1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Yok mu bir tellak?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Yok mu bir tellak?

A+A-

Osmanlı’da bazı “devirlere” isimler verilir…
En sevdiklerimden bir tanesi “Lale Devri”dir!

-*-*-

Çok kısa bir şekilde, bazı kaynaklardan Lale Devri’ni anlatacak olursak, “… Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil İsyanı ile sona eren dönemdir” diyebiliriz… 

-*-*-

Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'dır.
Lale Devri, "zevk ve sefâ" devri olarak bilinir. 

-*-*-

Vikipedi kardeşime göre, Lale Devri, şu şekilde sonlanır:
“… Halkın büyük bir kısmı zor durumdayken İstanbul'da bazı devlet büyüklerinin rahat bir yaşam sürdürmeleri, eğlenceye düşkünlükleri huzursuzluklara sebep oluyordu… İran savaşı sırasında Sultân'ın, kaleleri para karşılığı sattığı söylentisi üzerine, halktan Sultân'ın sefere çıkması isteği gelmişti. III. Ahmet, göstermelik bir sefer alayı düzenledi… Akşam olunca kayıklarla saraya geri döndü. Bu durumun anlaşılması bardağı taşıran son damla oldu… İsyanın lideri Arnavut asıllı bir yeniçeri olan Patrona Halil aynı zamanda Beyazıt Hamamı'nda tellaklık yapıyordu. Asilerin isteği üzerine Nevşehirli Damat İbrahim Paşa idam edilerek cesedi isyancılara teslim edildi. Padişah III. Ahmed tahttan indirildi ve yerine I. Mahmud getirildi… Ve Lale Devri de kapandı..”

-*-*-

Bir de çok sevdiğim, “Fetret Devri” var…
Buna, “Bunalım Devri” veya “Fasıla-i Saltanat” da denir…
Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid'in hayattaki beş oğlundan dördü arasındaki taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir…

-*-*-

Ersin Tatar’ın “devletten ödenekli özel gezileri…”
Lale Devri!
Hiçbir sonucu olmayan, hiçbir işe yaramayan, son derece turistik ve don almatik geziler…
Üstelik kabalık heyetler…
Lale Devri!

-*-*-

Ülke aç; koskocaman cami yapıyoruz…
Vergiden düşerek eminim!

-*-*-

Ülke okulsuz, hastanesiz; koskocaman bir külliye yapıyoruz!
Allah’tan da korkmuyoruz!

-*-*-

Lale Devri mi?
Fetret Devri mi çözemediğim meseleler de var!
Mesela Erhan Arıklı mal varlığını açıklarken, Kırgızistan’da veya Kazakistan’da bir şirket kurduğundan da söz ediyor…
Oralarda devletin resmi görevlisi değil miydi?
Hem Lale hem Fetret!

-*-*-

Bir örnek daha verelim…
2017’de Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve ekibi, gitmişler, Washington D.C.’de üç gece kalmışlar…
Kaldıkları otel mi?
Öyle her otelde kalamayız biz!
Ünlü ve pahalı olmalı!
Trump International Hotel…
3 gecelik hesap mı
8 bin 800 Dolar!
Para mı be!

-*-*-

Yani, aslında tam anlamıyla Fetret Devri’ndeyiz ama resmen bazılarımız – yönetenlerimiz Lale Devri’ni yaşıyor…
Nakit parayla 300 bin Sterlinlik ev alabiliyor…
Büyük otellerin örneğin “gaz işini” tamamen kendine bağlayanlarımız var!
Kıb – Tek’e doğrudan akaryakıt işinde doğrudan kazanım elde edenlerimiz cauuuv!

-*-*-

Ve bu arada sonsuza dek yaşatacaklarını söyledikleri “Devleti” kimin, ya da kimlerin yönettiği resmen muamma!

-*-*-

Üniversite öğrencisi adı altında insan ticareti yapıyoruz!
Denizden kıyılarımıza ölü kadın cesedi vuruyor, haber değeri dahi bulmuyoruz!

-*-*-

Meclis’te tek muhalif parti “Ana muhalefet partisi” sert dille eleştiriyor, o kadar…
Meclis dışı muhalefet birkaç yolsuzluk falan duyuruyor…

-*-*-

Döviz ve enflasyon anamızı belliyor, tartışmıyoruz!

-*-*-

Herkes yolunu bulmuş!
Paracığını alıyor!

-*-*-

Ne bileyim, bir Patrona Halil yok mu?
Bir tellağımız bile mi yok?


