1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Yitik zamanlar ve Ahmet Sivri
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Yitik zamanlar ve Ahmet Sivri

A+A-

 

Gencecik bir fidan adanın ötesinde yeşerdi.
Ahmet Sivri sadece Galatasaray’a imza atmakla kalmadı, hepimizin yüzüne ortak bir tebessüm kondurdu.
Bafétimbi Gomis’le birlikte antrenman yapıyor şimdi... 10 milyon Euro değeri olan bir yıldızla... Sofiane Feghouli’yla Belhanda’yla oynuyor... Rüya gibi…
O da bu sahte düzende büyüdü, bu yalancı ülkede örselendi, bu geleceği olmayan yapıya tutunmaya çalıştı.
Kendimize güvensizliğin tavan yaptığı bir zamanda Ahmet Sivri’nin imzası çöl ortasında akarsuya kavuşmak gibi…

Yitik zamanların koynundan doğdu.

*  *  *

Fırsatlarımızı büyüterek dünyaya bakabilsek bir başka yarınımız olacak.
Risk alacak, bedel ödeyeceğiz.
Biraz da terleyeceğiz.
Oysa “tatlı ezberlerimiz” var bizim.
Uluslararası standartlardan yoksun, her durumda bir kapısından girip, berisinden diplomayla çıktığımız üniversitelerimiz gibi!
Kep fırlat, ana babadan destekle yaşa, iktidara yakın bir siyasi partiye yumul, kamuda kendine bir iş ayarla ve yat!
Performansı konuşma, üretimi tartışma, hakların için bağır, hep mağdur pozlarında ağlaş dur!

*  *  *

Ahmet Sivri elbette ilk örnek değil.
Kenan, Vadili’den Beşiktaş’a gitmişti, şimdi Ankaragücü’nde. Bursaspor’da Aziz Behic var, bence harika bir futbolcu. Yine Kıbrıslı bir ailenin çocuğu, ancak Kıbrıs’tan değil Avustralya’dan Türkiye’ye gitti, bu sene milli takımda oynayacak. Elbette Avustralya’da. Colin Kazım vardı, o da İngiltere çıkışlı bir Kıbrıslı, Brezilya’da oynuyor şimdi… Kamil Ahmet Çörekçi de Kıbrıslı bir ailenin çocuğu, Trabzonspor’a transfer oldu. İngiltere’den geldi.
Tümü bir başka kimlik altında dünyaya açılabiliyor...
Ve çoğu, görüldüğü gibi seneler önce Kıbrıs’tan göç etmiş ailelerin çocukları.
Ahmet Sivri’yi bunca sevmemizin en önemli sebebi içimizden çıkması.
40 senede bir, iki denk geliyor böylesi...

*  *  *

Peki bu örnekleri nasıl çoğaltacağız?
Çözümle!
Doğrudan Kıbrıs’tan ve kendi kimliğimizle dünyaya dokunabilmeliyiz.
“Evin içi”
ne falan razı olmayacağız.
Bileceğiz ki bu haliyle ev eğreti.
Ve yan gelip yatmayı bırakacak, risk alacak, bedel ödeyecek, ezber bozacağız.
İşte o zaman yitik zamanların koynundan çok daha fazla doğabiliriz...

 

 

 

Bu yazı toplam 2156 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar