“Yıllardır bu müdahaleye rıza gösterildiği de çok açıktır”
UBP-DP-YDP Hükümeti’nin ‘Bakan değişikliği’ girişimi sonrası ‘istifa’ ile sonlanan ve yeniden tek değişiklikle kurulan yeni Hükümet, ‘MÜDAHALE’ tartışmasını alevlendirdi…
GÜNDEMDEKİ SORU’N...
Meltem SONAY
YAŞANANLAR ‘MÜDAHALE’NİN ÜRÜNÜ MÜ, KARŞI KOYMAK MÜMKÜN MÜ?
CTP Milletvekili Ürün SOLYALI:
“Müdahale çok açıktır, Faiz Bey sürecin mağduru değil, oyuncularından biridir”
Gündemdeki soruya ilgili kesimler ne diyor, ‘sorun’a nasıl bir çözüm öneriyor?..
UBP-DP-YDP Hükümeti’nin ‘Bakan değişikliği’ girişimi sonrası ‘istifa’ ile sonlanan ve yeniden tek değişiklikle kurulan yeni Hükümet, ‘MÜDAHALE’ tartışmasını alevlendirdi…
Süreçte ‘Müdahale’ var mı?
Varsa, atılması gereken adım nedir, müdahaleye karşı koyacak toplumsal irade sağlanır mı? Yoksa yaşananların nedeni nedir?
CTP Milletvekili Ürün SOLYALI:
“Yıllardır bu müdahaleye rıza gösterildiği de çok açıktır”
“Süreçte Müdahale Var mı?.. Bu soruya cevap vermek için biraz daha geriden başlamayı tercih ediyorum. Süreç bugün mü başladı? Hayır.
2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde gözler önünde yaşanan müdahale ve Türkiye iktidarının taraf olma şekli demokrasimizde ciddi bir çatlak yarattı. Buna karşı o günlerde toplum sokaklara dökülmüş olmasına ve Demokrasi ve İrade Lefkoşa’da demiş olmasına rağmen bugün müdahaleden muzdarip olduğu iddia edilen Faiz Bey dahi bunun olmasını hem davet etti hem de sesini çıkarmadı.
Daha sonra yine Faiz Bey’in itiraf ettiği UBP Kurultayı müdahalesi geldi. Devamında Faiz Bey, azınlık hükümeti kurduğu gün kabinesini Cumhurbaşkanlığı’ndan önce Elçiliğe danıştığı, 23 Ocak seçimi sonrasında da kurmuş olduğu hükümetin bakanlarını 15 gün sonrasında yine müdahale ile değiştirmesini gözler önünde ve tüm yalanlamalara rağmen yaptı veya zorunda kaldı. Son imzalanan Mali protokolü hala göremedik. Sn. Fuat Oktay’ın Başbakanımıza fırça atarcasına telkinde bulunduğu açıklamaları izledik.
Bu konuları açıktan çok eleştirdik hatta tepkimizi sert bir şekilde koyduk.
Son bakan değişikliğinde Faiz Beyin tüm cesaretini toplamak sureti ile attığı adım Saray’dan “görevden alamadım” cevabı ile hükümetin istifasına kadar gitti.
Bakanlar Kurulu’nun atanmış olmasına, Hükümet programının okunmuş olmasına rağmen Başbakan, Küçük ortakların hükümet programına koymayı akıl etmedikleri “sözde yeni şartlar” ile akşamdan sabaha istifa etmek zorunda kaldı.”
“Müdahale uzun süredir vardır ve çok açıktır.”
“Şu tespiti yapmak bir zorunluluktur. Müdahale uzun süredir vardır ve çok açıktır.
Bunun başka bir açıklaması olmadığı gibi son olaylarda Sn. Tahsin Ertuğruloğlu’nun yalanlanmayan ifadeleri de basına yansımıştır. Yıllardır bu müdahaleye rıza gösterildiği de çok açıktır. Sn. Tatar’ın buradaki sorumluluğu asla hasıraltı edilmemelidir. Cumhurbaşkanı özellikle son bakan değişiminde yetkisini dahi aşarak yürütme organını tümden itibarsızlaştırmıştır. Sn. Tatar, Kıbrıslı Türklerin hak ettiği bir cumhurbaşkanı da değildir. Tarafsız olmadığı gibi, kucaklayıcı ve sorun çözücü de değildir.
Türkiye İktidarı ile kurulan ilişki Vasi-Mahcur (kısıtlı) ilişkisi olarak kurgulanmıştır ve çok uzun zamandır bu ilişki modelinin hem demokrasimize, hem ekonomimize hem de halkların ilişkilerine zarar verdiğini vurguluyoruz.”
