1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yolsuzluk Algısı 2019
Yolsuzluk Algısı 2019

Yolsuzluk Algısı 2019

kurumlara olan güvenin gün geçtikçe azaldığı ve sosyal medyanın caydırıcı bir mekanizma olarak görüldüğü tespiti, ülkenin geldiği durum üzerine ciddi sorgulamaların yapılması gerektiğine yönelik ciddi bir işaret

A+A-

 

Hakan Karahasan
[email protected]

Bilindiği üzere, Ömer Gökçekuş ve Sertaç Sonan’ın kaleme almış oldukları Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Algısı Raporu (2017), Kıbrıs’ın kuzeyinde yolsuzluk algısını bilimsel bir temelde inceleyen ilk çalışma olmuştur. Sonrasında, geçtiğimiz yıl, aynı ikili Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı: 2018 Raporu’nu yayımlamış, raporu okuyanların hatırlayacağı üzere, Kuzey Kıbrıs’ta bir önceki yıla göre yolsuzluk algısında durumun iyiye değil, kötüye gitmekte olduğunun altını çizmişlerdi. Bu yıl yayımlanan Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı: 2019 Raporu ile adanın kuzeyinde yolsuzluk algısında gidişatın değişmediği görülmektedir.

Artık bir gelenek haline gelen rapor sayesinde, adanın kuzeyinde gerek iş insanları, gerekse kamu sektöründen emekli uzmanların yolsuzluk algılarının ne olduğunun ölçüldüğü raporda, raporun “Yönetici Özeti”nde de görüleceği üzere “En fazla yolsuzluğun, 2017 ve 2018 yıllarında olduğu gibi 2019'da da 'kamuya ait arazi ve binaların tahsis ve kiralanmasında' ve 'teşviklerde' gerçekleştiğini söylemek mümkündür. Yolsuzluğu daha çok seçilmişlerle, onların atadığı üst düzey yetkililerin yaptığı yönünde yaygın bir kanı olduğu da görülmektedir” (s. 8). Yukarıdaki sözler, ülkenin içinde bulunduğu durum üzerine çok önemli bir uyarı olarak kabul edilmesi gerekse de, uygulamada durumun böyle olmadığını iddia etmek mümkün gibi görünüyor. Yine raporda belirtildiği üzere, geçtiğimiz yıl olduğu gibi kurumlara olan güvenin gün geçtikçe azaldığı ve sosyal medyanın caydırıcı bir mekanizma olarak görüldüğü tespiti, ülkenin geldiği durum üzerine ciddi sorgulamaların yapılması gerektiğine yönelik ciddi bir işaret olsa da, yine gündelik yaşama bakıldığında bunun siyasi ve ekonomik hayatlarımıza ne oranda yansıdığı hakkında düşünmek gerekiyor. Diğer bir deyişle, tıpkı geçtiğimiz yılda olduğu gibi, yolsuzluğu önleyecek kurumsal altyapıya bakıldığında, yargıya olan güvenin yeterli olmadığı ve sosyal medyaya güvenildiği iddia edilebilir.

Her ne kadar üç raporda da görüleceği üzere, ülkedeki yolsuzluk algısı kaygı verici bir noktada olsa da, ülkenin politik yaşamına, muhalefetin yapılma biçimlerine, iktidarların kendilerini nasıl gördüklerine bakıldığında, ülkede hemen hemen hiçbir şeyin (fiiliyat açısından) değişmediğini iddia etmek kanımca mümkündür.

Kuzey Kıbrıs’ın durumuna bakıldığında, ilk yayımlanan 2017 raporundan bu yana pek bir değişiklik olmadığı görülmektedir. Kaygı vericidir ki, değişen hükümetler, “yeni kurulan partiler” ile değişeceğe de benzemiyor. Raporun ortaya koyduğu en enteresan sonuçlardan birisi, mevcut durumun pek iç açıcı olmadığı ve ülkede genel anlamda yolsuzluğun son derece yaygın olduğuna yönelik inanç bulunmasından çok, değişimin olmasına yönelik herhangi bir eylem olmamasıdır.  Elbette, bilindiği üzere, tam da bu noktada yukarıdan aşağıya bir vizyon ve eylem birlikteliği fiiliyata dökülmelidir. Siyaset yapanların söylemleri ve uygulamalarına bakıldığında, ne denmek istendiği anlaşılabilir. Kendilerini yolsuzluk karşıtı olarak tanımlayanların, iş eyleme geldiğinde bu bozuk sistemin değişmesi için ne(ler) yaptıklarına bakıldığında, algının değişmesi yönünde pek bir başarı sağlanamaması şaşırtıcı değildir.

Bu yılki skora bakıldığında:

“TI-CPI skoru hesaplanan 180 ülke ve bölge içerisinde 40 skoru bizi Burkina Faso, Trinidad ve Tobago, Guyana, Endonezya, Kuveyt ve Lesotho'yla birlikte 85'inci sıraya yerleştirmektedir. Bu skor bizi mukayese için kullandığımız ülkelerin Türkiye haricinde tümünün gerisine düşürmektedir. Bu sıralamada Kıbrıs'ın güneyi 41'inci, Malta 50'inci, Yunanistan 60'ıncı sıradadır. Türkiye ise bir basamak gerimizde 91'inci sıradadır. Son derece kaygı verici bir diğer husus da skorumuzun 180 ülke ve bölgenin ortalaması olan 43'ün de altında olmasıdır” (s. 42).

Bu da, elbette, gerek kamu, gerek özel, gerekse de toplumsal yaşam açısından kaygı vericidir çünkü kamu kaynaklarının rant olarak dağıtıldığına dair yaygın kanı, uzun vadede bunu normalleştirirken, bireysel ve toplumsal yozlaşmanın doğallaştırılması gibi bir durumu getirmektedir, ki böyle bir yapının ne oranda sürdürülebilir olduğunun ciddi ciddi tartışılması gerekmektedir. Kamu kaynaklarının heba edilmesinin sonuçlarını en çok da bu pandemi döneminde hissediyoruz…


Kaynakça

Ömer Gökçekuş & Sertaç Sonan. Kuzey Kıbrıs’ta Yolsuzluk Algısı: 2019 Raporu. Lefkoşa: Friedrich-Ebert-Stiftung (Vakfı), 2020.

Bu haber toplam 2739 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 478. Sayısı

Gaile 478. Sayısı

İlgili Haberler