Yol almak
Güzelyurt’a yol alıyorum.
Henüz güneş batmamış, gri bir hava, ağır bir sıcak...
Yine de ‘ışıklar’ yanıyor, sağlı sollu.
Gündoğarken çalıyor radyoda, “Yol aldım sevdalardan...”
Işıklar şatafatlı...
Sevda üzerinden beden sömürüsünü gizliyor, bir yanıp bir sönerken umutlar.
Gece kulüplerini sayıyorum sağlı sollu...
Bir... Üç... Yedi... On...
On dörtte duruyorum artık.
Yol çift şerit, yağ gibi akıyor araç...
“Gelişmişlik bu” diyorlar bize...
İnsanlar ‘bekçi’ eşliğinde geziyor, ‘mal’ gibi satılıyor, ‘pasaportları’na el konuyor suçlu gibi...
Işıklar yanıyor... Işıklar sönüyor...
Gelişmiş bu öyle mi?
***
Lauren Tseley'in meşhur öyküsünü anlatıyor bir öğretmen, kürsüde...
Hani sahilde, binlerce deniz yıldızını tek tek eline alarak okyanusa fırlatan bir genç ile şaşkın yetişkinin öyküsü...
- “Ne yapıyorsun”
- “Okyanusa deniz yıldızı atıyorum. Güneş yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.”
- “Ama delikanlı, görmüyor musun kilometrelerce sahil var ve tümü deniz yıldızıyla dolu. Ne fark edecek ki”
Genç adam eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha alıyor, dalgalanan denize doğru fırlatıyor ve “Bak, görmüyor musun, bunun için fark etti” diyor...
***
Çocuklar ‘tertemiz’ düşlerle diplomalarını alıyor, Şehit Turgut Ortaokulu’nda...
10 yıl önce 900 öğrencisi varmış okulun.
Bugün 450!
Düşünsenize 10 senede ‘yarı yarıya’ azalmış öğrenci sayısı...
Bu nasıl bir ‘göç’ böyle !
Yine de kendi deniz yıldızının peşinde koşuyor öğretmeni, öğrencisi...
Oylamışlar, ‘Yılın Gazete Yazarı’ ödülünü bana layık görmüşler...
Elbette mutlu oluyor insan...
***
Meslekte ilk ödüllerimden birini, yine bu yolda ilerleyerek almıştım.
Serhat İncirli’yle birlikte, tek tek gece kulüplerine girmiş, ‘müşteri’ rolünde bedeni sömürülen kadınlarla konuşmuş, yazı dizisi yapmıştık.
20 sene önce...
‘Yazıyoruz da ne değişiyor’ diyorum, 20 sene sonra, kendime...
***
Güneş çoktan kayboldu. Sular çekiliyor.
Yol alıyoruz, sevdalardan...
‘Bunun için fark etti’ demek için sahilde çok yıldız var daha, bekleyen...