“Faiz Bey sürecin mağduru değildir, oyuncularından biridir”
“Bu bir zihniyet meselesidir ve bu vesayet ilişkisinin kurulmasına UBP ve sağ partiler çok açık bir onay vermiştir, hatta davet dahi etmiştir. Faiz Bey sürecin mağduru değildir, oyuncularından biridir.
Bu konu parti iç meselesi de değildir.
İpotek verilen bir siyasi iradenin sonucudur ve bu yaşananların nedeni, bununla ne beklenildiği, bu kimselerin neden istenmeyen veya istenen insan ilan edildiği, müdahalenin boyutu tüm şeffaflığı ile toplumla paylaşılarak işe başlanmalıdır.
Halk bu ekonomik koşullarda neredeyse açlığa terkedilmişken bu yaşananlar akla sığan şeyler değildir.
Toplumsal irade bana göre 23 Ocak’tan çok uzaklaştırılmıştır. Türkiye’deki iktidarın olduğu kadar, Sn. Tatar’ın, UBP-DP-YDP’nin payı burada çok açıktır. Rol üstlendikleri tartışmasızdır. Demokrasimizi fakirleştiren girişimlerde bulunmaları, müdahaleye rıza göstermeleri, sırf kendi koltuklarını korumak veya koltukta yer almak için iradeyi teslim etmeleri kabul edilmemelidir.
İrade, bu yaşananlara karşı daha güçlü bir şekilde yeniden tesis edilmelidir.”
“İrade halktadır”
“Öncelikle Demokrasi sorunumuzun varlığı ve nedenleri tüm taraflarca ve cesaretle ortaya konmalı. Kurumlarımızın saygınlığı, güvenilirliği tüm bu süreçlerde ciddi şekilde zarar gördü. Kıbrıslı Türkler demokrasisine sahip çıkmalı ve hem Türkiye iktidarına müdahaleyi kabul etmeyeceğini vurgulamalı hem de burada buna çanak tutanları cezalandırmalıdır.
Ek olarak Anayasa’nın hükümet tarafından kalbur edildiği, kontrolsüz ve akıl dışı zamlar ile toplumun fakirleştirildiği ve Türkiye ile ilişkilerin sürdürülemez ve kabul edilemez bir şekil aldığı zamanlarda yaşıyoruz.
Türkiye’nin Kıbrıslı Türkler için önemini tekrar anlatmaya gerek yok. Ancak Türkiye ile eşit ve yatay ilişkiler kurmayı; tahakküm ilişkisinin getirdiği Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünden, ekonomi ve demokrasiye müdahalelerin olumsuz tecrübelerinden ders çıkararak, Kıbrıslı Türklerin eşit bir özne olduğunun Türkiye iktidarı tarafından da ön kabulü ile ilişkilerimizi yeniden, cesaretle ve doğru zemine oturtmayı, daha fazla ve her kesim ile diyalog kurgulamayı ve bundan karşılıklı fayda sağlayabilmeyi amaçlamalıyız. Bunu doğru diplomasi ve kişiler ile yaparsak doğru zemini de yakalayabiliriz.
Bunun için Kıbrıslı Türkler olarak öncelikle ekonomimizi kendi kendine yeten, ayakları üzerinde durabilen bir sistem şeklinde kurgulayarak başlamak zorundayız. Kendi ekonomik – kültürel -sosyal kalkınma planımızı yaparak yol almalıyız. Bu üst plan ile gerekli tüm yasal ve kurumsal reform çalışmalarını da tamamlamalıyız. Euro muhasebe sistemi, Güven Yaratıcı Önlemler, AB ile mali ilişkiler detaylandırılmalıdır. Kıbrıslı Türklere yeni politik ve ekonomik kapılar açabilmeliyiz. Kıbrıs Sorunun çözümünün çok önemli olduğu bir momentte olduğumuzu da düşünmeden edemiyorum.
Bu dönemler içerisinde de dayatılmaya çalışılan Başkanlık rejimi yerine güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi de nasıl kurgulayacağımızı çalışmalıyız. Çoğulcu ve doğru çalışan demokrasi Kıbrıslı Türklerin geleceği için hayati önemlidir.
Halk yorulmuş olsa da erken bir genel seçim sanırım bu yaşananları bitirecek tek formül. İrade halktadır. Halk iradesinin gerçekten temsil edileceği bir yapıyı kurgulamayı başarmalıyız. Başarmalıyız ki gerçekten ihtiyaç duyulan yasalar, kararlar, politikalar halkla buluşabilsin. Erken bir genel seçime kadar da toplumu selametle oraya taşıyacak, koruyacak bir hükümet yapısı veya denetim mekanizması kurmalıyız.”