YIKINTI
Bu yaşadığımız "yanılsama"yı aşmanın yolu önce gerçekle yüzleşmektir.
Kaçıyoruz!
Çünkü korkuyoruz!
“Kendin çal, kendi oyna” düzeni bu.
Evimizin için bakalım, diyenler...
Ulaş Barış çok da güzel anlattı.
Ortada ev mev yok!
Kocaman bir yalan!
Çalıntı hanelerde, çalınmış bir hayat yaşıyoruz, ganimet zehrini içmekten bulanmış iflah olmaz bir zihinle...
***
"Kıbrıs'ın birleşmesini beklerken, iyice çirkefe mi batalım, hiç mi hareket etmeyelim" diyebilirsiniz.
Çok da haklısınız.
Hayat durmuyor çünkü...
Ama önerilen de, son kırk senededir yaşananın aynısı...
Peki ne?
Bakış açısını değiştirmek gerekiyor.
Çirkefe battık, iyice...
Ve o çirkeften çıkmaya ihtiyacımız var.
Daha bir gömülmek yerine..
Yani kimilerinin "içimize dönelim" dediği "reçete" aslında bizi kokuşturan durum!
"Sürer durum" bu!
Özker hoca o nedenle Türkçeleştirmiş!
"Statüko"yu inatla anlamayanlar için!
İçimizin dışımıza çıkmış hali böyle…
***
Ne yapalım?
Federal Kıbrıs'a göre fabrika ayarlarımızı değiştirelim.
Hem kafalarımızın, zihinlerimizin hem de ada yarısının…
Bunun için bir başkasının “evet”ine de ihtiyaç yok, iznine de...
“Federal Kıbrıs”a göre pozisyon alalım, bu “mış” gibi “KKTC” yerine...
***
Daha kaç hükümet devrilecek, gerçeği görmemiz için!
"Yurttaşlık" dağıtımında frene basan iradeyi anında kenara atıyorlar...
"Kim" demeyiniz, biliyorsunuz!
Sonra yenisi geliyor ve bağırıyoruz, "Böyle yurttaşlık politikası olmaz..."
Maaşlar iki gün gecikse, kıyamet kopuyor.
Kuraklık paraları ertelense, yine aynı.
Onca senenin kuşatması üzerine "uzaktan kumanda" icat edilmiş!
Ve her bir tuşu da ayarlı…
"Maaş" denmiş, "Tazminat" denmiş, “menfaat” denmiş, “düdük”le birlikte...
Birine basıyorsun, bini devriliyor!
Ve bu "düzen" başa geleni de kendine benzetiyor.
***
"Peki ne yapalım" demeyiniz yine!
Önce yüzleşelim...
Bu yanılsamadan kurtulalım...
Yeni bir "ev" kurmaya ihtiyacımız var.
Bu "yıkıntı"yla uğraşmak yerine...