaset beklentisi vardır...
Ama öte yanda, hâlâ, ‘geleneksel’ siyasetle varlığını sürdüren ve kendini statükoyla ‘mutlu’ hisseden kitleler...
Dededen toruna uzanan ‘avanta’ ve ‘saadet zinciri’ni kırmak kolay değildir...
Oysa siyasetçi ‘kırılgan’dır nasılsa, ‘oy deposu’ bireyler, hele de ‘kitleler’ önünde...
***
Bu ülkede siyasetin genlerini bozan kuşkusuz ki ‘Ulusal’ akımdır...
Ama öylesine ‘kök’ salmıştır ki bu köhnelik, uzamıştır bir uçtan, öteki uca...
Yine de umuyorum ki, bu toplum izin vermez, ‘yeniden gelmelerine’.
Benzemediğiniz sürece ‘onlar’a...