Enflasyon olmasaydı, gül gibi idare ederdik!

Sabah sabah hiç işim yok, açtım döviz kurlarına baktım…
1 euro ya da Türkçesiyle avro, olmuş 33 TL!

-*-*-

Yalan söyleme Serhat, baktığında 32,97’ydi!
Evet, 3’e dayandıydı yani!

-*-*-

Euronun veya avronun son yıllardaki seyrine de bir bakmak istedim…
Ve ayıptır söylemesi, baktım!

-*-*-

Bazı bilgileri sizlerle de paylaşayım…
16 Ocak 2014’te 1 euronun küsuratı yine 97’ydi!
Ne rastlantı!
Ama 2014'te yani tam 10 yıl kadar önce 1 Euro, sadece 2,97 TL’ydi!

-*-*-

Temmuz 2015’te 1 euro, ilk kez 3 TL’yi geçmişti…
Çok önemli bir bilgi vereyim; 10 euro o günlerde 30 TL’ye denk geliyordu…

-*-*-

Mayıs 2021’de 1 euro, 10 TL barajını ilk kez aşıyordu…
Yani 10 euro, olmuştu 100 TL!

-*-*-

Derken bugünlere geldik!
1 euro, 33 TL!
Yani 10 euro, 330 TL oldu!

-*-*-

Şöyle de açıklayayım!
8 kadar yıl önce otomobilimi aldığımda bin Euro, 3 bin 300 TL’ydi!
Şu anda 100 euro, 3 bin 300 TL!

-*-*-

Bu arada 2016’da KKTC’de net asgari ücret 2 bin TL civarındaydı!
Dün 24 bin oldu!

-*-*-

Dövizde son 8 yıldaki artışın yüzde bin olduğunu söylemek sanırım hatalı değildir!
Aynı 8 yılda asgari ücretteki artış yüzde bin 200!

-*-*-

Yani hiç de fena değil gibi duruyor değerli ekonomistler!
Sadece enflasyonu buna katmış değilim!

-*-*-

Enflasyonu sıfır kabul edersek, mesele yoktur!
Ama şu anda yıllık enflasyonun en az yüzde 100 olduğu bu ülkede ne yazık ki işimiz “b.k”tur!

-*-*-

Hani okullar olmasaydı; eğitimi gül gibi idare ederler ya; bizde de durum farksız; enflasyon olmasaydı, güllük gülistanlıktı her yer!
Pis enflasyon!

-*-*-

Şöyle anlatayım!
Son 8 yıl dedik ya; mesela sekiz yıl önce bir asgari ücretle kaç kilo et satın alabiliyordunuz; şimdi kaç kilo alabiliyorsunuz?

-*-*-

Evet 2016’da asgari ücret civarındaki 2 bin TL ile yaklaşık 35 – 40 kilo et alabiliyorduk!
Şu anda asgari ücret ile belki 25 – 30 kili et alabiliriz!
Hatta kemiğiydi, damarıydı, letsasıydı, temizlenip düştüğü zaman 20 kiloyu zor alırız!

-*-*-

Dün de demiştik!
Et yiyemeyen, hıyar yesin!
O da pahalı!
Dua edin o zaman; yeni camimiz açıldı, bir diğeri de külliye ile birlikte inşallah hizmete girecek, pek yakında!

275298059-10227645189824752-1711464453032339269-n.jpg

En küçük bir şüphesi olanın Türkiye’ye gitmemesi bence zorunludur… Futbolla ilgili yorum yapanlardan tutun, devrimci arkadaşlarımıza kadar, çok geniş yelpazedeki Kıbrıslı Türk kitlesi, Türkiye’ye girişte tutuklanma, geri gönderilme riskiyle karşı karşıyadır… Hatta belki de ötesi… Yusuf Alkım kardeşimiz de geçtiğimiz gün kervana katıldı, diğer arkadaşlarımızın büyük çoğunluğundan farklı olarak, savcı karşısına çıkarıldı… Bu satırları yazdığım sırada, ifade verdikten sonra, sınır dışı edileceği söyleniyordu… Geçmiş olsun… Bir an önce oğluna, ailesine ve ülkesine kavuşması dileğiyle… Bu arada Bağımsızlık Yolu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle: “Bu faşizan tutumun Kıbrıslı Türklerin söz, yetki, karar ve iktidar mücadelesini sindiremeyeceğini vurgular, Yusuf Alkım ile dayanışmamızı belirtiriz.” Bu açıklamanın altına imzamı atarım…

Bu yazı toplam 3270 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar