1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yok edilen bir köyümüz; Küçük Kaymaklı (1)
Yok edilen bir köyümüz; Küçük Kaymaklı (1)

Yok edilen bir köyümüz; Küçük Kaymaklı (1)

Yok edilen bir köyümüz; Küçük Kaymaklı (1)

A+A-

 

Tuncer Bağışkan

Çocukluk ile gençlik yılları anılarımda ayrıcalıklı bir yeri olan Küçük Kaymalı’nin uzak ve yakın geçmişi her daima ilgimi çekmiş olmasına karşın ne yazık ki bugüne kadar bu konuda kapsamlı bir yayına rastlayabilmiş değilim. Yaklaşık 1981-1982 yıllarında ‘yerle yeksan edilen’ köye ilişkin sağlayabildiğim bilgiler yetersiz olmasına karşın, arkadaşların bu konuda bir başlangıç yapmanın yararlı olacağı görüşleri doğrultusunda bu yazım da çoğu eksikleriyle ortaya çıkmış oldu.

KÖYÜN KURULMASI VE ÇEŞİTLİ ADLARI
Küçük Kaymaklı’nın komşusu olan Büyük Kaymaklı’nın tarihi geçmişi Orta Tunç Devrine (M.Ö 1900-1650) dayanmasına karşın, bugüne kadar Küçük Kaymaklı’da arkeolojik kalıntılara rastlanmadığından Büyük Kaymaklı’dan çok daha sonra kurulduğu anlaşılmaktadır.
Köy ilk kez 1542 yılında Leonidas Attar’ın çizdiği Kıbrıs haritasında ‘Omorfita’ adıyla yer aldığından, Venedik döneminde (M.S 1489 – 1570/71) var olduğu kesinlik kazanmaktadır. Lüzinyan döneminde “Misoklepsi” adının Büyük Kaymaklı’nın yanı sıra Küçük Kaymaklı için de kullanılmış olduğu varsayılmaktadır. Yine 1558-1881 yılları arasında çoğu haritalarda adı yine “Omorfita” olarak geçerken, Osmanlı dönemine rastlayan 1754-1762 yılları arasında, hatta çok sonraki yıllarda bile, “Omorphita” adının yanı sıra, “Küçük Kaymaklı” ile “Yukarı Kaymaklı” adlarıyla da bilinmekteydi. Nitekim 1882 yılına ait Kitchener’in Kıbrıs haritasında adı Omorphita olarak geçerken, altında ise italik olarak ‘Küçük Kaymaklı’ adına da yer verilmiştir.
Köyün kuruluşu bazı kaynaklarda Omorfo’dan (Morphou) gelen insanlara bağlandığından köye güzel anlamına gelen ‘Omorfita’ adının verilmiş olabileceği öne sürülürken, bazı kaynaklarda ise Ortaçağ’ın asil ailelerinden “Baldwin of Morphou” tarafından kurulmuş olabileceği varsayımı da öne sürülmüştür. İngiliz yazarlardan Rupert Gunnis ise, 1936 yılında yayınlanan “Historic Cyprus” adlı kitabında, köyün adının, bir zamanlar Büyük Kaymaklı’da kaymak üreten ve Lefkoşa’nın bu yöndeki ihtiyacını karşılayan bir çiftlikten geldiğini ortaya koymuş bulunmaktadır 

NÜFUS SAYIMI  
1831 (H.1246) yılı nüfus sayımında Değirmenlik karyesine bağlı olan ve Küçük Kaymaklı ile ‘Omorfide’ adlarıyla bilinen köyün Müslüman nüfusunun 37 erkek, Gayri Müslim nüfusunun ise 45 erkek olmak üzere 82 kişi olduğu belirlenmiştir. Yine 1833 (H. 1248) yılında gerçekleştirilen mal varlığı sayımında köyde Müslümanlara ait 25 hane ev, 1682.25 dönüm arazi ve 46 adet zeytin ağacı saptanırken, Gayri Müslimlere ait 21 hane ev ile 313 dönüm arazi saptanmıştır.
1881-1973 yılları arasında gerçekleştirilen nüfus sayımlarında; 1881 yılında nüfusunun 339, 1891 yılında 348, 1901 yılında 413, 1911 yılında 507, 1921 yılında 585, 1931 yılında 851, 1946 yılında 2251(?) (yaklaşık olarak 1236 Rum, 995 Türk), 1960 yılında 6249 (5126 Türk, 1133 Rum ve 91(?) diğerleri) ve Türklerin köyü terk ettikleri döneme denk gelen 1973 yılında ise 2197 (2160 Rum ve 37 diğerleri) kişi olduğu belirlenmiştir.
Hamid Mandrez’in kurucusu olan Hamit Buba’nın (1777-1886) kızı Alime’nin Küçük Kaymaklılı Hüseyin Hacı Hasan Bacavuz ile evlenmesinin ardından, Hanife ile Halime adlı kızlarının da Küçük Kaymaklı’ya gelin olarak gitmeleri sonucu, Mandrezliler ile Küçük Kaymaklılılar ‘içli dışlı sarımsak başlı’ olmuşlardır. Köyün oluşumundan sonra nüfusunun Mandrez, Çatoz, Baf ve daha birçok köylerden gelen insanlarla beslendiği bilgileri edinilmektedir.  İkinci Dünya savaşı sonrası ile 1950’li yıllarda işsiz kalan Türklerin polis, gardiyan, komando ve oksilary polis olarak kamu hizmetine girmeleri refah seviyelerini yükselttiğinden, konutlarını Küçük Kaymaklı’ya yaptırma tercihinde bulunmalarını sağlamıştır. Lefkoşa’da gayri sıhhi evlerde yaşayanların da tercihleri bu doğrultudaydı. O yıllarda Küçük Kaymaklı’nın konutları Lefkoşa sınırına dayandığından, tarla olarak kullanılan arazileri arsa şeklinde parsellenerek satılmaya başlanmıştı. Bu nedenle Küçük Kaymaklı’ya yerleşmeye karar veren insanlar, bir yandan köyden arsa alıp konutlarını yaptırırlarken, bir yandan da o sıralarda yapılan Standard ile Belediye evlerini kiralamayı, ya da Standard evi satın almayı tercih ediyorlardı.

