1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yıkmak Adına Anlamı Arzulamak
Yıkmak Adına Anlamı Arzulamak

Yıkmak Adına Anlamı Arzulamak

Anlamı arzuluyorum. Anlamın kendi içinde barındırdığı, kendini inkâr eden anlam kırıntıları vardır. İğrençliğin içindeki hoşluk gibi, güzelliğin içindeki çirkinlik gibi, sevginin içindeki nefret gibi…

A+A-

 

Halil Karapaşaoğlu
[email protected]

Her kelime bireysel ve toplumsal zihnimizde kayıt altındadır. Dili öğrendikçe insan zihni yeni kelimeleri ve onların anlamlarını kayıt altına almaya devam eder. Kelimelerin bizdeki ortak anlamları iletişime geçmemizi sağlar. Gündelik hayatta kullanılan sözcükler, ortak bellekte olan anlamlarının dışında kullanılmaz. Kullanıldığı takdirde toplumsal düzen için tehlike arz eder. Dil üzerinden sağlanan toplumsal huzur bozulur. Bu yapısal duruma, roman ve öykü, doğaları gereği karşı çıkmasa da zaman zaman şiir, içinde barındırdığı teknik alt yapı sayesinde kelimelerin kabul görmüş anlamlarının dışına çıkmaya çalışır. Şiir de bir yere kadar gider. Sonuna kadar gitmesi olanaksızdır. Giderse yalnız kalır.

Buradan yola çıkarak, “iğrenç şeyleri” düşünüyorum. Hayattaki iğrenç şeyler nelerdir? Benim iğrençlik algım toplumun iğrençlik algısıyla nasıl bir ilişki içindedir? Topluma iğrenç gelen şeyler, bana hoş görünüp, bana iğrenç gelen şeyler topluma hoş gelebilir mi? Onları iğrenç kılan nedenler nedir? İğrenç şeylerin içinde hoşluk var mıdır? İğrenç şeylerin içindeki hoşluktan çıkarak iğrenç şeylerin güzellemesi üzerinden bir anlatım gerçekleştirmek mümkün müdür? Bu sorunsala paralel olarak hoş şeyleri de aynı şekilde sorgulayabiliriz. Hoş şeylerin içindeki iğrenç şeyleri ortaya çıkararak “hoş” diye kabul edileni “iğrenç” olarak ifade edebilir miyiz?  

Anlamı arzuluyorum. Anlamın kendi içinde barındırdığı, kendini inkâr eden anlam kırıntıları vardır. İğrençliğin içindeki hoşluk gibi, güzelliğin içindeki çirkinlik gibi, sevginin içindeki nefret gibi…  Bu kavramlar hayatımızda olurken kendi zıtlıklarıyla birlikte var olurlar. İğrençliğin hoşluğa, güzelliğin çirkinliğe, sevginin nefrete dönüşebilme ihtimali bundan değil midir? Mesela bir elma bir portakala  dönüşebilir mi?

Anlamı bundan dolayı arzuluyorum. Arzu didiklemeyi, arzulanan şeyin iliklerine kadar inmeyi, onun varlığına şehvetle yayılmayı getirir. Şeylerin özüne ulaşarak içindeki zıtlıkları keşfedip başka bir şey üzerinden anlatım gerçekleştirerek aslında iğrençliğin hoşluk olduğunu gösterme çabası içindeyim.  Önce dilde başlayacak olan kaos, toplumsal bir kargaşayı getirecektir. Sözcüklerin anlamlarına müdahale edilmesi, saldırılması belki de insanlığın “anlaşamamasını” sağlayacaktır. Biz edebiyatçılar içinse edebiyatın sonunu getirecektir. Sözcükleri anlamların hegemonyasından kopartacak. Yazılacak metin okuyucu tarafından hiçbir şekilde anlaşılmayacak, yazar sözcüğün hegemonik anlamı yerine, içinde barındırdığı azınlık anlamları ön plana çıkartacağından okuyucunun anlama yetisinde hasarlar oluşacaktır.

Sevginin, aşkın, denizin, toprağın, insanın yaşadığım dünyada bu kadar hasarlı, yaralı olduğunu görürken, dilin neden hiçbir hasara uğramadığı düşüncesi beni rahatsız ediyor. Kentler yıkılıyor, dağların içinden akan nehirler yok oluyor. Kaç milyon ağaç kesiliyor her gün, kaç milyon hayvan? Yer yüzünde büyük bir kaos varken, dil nasıl olur da bu kadar korunaklı bu kadar sakin…  Her an yıkımın içinde bir umut arayarak yaşama tutunmaya çalışırken, dilin bu kadar bencilce dünyadaki her şeyden uzakta, istediği şekliyle var olabilmesi beni rahatsız ediyor.

İçimdeki öfkeyle ona saldırmak, anlamlarıyla oynayacak anlatımlar üzerine çalışmak istiyorum. İnsanlığın, onu, dili kullanamayacağı kadar hırpalamak... Buzullar erirken, hayvanların nesli tükenirken, savaşlarla toplu katliamlar gerçekleşirken hemen yanı başımda, bu ne rahatlık bu ne vurdumduymazlık deyip, ağzının içine bir yumruk patlatmak geliyor içimden. Hesap sormak, sorgulamak, bu bencilliğiyle yüzleşmesini sağlamak istiyorum.

“İğrenç iğrençtir. Doğaya müdahale etme” demişti Şair Orbay Deliceırmak. Dil doğal değil; bir kurgunun ürünü benim için. İnsanın yaptığı bir şey… Dünyanın yıkılması için uğraşan insanların “anlaşmak” adına kullandıkları bir araç uzun zamandır. Bu yıkıma karşı çıkanlar çaresiz şimdilerde… Yıkım adına “anlaşanların” aracını patlatmak zamanı geldi. Bize dilin içine sızacak gerillalar lâzım şimdi. İlk çatışma dilin muhafızlarıyla, edebiyatçılarla…

 

 

            

 

  

Bu haber toplam 2725 defa okunmuştur
Gaile 429. Sayısı

Gaile 429. Sayısı