1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yitip Gidenlerin Arkasından Bak(ama)mak
Yitip Gidenlerin Arkasından Bak(ama)mak

Yitip Gidenlerin Arkasından Bak(ama)mak

Yitip Gidenlerin Arkasından Bak(ama)mak

A+A-

Feminist Atölye
[email protected]
Fezel Nizam
Feminist Atölye Aktivisti


Masum bir kadın, Reyhaneh Jabbari dünya üzerinde bir yerde, İran’da idam edileli bir yıldan uzun bir süre oldu. 8 yıl önceye dayanan yargı sürecinde Jabbari kendisine tecavüz etmeye çalışan birini bıçakladığını kabul etmiş ancak cinayeti aynı ortamda bulunan bir başkasının işlediğini öne sürmüştü. Tutukluluğu süresince iddiaları araştırılmamış, ailesi ve avukatı ile görüşme hakkı verilmemiş, tehdit ve baskı altında ifadesi alınmıştı.  

Direncin en açık göstergesi olan, haksızlığa boyun eğemeyen, dünyaya sorgular gözlerle bakan iri bir çift göz, anneye yazılan son mektup, bağışlanan organlar... Hafızanızı zorlarsanız, bahsettiğim olayı hatırlarsınız belki.

Uluslararsı Af Örgütü ve birçok insan hakları örgütünün yürüttüğü kampanyalar ile infazın ertelenmesi talebine rağmen 25 Ekim 2014 tarihinde İran rejimi masum bir kadını daha, gözünün yaşına bakmadan idam etmişti. Geçtiğimiz günlerde Reyhaneh, idamının birinci yıl dönümü nedeni ile Tahran’da  mezarı başında anıldı.  Rayhanen

Jabbari İnisiyatifi’nin düzenlediği anma kadınların yoğun katılımı ile gerçekleşmiş.

Gerçekleşen anma haberini görüp infazın bende hissettirdiği acıyı tekrar yaşadığım gün, Türkiye Devleti’nin bir kadını daha katlettiğini öğreniyorum. Polis kurşunu ile vurulan Dilek Doğan hayatını kaybetmişti.

Bu bir tesadüf mü peki? Zannetmiyorum. Daha niceleri var bu satırlara sığdıramayacağım ya da adını hiç duymadığım, duyamayacağım. Ne çok kayıplar yaşıyoruz öyle. Hayatlarımıza, bedenlerimize bu kasıt neden?

“Erk”in gözünde bedenlerimiz, bir “savaş” alanı; mülteci olan, yaşadığı topraklara bir daha dönemeyen, tecavüze uğrayan, öldürülen... İktidarının devamlılığını sağlayacak bir oyuncak, gözden çıkarılan bir piyon.

Bedenlerimiz, birer fabrika. O çok önemli devlet politikalarını sürdürmeyi sağlayan üreme makinelerine dönüştürmek istiyorlar kadınları. Kendilerine göre uygun olan zamanlarda doğurmamızı emrediyorlar. Sipariş üzerine oluyor ya zaten. Kadının kendi bedenine dair ne yapıp yapmayacağına karar verme hakkı yok ya zaten. Anne oldun mu bir kere, birşeyler talep etme hakkın elinden alınıyor ya, kadın değilsin ya sen artık. “Cennet anaların ellerinin altında” diyorlar cazip kılmak için. Ama görüyoruz o “anaları” her gün nasıl katlettiğini ataerkinin. 

Kimi zaman ise güç gösterileni sergileyecekleri bir futbol sahası bedenlerimiz. Holiganca bağırışmalara, itilmeye, horlanmaya, tekmelere maruz kaldığımız, şiddetin her türlüsünü buram buram hissettiğimiz. Üstelik bu maçın hakemleri, penatı –offside-oyun dışı bırakma gibi kararları hiç de adilce dağıtmıyor. Haksızlığa uğramış taraf hep kadınlar oluyor maçın sonunda.

Hayatlarımız birer pranga, zincire dizilen. Önce birilerinin kızı olarak tanımlanıyoruz, sonra başka birilerinin karısı ve en nihayetinde birilerinin annesi oluyoruz hayatımız boyunca. İçimizde bir kuş, kanatlarını çırpan fakat her çırpışta ayağındaki zincir yüzünden özgürlüğe uçamayan.

Bazense bir ahlak duvarı hayatlarımız/bedenlerimiz. Örf-adetler, din, töre, sözlü yasalar, ahlak kuralları  duvarın her bir tuğlasını oluşturuyor. İşbirliği o kadar iyi işliyor ki, örülen tuğlalar yıkılmaz bir duvarı oluşturuyor günün sonunda. Ahlak yargılarından örülen duvarı geçmek yasak bacılar! Normlara uygun, hanım hanımcık olun biraz!

Duvarın ötesinde kalan “diğeri” oluyor, “cadı”laştırılıyor. Öyle ki makbul olanı tercih etmek zorlu hal alıyor. Aksi takdirde yok sayılan, dahası Reyhaneh Jabbari gibi yok edilmek istenen oluyorsun. Neden mi? Duvarı bozma çabaların, iktidarın işine gelmiyor da ondan. Ne kadar sağlam ahlak duvarı, o kadar sağlam bir erk anlamına geliyor.

Hayatlarımız bir duvar, hayatlarımız erk’in elinde.

Yitip gidenlerin arkasından bakmak istemiyorum artık, hayatlarımızı vermek o kadar da kolay değil, olmayacak da! Çıkmazda hisettiğim anlarda, gözümü her kapattığımda Reyhaneh Jabbari’nin isyankar ve direnen gözleri hayat bulacak zihnimde. Haksızlıklara rağmen, hayatına mal olan mücadelesi güç verecek bana. Güç vermeli bize.

 

-------------------------------------------------------------------------------------

Cadı Süpürgesi

İnsana, kadına, hayvana, doğaya kastı olan; barış fikrini dahi hazmedemeyen, iktidarda olduğu sürece toplumsal cinsiyet eşitliğinin aksine davranışlar sergileyen diktatör AKP yönetimini yarınki seçim sonrasında süpürgemiz ile tarihin tozlu sayfaları arasına süpürmeyi diliyoruz. Türkiye halkları için cinsiyetçi, katil, adalet hırsızı bu hükümet yerine barıştan taraf, toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, demokratik yeni bir hükümetin gelmesini dileriz.

Bu haber toplam 1800 defa okunmuştur
Gaile 341. Sayısı

Gaile 341. Sayısı