KÜÇÜK KAYMAKLININ İNSANLARI VE İŞ KOLLARI
XVII. yüzyılın başlarında yaşayan ve Kaymaklı çiftliğinin sahibi olan Osman Ağa’nın adından söz edilmiş olmasına karşın hakkında şimdilik başka herhangi bir bilgi sağlayabilmiş değilim. Ancak şimdiki köy camisini yaptıran “Hacı Osman Ağa Vakfı” ile bir ilişkisinin olması olası görülmektedir.
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru köyün zenginlerinden Hacı Hürrem Ağa’nın adından söz edilmektedir. Bu kişi de Hüseyin Hacı Hasan Bacavuz’un babasının kardeşiydi.  1990 yılında Hürrem Ağa ile ilgili olarak bilgisine başvurduğum 76 yaşındaki Derviş Alibaba’dan şu bilgileri derlemiştim: “Baf kazasına bağlı Antroligu (Gündoğdu) köyünde oturan bir aile fakirlik nedeniyle 8-10 yaşlarındaki Hamid adlı çocuklarını Arap ülkelerinden gelen bir adama 1-2 kuruşa satmış; Kaymaklı’nın yanından geçerken de Hamid’i Kaymaklı’nın zenginlerinden Hacı Hürrem Ağa’ya, alış fiyatının biraz üstünde para karşılığında vermiş. Hacı Hürrem Ağa çok zenginmiş. Zenginliğini ziraatla uğraşmasına ve Baf kazasının öşürünü toplamasına bağlanmaktaymış. Hacı Hürrem Ağa’nın çok cimri bir karısı varmış…. Hamit uzun süre Hürrem Ağa’nın yanında hizmetkarlık yaptıktan sonra oradan ayrılıp şimdiki Hamit Mandrez köyünü kurmuş.”
Mehmet Altuner’in yapmış olduğu soy ağacı çalışmasında Küçük Kaymaklılı Bacavuz sülalesinin geçmişinin M.S XVIII. Yüzyıl’ın sonlarına dayandığı belirlemesinde bulunmuştur. Hamit Mandrez’in kurucusu olarak bilinen Hamit Buba’nın (1777-1886) kızı Alime ile evlenen Küçük Kaymaklılı Hüseyin Hacı Hasan Bacavuz’un sekiz evladından biri olan Mustafa Hüseyin Hacı Hasan Bacavuz (1877-1948), Küçük Kaymaklı’nın ilk muhtarıydı.  Bu görevi 1903 yılından başlayarak ölüm tarihi olan 1958 yılına kadar kesintisiz 45 yıl sürdürür. Önceleri Hamid Mandrez’in muhtarı olmadığından, bu görevi Küçük Kaymaklı’nın muhtarlığıyla birlikte yürütür. Başarılı hizmetlerinden dolayı İngiliz Sömürge İdaresi tarafından bir madalya ile ödüllendirildiği ve  helikoptere bindirilip gezdirildiği anlatılmaktadır. Küçük Kaymaklı’nın 1948 – 1963 yılları arasındaki ikinci ve son muhtarı ise Yusuf Hasan Çatozlu idi. Köyün en uzun süreli Rum muhtarının Rally bisikletlerinin acentliğini de yapan Sava Bilaguda olduğu söylenmektedir. 
Eskiden Küçük Kaymaklı küçük bir rençber köyü olmasına karşın, insanların bazıları da çobanlık, sütçülük, yoğurtçuluk, bahçecilik, dokumacılık, kunduracılık ve dülgerlik yaparak geçimlerini sağlarlardı. Köyde yapıcı ustası bulunmadığından, Sihari, Digomo ve Büyük Kaymaklı’nın Rum ustalarının köydeki evleri yaptıkları, çoğu evlerin ise Usta Luga tarafından yapıldığı anımsanmaktadır. 
Köyde eskiden çok sayıda bahçe vardı. Anımsandığı kadarıyla bunlar arasında Bambullo’nun bahçe, Tofaridis’in bahçe, Gonomo’nun bahçe, Hüveyde’nin bahçe, Halil Efendi’nin bahçe, Rüstemlerin bahçe, Derviş Dayı’nın bahçe ve Sadık Dayı’nın bahçesi bulunmaktaydı. Bilgimize getirildiği kadarıyla şimdiki kilise sokağının iki yanı ile kilisenin kuzey tarafını içine alan yerde ise Hüseyin Hacı Hasan Bacavuz’a ait Nizan Çiftliği bulunmaktaydı.
Köyün her geçen gün gelişmesinin bir sonucu olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında köye bir  Kooperatif Şirketi kurulmuştu.  Şirket kâtipliğini Muhtar Yusuf Hasan Çatozlu yürütürken, sekreterliğini ise kızkardeşi Sıddıga Turgut Süleyman yapmaktaydı. Kooperatif  Şirketi faaliyetini ilkin İsmail’in kahvehanesinin yerinde sürdürürken, daha sonraları yan sokaktaki berber Hasan’ın dükkanının yanına taşınmıştı. 1962-1963 yılında ise İsmail dayının kahvehanesinin yanına muhtar Yusuf Hasan Çatozlu tarafından bir de Kooperatif bakkaliyesi kurulmuştur.
Köydeki kahvehanelerden 4 tanesi çok ünlüydü. İlkin köy meydanındaki fırının yerinde Ruso’nun kahvehanesi bulunurken, ayni meydanda  Çatlak Hasan’ın kahvehanesi de vardı. Köy kilisesinin doğusundaki İsmail’in kahvehanesi ile onun karşısındaki Kamil dayının kahvehanesi en çok müşteri çeken kahvehaneler arasında yer almaktaydı. Kamil dayı daha sonraları kahvehanesini Büyük Kaymaklı yolundaki Bambullo’nun bahçesinin karşısına taşımıştır.

KÖYÜN YOLLARI, SOKAK İSİMLERİ VE ELEKTRİĞE KAVUŞMASI
İngiliz sömürge döneminin ilerleyen yıllarında Lefkoşa’nın gerek nüfusunun, gerekse motorlu araçların devreye girmesi nedeniyle Lefkoşa’nın üç ana kapısının dışında ek kapıların da Lefkoşa’ya açılması gerekiyordu. Bu amaçla açılan kapıların bir tanesi de Flatro ile Loredano burçlarının arasına açılan Kaymaklı kapısıydı.  Adeta çirkef deryası olan köy yolları 1956 yılında Amme İstikraz Sandığı’ndan on senede ödenmek kaydıyla %4 faizle £35.000 sağlandıktan sonra asfaltlanmıştır. 16.2.1957 tarihinde başlayan asfaltlama çalışmaları dört ay içinde tamamlanmıştır.
Eskiden köyde sokak isimleri bulunmadığından 1960-1962 yılları arasında sokaklara Türkçe isimlerin verildiği ve sokak adlarını içeren tabelaların Mustafa Alibaba’nın evinde yapıldıktan sonra yollara asıldığı bilgileri edinilmektedir.
1950 yılına kadar köyün en büyük ihtiyaçlarından biri de elektrikti. O yıl köyün kendi maddi imkanlarını kullanarak elektriğe kavuşmuş olduğu Hamit Mustafa Özmen’in verdiği bilgilerden öğrenilmektedir.

KÖYÜN SU KAYNAKLARI
Çok eskiden köyün suyu çok güzel olduğundan Mandrezliler kızlarını Küçük Kaymaklı’ya evlendirmeyi tercih ederlerdi. Ancak mevcut su köye yeterli değildi. Kaptan H.H. Kitchener’in 1882 yılına ait Kıbrıs haritasında da görüldüğü gibi, köyün başlıca su kaynağı M.S XVIII’inci yüzyılın sonu ile M.S XIX. Yüzyılın başlarında Kıbrıs muhassılı Silahtar Mustafa Ağa tarafından vakfedilen Silihdar su kaynağıydı. Su, Cikko Manastırı Medoşu ile Ayii Omoloyitadhes bölgelerinden sağlandıktan sonra önce Girne Kapısına kadar gelmekte, sonra da kemerler ile üzeri kapalı arklar aracılığıyla kilisenin karşı köşesindeki Hürrem Ağa tarafından yaptırılan çeşmeyi beslemekteydi. Daha sonra su Bambullo’nun bahçesinin önünden geçerek Büyük Kaymaklıya ulaşmaktaydı.  1923 yılında su arklarının yerine demir borular döşenmiştir. Hürrem Ağa Çeşmesi’nin birkaç tane musluğu ve sedef taşından yapılmış bir yalağı vardı. Bu yalak hayvanların su içmesi için Hürrem Ağa tarafından buraya konmuştu. 1937 yılı itibarıyla çeşmenin kiliseye bakan tarafından Rum kadınlar su alırlarken, ana yola bakan tarafından ise Türk kadınların su aldıkları ve çok kalabalık olan çeşme başında çok kavgaların geçtiği anlatılmaktadır. Bu çeşme 1957 yılındaki yol yapım çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Daha sonra yerine yeni bir çeşme yapılmak yerine, 25 çuvaldızlık bir suyun okula akıtılmasına başlanmıştır.
Semih Zeki Akdeniz ile Mustafa Alibaba’nın anlattıklarına göre, yaklaşık olarak 1940’lı yılların ortalarında Yenişehir’de  (Şimdiki Hüseyin Ruso stadyumunun olduğu yerde) “Franko’nun suyu” ile “Papaz oğlu suyu” adlarıyla bilinen kuyunun suyundan da yararlanılırdı.  Bu su Üsküdar Bar’ın olduğu yer akıtıldıktan sonra evlere künklerle (solinalarla) dağıtılır, her ayın sonunda da evlerden su parası toplanırdı.
Bir zamanlar köy meydanındaki Çatlak Hasan’ın bakkal dükkanının yanındaki Orta kuyu’dan da su alındığı anlatılmaktadır. Köyün sucuları arasında Hüseyin Çinko da vardı. Hasan Hüseyin İğneci ise el arabasıyla köy evlerinin zibillerini toplar, Hüseyin Çinko da ona yardım ederdi. Nihayet 1960 yılında evlere su bağlantısı yapıldığından köyün su sorunu çözümlenmiş olur.

OSMAN VELİ CAMİSİ
Küçük Kaymaklı mescidi ile çevresindeki araziyle ilgili olarak oluşturulan vakıf kayıtlarından, 1895 yılı itibarıyla burasının bir mescit alanı olduğu bilgileri edinilmektedir. 1904 yılı itibarıyla şimdiki caminin bulunduğu yerde küçük bir mescit, çevresinde bir mezarlık ve kız ile erkeklere ait birer ilkokul binası bulunmaktaydı.  Ancak bu mescit 24 Kasım 1912 ile 15.6.1913 tarihleri itibariyle harap durumdaydı. Tamir edilmesi için önce 24 Kasım.1912 tarihinde Hacı Osman Ağa İbn-i Hacı Hasan tarafından “Hacı Osman Ağa Vakfı” oluşturulmuş ve bu vakıfa mütevelli olarak Osman Ağa İbni Veli (Veli’nin oğlu Osman Ağa) görevlendirilmişti. İlkin mescidin tamir edilmesi düşünülürken, daha sonraları £179.03 harcanarak yeniden inşa edilmesinin daha uygun olacağına karar verilir. Böylece Rum usta Nikolaki Kalla tarafından başlatılan inşaat 6.11.1914 tarihinde tamamlanır. Cami harimine giriş kapısının üst başına ise 1333 H (1914) tarihini taşıyan bir kayıt konur. Ancak caminin cephesine “son cemaat yeri” (veranda) yapılmadığından, yapılması için 1926 yılında yeniden faaliyete geçilir. Açılan ihale, £80 teklif veren Rum usta Dimitrios Stavru’ya kalır. Yapılan sözleşmede, verandanın cephesine üç kemer yapılması,  her kemerin arasına üzerinde demir parmaklıklar bulunan alçak bir duvar inşa edilmesi ve orta kemerin karşısına camiye minare görevi gören kıvrımlı basamaklı çimentodan bir platform yapılması öngörülüyor.  Nihayet 26.2.1926  - 17.6.1926 tarihleri arasında sürdürülerek tamamlanan inşaat zamanın köy muhtarı Mustafa Hüseyin (Hacı Hasan) Bacavuz, muhtar azalarından Mehmet Hacı İbrahim, Mehmet Şah Hüseyin, Hasan Hüseyin, Mehmet Hacı İbrahim, Abdul Kadir Hüseyin ve köy imamı ile muallimi olan Yusuf Ziyaettin’e teslim edilir. 20.4.1933 tarihinde caminin imamı Ahmet Hacı Hafız Hasan Efendi idi. 7 Kanunu Evvel (Aralık) 1934 tarihinden itibaren imamlık görevi aylık beş şilin maaşla Ahmet Nakşi Hacı Hafız Hasan tarafından sürdürülür. Daha sonra yerini, 1963 yılına kadar, köyün postacılık hizmetlerini de yürüten oğlu Hasan Akdeniz Efendi alır.
Küçük Kaymaklı muhtarı Mustafa Hüseyin (Hacı Hasan Bacavuz)’un muhtar azaları Hasan Hüseyin ve Halil Mustafa Çavuş ile birlikte hazırladıkları 5 Haziran 1930 tarihli tutanakta, mescitte mihrap, minber ve halıların yanı sıra bir kütüphane de bulunmaktaydı. Şu anda caminin çevresinde bulunan efkalipto ağaçlarının mezarlık ile cami çevresine ekilmek üzere 27 Kanunusani (Ocak)1935 tarihinde Küçük Kaymaklılı Yoğurtçu Mehmet Ağa’nın hediye ettiği 1000 adet fidandan arta kalanlar olduğu bilgileri edinilmektedir.  Caminin güneydoğusundaki çukur alanın 1918-1925 yılları arasında yapılan Samanbahca evleri kerpiçlerinin kesilmesi için buradan toprak alınması nedeniyle oluşmuştur.
1963 çarpışmaları ile sonrasında hayli zarar gören cami 4.2.1998-30.8.2001 tarihleri arasında Vakıflar’a bağlı Din İşleri Dairesi tarafından tamir edilir.

KÖYÜN İLKOKULU
1895 yılına ait bir arşiv belgesinde, şimdiki caminin bulunduğu mescit alanına bir okulun yapılması için mescit adına oluşturulan vakfa başvuruda bulunulduğu bilgileri yer almaktadır. 1904 yılı itibarıyla buradaki mescit ile mezarlığın yanında kız ile erkeklere ait birer ilkokul binası bulunmaktaydı. Eski ilkokul binalarıyla ilgili olarak Hamit Mustafa Özmen’in 1957 yılında kaleme aldığı teksirde şöyle denilmektedir: “Köyün mektebi 1925 yılına kadar köyün çeşmesinin hemen karşısında kemerli bir oda, bir avlu ve lâzımlıktan ibaretti. 1926 da cami avlusunda daha büyük ve daha güzel bodrumlu bir mektep yapıldı. 1932 yılına kadar tek muallimle hizmete devam etti. 1933-34 yılında iki muallim tayin olundu ve bunu takiben 1946 da üç muallimle devam edip 1957 yılında 13 muallimli modern bir okul oldu.” Bu bilgilere dayanılarak, caminin yanındaki çukur alanın güney üst başında bulunan iki ayrı okul binasının 1946 yılı sonrasında veya 1950’li yılların başlarında ek inşaat şeklinde inşa edilerek son şekillerini aldıkları izlenimi edinilmektedir.

Bu haber toplam 8688 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 115. Sayısı

Adres Kıbrıs 115. Sayısı