“Yılda 1 milyon dolarlık kahve ithalatı yapılıyor”
Kıbrıs, kahvenin en yaygın, sevilerek ve keyifle içilen ülkelerinden biri…
“Kahve kültürü” son derece benimsenmiş.
Evlerde başlayan kahve üretimi bugün son derece modern fabrikalarda sürdürülüyor.
1917’den bugüne kahve yapan üreticimiz var.
Kahvehane kültürü de epeyce köklü; kimi araştırmacılara göre 1900’lü yıllara dayanıyor.
Ticaret Dairesi rakamlarına göre önceki yıl 1 milyon dolarlık kahve ithalatı yapıldı.
“Türk Kahvesi” için bu sadece!
200 ton ediyor!
1 milyon doları yurt dışında gönderiyoruz hem de kendi coğrafyamızda son derece kaliteli kahve üretirken…
Şimdilerde Kıbrıs’ta üretilen kahve deniz aşırı “rakipleri” ile yarışıyor.
“Efendi” siyaseti kahveye de yansımış.
“Yerli olması yetmez, kaliteli de olmalı” diyorum, Oza Kahve Tesisleri’nde...
“Haklısın” diyorlar, “Hem kendi özgün damak tadımız hem de kalitemizle övünüyoruz.”
‘Oza’ başarısı
“Mağusa Kahvesi” olarak biliyorduk önceleri…
Şimdi adanın dört bir yanında var, hatta İngiltere’ye ihraç ediliyor.
Oza Kahve’nin Mağusa Sanayi Bölgesi’ndeki tesislerine gittim, Oza ailesiyle buluştum, en son teknoloji tesislerini hayranlıkla gözlemledim.
Tam bir aile işletmesi…
Şimdilerde kahvenin her türünü üretiyorlar, filtre kahveden granüle, espressodan geleneksel kahveye kadar… Geleneksel Türk ya da Kıbrıs kahvesini de üç farklı lezzetten tüketiciye sunuyorlar. ‘Oza Kahve’nin en koyusu, Mağusalılar için adeta bir kimlik tanımına dönüşmüş.
Ergün Oza, 1984 yılında evinin garajında başlamış üretime…
“Kahveyle ilgim yoktu, içmiyordum bile… İlk gençliğimde Lordos’un binalarını boyardık, hatta dört vardiya sorumlusu Kıbrıslı Türktü o dönem… Sonrasında Turizm İşletmeleri’ne bağlı teknik kadrodan çalışıyorduk. 36 kişi bizi siyasi görüşümüz nedeniyle işten durdurdular. Kahve maceram da böyle başladı. İstanbul’da kahve değirmeni görmüştüm. İlgimi çekmişti. İlk değirmenimi aldım ve evin garajında işe koyuldum...”
O küçük garaj bugün modern bir tesise evrildi. Şimdi üç kuşak birlikte çalışıyor Oza ailesi… Brezilya’dan ithal edilen kahve çekirdeği Mağusa’daki tesislerde işleniyor. Avrupa Birliği standartlarında teknolojiyle hem kaliteyi hem de üretim kapasitesini ileriye taşıyorlar.
“Birlik olursak, rekabet gücümüzü artırırız”
“1 milyon doları nasıl yurt içinde tutarız” diye bir soru atıyorum ortaya…
Böylece üretim de istihdam da artar…
“Yerli üretimi olan ürünlerde fonlar yükseltilmeli, buradan elde edilen gelir de yine yerli üretimin geliştirilmesi için kullanılmalı” diyor Oza ailesi…
Ergün Oza şu anısını anlatıyor:
“Bir zamanlar kahve, bavul turizmi ile Kıbrıs’tan Türkiye’ye taşınırdı. Şimdi adaya taşıyorlar. Biz çok daha kalitelisini üretiyoruz.”
Yeni nesil işletmeciler ise şu noktaya dikkat çekiyor:
“Birlik olmalıyız. Kahve üreticileri olarak birlik olmayı başarırsak, ortak çıkarlarımız için çok daha ileri haklar elde edebiliriz.”
Günay Ali Rıza ismini muhabbetle anıyorlar…
“O’nun döneminde kahve üreticileri sık sık bir araya geliyor, sektörün sorunlarını konuşuyor, dayanışma gösteriyordu. Bunu yeniden başarmalıyız.”
Ergün Oza, Akan Oza, Umut Oza, Ebru Oza, Sezer Oza ve torun Ergün Oza… İşletmenin kurucusu, direktörleri ve yöneticileri… İyi iş çıkarıyorlar… Kıbrıs’ın kahve kültürünü yaşatıyor, inatla ve ısrarla üretime devam ediyorlar.
Ergün Oza, 1984’te bir garajda başlayan ‘Oza Kahve’nin serüvenini ilk günkü heyecanıyla anlatıyor.
Ah bu sanayi bölgeleri !
Oza Kahve’nin pırıl pırıl tesisleri var ancak Sanayi Bölgesi yine çamur içinde!
Lefkoşa gibi Mağusa da…
Sanayi Dairesi yönetimindeki bu bölgelerde her daim bir “yetki karmaşası” yaşanıyor, bir de kirlilik, köhnelik, başı boşluk…
“Sanayi Bölgesi Komitesi oluşturduk; söz verdiler, bu yıl yeni projeyi uygulayacaklar” diyor Ergün Oza…
“Yeni belediye başkanımız da geldi, ilgilendi. Belediye başkanı, bakanlıkla bir protokol istedi. Haklı… İş yapmak istiyor ama sonuçta buranın sorumlusu da belediye değil Ekonomi Bakanlığı…”
Sanayi bölgeleri öylesine plansız, öngörüsüz, hesapsız dağıtıldı, üleşildi, yağmalandı ki tam bir başarısızlık hikayesi yazıldı. Park yeri ya da yeşil alan düşünülmedi, köşeler bile birilerine peşkeş çekildi.
“Yan taraf bir doktorun” diyorlar arada…
“Pek çoğu sanayici ya da üretici değil…”
Tam bir ganimet zehirlenmesi!