Yetki vardı-yoktu
Bir hükümetin Maliye Bakanı Yüksek İdare Mahkemesi’nde ifade veriyor. İfade vermesi güzel Serdar Denktaş’ın… Yani “Mahkemeye gitmem” de diyebilirdi. Yapmadı, gitti ve “Devlet İhale Tüzüğü’nün 3’üncü maddesinin 2’ini fıkrası Bakanlar Kurulu’na ihalesiz araç alma yetkisi veriyor” iddiasında bulundu.
Tabii Denktaş böyle deyince karşı tarafın avukatı da bu iddiayı çürütmek isteyecektir. O da “böyle bir yetki yok” dedi. Demek ki Yüksek İdare Mahkemesi’nin üyeleri oturacaklar, söz konusu maddeyi ve başka şeyleri de yorumlayacaklar ve kararlarını açıklayacaklar.
Duruşma 24 Ekim’de devam edecek ama ilginç olan şey; başta da yazdığım gibi bir hükümetin Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı’nın aldıkları Mercedesler için Bakanlar Kurulu’nu haklı çıkarmaya yönelik ifade vermesi… Bu ısrarı devam ettirmesi… Düşünüyorum da demokratik, normal bir ülkede böyle bir olay olsa herhalde hükümet hemen istifa eder veya Mercedesler geri verilir, özür dilenir falan…
Oysa bizde bu gibi olaylar bile normal karşılanır oldu. Hele bunu UBP-DP yaparsa çok daha normal karşılanır gelişmeler olarak algılanıyor. Vatandaş bir konuşur-iki konuşur sonra unutulur. Unutulmazsa da (çünkü popüler bir konudur) çorbaya atılan bir tutam tuz gibi günlük normal bir durummuş haline gelir.
Yani şimdi konu Mahkeme’de olduğu için biraz daha konuşma durumunda kalıyoruz makam arabalarını…
Mahkemeye gitmese, ne konuşurduk, ne yazardık, ne de açılışlara giden arabaların dizi dizi sıralanmasını fotoğraflardık! İnsanımız artık kendi derdini düşünmekten bu gibi şeylerle ilgilenmeyi abesle iştigal kabul ediyor çoğu zaman… Veya bu gibi şeylerle ilgilenmektense ve de rahatını bozmaktansa kendine planlar yapar, tatil ayarlar, gidebilirse yurtdışına gider gezer, gelir, kendi arabasını değiştirir, belki havuzlu villa yapar veya yaptırır, başka şeylerden keser, bankalara taksit öder ama başka şeylere kafa yorarak huzurunu kaçırmak! istemez.
Bekliyoruz, birileri bizi kurtaracak!, kurtaramazsa da (bakabildiğimiz kadar) rahatımıza bakarak böyle yaşayıp gideceğiz işte!..
---------------------------------------------------
Türkiye bankaları
Türkiye bankaları sanki bir karar almışlar; Dışarıdan aranan telefonlara hiçbir şekilde yanıt verilmeyecek, yanlışlıksa verilirse de muhatap kimseye ulaşılamayacak. Neden Türkiye bankası derseniz, işletme sahipleri bilir, gelecek-gidecek para için buna mecbur kalırsınız çoğu zaman… Bütün şubeleri için aynı durum söz konusu mu bilmiyorum ama benim aradığım bazı Türkiye menşeli bankaların şubelerine veya buradaki merkezlerine ulaşmak mümkün değil. Hangileri diye sorarsanız isim vermek istemem ama bu kısa yazıyı okuyup merak eden bankalar varsa onların aksine bize kolaylıkla ulaşılır, o zaman söylerim. Şöyle bir anlayış var ki “isteyen kalksın, buraya gelsin, istediği neyse sıra beklesin, sorsun, söylesin, istersem yanıtlarım” gibi… Nasıl olsa işlerinin olmasını istiyorlarsa buna mecburlar. Ben de “zaten devletten olması gereken hizmeti alamıyorum, hiç olmazsa özel bankalardan özel bir hizmet bekliyorum, oralarda da devletin hantallığına gerek yok” anlayışıyla bu yazıyı yazmak istedim.