YOLCULUK BİR DEVRİMDİR
Uçucu ve özgür olabilmeli insan yolculuklarda. Bir aşkı, gönül kırıklığını taşımamalı yanında. Serüvenlere, yeni buluşmalara, hayatın sürprizli çağıltısına açık olabilmeli. Bir kederi hafifletmek için, ağırlığımı alsın, hüznümü dağıtsın diye çıkılan seyahatler başarısız olur çoğu zaman.
Manzaramı örtüyorsun/ verdiğin kederle diye yazmıştım bir şiirde. İnsanın kendi içindeki kederli yolculuk dünyanın en güzel manzaralarının önünü keser çoğu zaman. Bir ülkeyle, bir şehirle kuracağın ilişki senin ruh haline bağlıdır daha çok da…
İki ülke, üç yer, üç farklı kamusal alan içinde var olan biri olarak nereye aitim, neresi ev, neresi yurt dışı konusunda bir kafa karışıklığı içindeyim. Çocukluk köyüm bile bellek denilen o yabancı ülkede artık. O yüzden hep seyahatteymiş gibi hissederim kendimi. Bir yerlere gelmişimdir ve döneceğimdir yakında. Her yer yabancıdır aslına bakılırsa. Yıllardır oturduğum sokak bile öylesine değişti ki zaman içinde. Bazen yepyeni bir yerdeyim oyunu oynarım. Her gün geçtiğim mekânları ilk kez görüyormuşum gibi bir yabancının gözleriyle bakarım. Aslında aynı nehirde iki kez yıkanmayacağın gibi aynı mekânda da iki kez bulunmazsın. Doğa da insan da sürekli değişim içindedir. Şehirlere her gün yeni ilaveler yapılır. Hayat akıp gider. Her bakışta farklı görebilirsin aynı manzarayı. Farklı bir müzik çalmaktadır teypte belki her bakışında. Ya da içindeki müzik değişmiştir. Hiç farkında olmadığın ayrıntıları görürsün bazen. Farklı bir açı, farklı bir ışık başka bir yerde olduğun duygusunu verir. Mevsimler değişir; ağaçlar yaprak döker, büyür, çiçeklenir.
Hayatımda hiçbir tura katılmadım hala. Çok gezdim çeşitli nedenlerle ama turist olmak istemedim hiç. O, bir model şapkalar takıp öndeki rehberi takip eden kafilelere ait olmak istemedim. Turist değil ama gezgin olmayı severim ben. Değişik ülkeleri, mekânları keşfetmeyi, dünyanın bir yerlerinde heyecan dolu bir başka gerçekliğin içine dalmayı…
Yeryüzündeki her ayrıntı ilgimi çekmiştir. Hayatımın bazı dönemlerinde çevremi kuşatan kederli bir bulutun içinde dolaşmış, pek çok ayrıntıyı kaçırmış ama normal bir gözle görülemeyecek şeyler görmüşümdür. Bazen bir seyahati düşündüğümde bir ruh hali, kendi kişisel gündemden ötürü dikkatimi çeken garip bir ayrıntı gelir aklıma. Yol gitmemiş ben gitmişimdir içimdeki yolda.
Zaman algısı dönüşüme uğrar yolculuklarda. Gündelik hayatın sorunlarından, rutinden uzaklaşıldığı için zaman özgürleşir. Disipline edilmiş hayattan uzaklaşılır. Buna çok alışmış kimi insanlar seyahatlerini de zaman açısından planlamaya kalkarlar. Turlar, ya da arkadaşlarla yapılan geziler de böyledir. Oysa seyahat biraz oluruna bırakmak olmalı.
Bir flaneuse olmayı severim ben. Şehirlerin sokaklarında keşiflerde bulunabilmek, kendi içimdeki düşünce ırmağında hayatla kurduğum ilişkiyi zenginleştirmek…
Kimi kez keyifli bir yalnızlık, aidiyetsizlik, bağlantısızlık halidir yolculukta yaşanan, kimi zamansa ruh hali uygun değildir buna ve ürkütücü bir kedere dönüşür iç yalnızlığı. Güvenlik arayışı özgürlük duygusunun önünü keser.
Seyahat uzaklaşma kadar yakınlaşmadır da… Kendi iç hesaplaşmaların için vaktin vardır. Bambaşka hayatları gözlemlemek sana kendi küçük dertlerinin anlamsızlığını gösterir. Yeni bakış açıları sağlar. Hayatın kendini kapattığın çemberin dışında da olabileceğinin ayırdına varırsın.
Kendi ülkesine kendi diline ve kültürüne sıkışmış insanların büyük bölümü dünyanın geri kalanıyla gerçek bir iletişim kuramadıkları için kısır gündemlere saplanır hayatı farklı boyutlarıyla algılayamazlar.
Günümüzün mobilitesi biraz da bu dünya kardeşliğine yardımcı oluyor sanki.
Yolculuk insanın kendi sınırlarını açması, kendi içinde ve algısında çeşitliliği yaşamasıdır. Yol, önyargıyı kırar; insanın dünyanın öbür ucundaki benzerlerine kavuşturur.
Yolculuk bir devrimdir kimi zaman.
( Yazı daha önce Akköy Dergisi 85. Sayıda yayınlanmıştır)