1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Yolsuzlukla mücadele konusunda toplumda irade var”
“Yolsuzlukla mücadele konusunda toplumda irade var”

“Yolsuzlukla mücadele konusunda toplumda irade var”

Akademisyenler Prof. Dr. Ömer Gökçekuş ve Doç. Dr. Sertaç Sonan, “Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Barometresi 2021” çalışmasının sonuçlarını Yenidüzen’e değerlendirdi.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER

Akademisyenler Prof. Dr. Ömer Gökçekuş ve Doç. Dr. Sertaç Sonan, “Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Barometresi 2021”in her 10 kişiden 9’unun “yolsuzluk sorundur”, 10 kişiden 8’inin “yolsuzluk artıyor” ve her 10 kişiden 9’unun da “hükümet yolsuzlukla mücadelede kötüdür” dediğini ortaya koyduğunu belirterek, durumu “iç karartıcı” ve “kaygı verici” olarak nitelendirdi.

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ), Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, UKÜ Kıbrıs ve Akdeniz Çalışmaları Merkezi Direktörü Doç. Dr. Sertaç Sonan, yolsuzlukla mücadelede ciddi bir kararlılık göstermenin ve siyasi irade ortaya koymanın önemine vurgu yaparak, “Bulgular, siyasetçilerin yolsuzlukla mücadelede kararlılık göstermesi halinde bireylerin de bunu takip etmeye hazır olduğunu gösteriyor. Her şeye rağmen toplumun yarıya yakını sıradan vatandaşların yolsuzlukla mücadelede fark yaratabileceğini düşünüyor” dedi.

Doç. Dr. Sonan, Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğunun, sonunda iyi bir iş çıkacak olsa dahi, yolsuzluğun kabul edilemeyeceğini ifade ettiğini, yolsuzluğu tolere etmeme oranının %83 ile AB ortalamasının bile üzerinde çıktığını kaydetti.

Seton Hall Üniversitesi, Diplomasi ve Uluslararası İlişkiler Okulu’nda Uluslararası Ekonomi ve Kalkınma Profesörü olan Gökçekuş da, yolsuzluğun genel olarak kaynakların etkin dağıtımını bozmakla kalmayıp, gelir dağılımını da alt gruplar aleyhine çarpıttığının altını çizerek, ekonominin her geçen gün kötüye gittiği zamanlarda yolsuzluğun artmakta olmasının sosyal adalet açısından da kaygı verici olduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Gökçekuş, insanlar şikayet ettikleri zaman konunun sonuçlandığını görmesi gerektiğini de ifade ederek, çalışmanın sonuçlarına göre toplumun üçte bire yakınının yolsuzluğa karışan yetkililerin hiçbir zaman cezalandırılmadığını düşündüğünü ortaya çıkardığını söyledi.

Prof. Dr. Gökçekuş ve Doç. Dr. Sonan, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Küresel Yolsuzluk Barometresi için kullandığı metodolojiye dayanan bir yöntemle KKTC’de yurttaşların yolsuzlukla ilgili görüş ve deneyimleri üzerine hazırladıkları “Kuzey Kıbrıs Yolsuzluk Barometresi 2021” çalışmasının sonuçlarını Yenidüzen’e değerlendirdi. 

Soru: Kıbrıslı Türkler, ülkedeki yolsuzlukla ilgili ne düşünüyor? 2019 yılından beri yaptığınız bu çalışmanın bu yılki en çarpıcı sonuçları nelerdir?

Doç. Dr. Sonan: Toplum kesinlikle yolsuzluğu büyük bir sorun olarak görüyor. 2021 yılının son iki ayında gerçekleştirdiğimiz 1000 kişilik anket temelinde hazırladığımız yeni çalışmamızda, her 10 katılımcıdan 9’unun yolsuzluğun büyük bir sorun olduğunu düşündüğü görülmektedir. 2019 yılını kapsayan önceki raporda da benzer bir sonuç ortaya çıkmıştı.

Bu çalışmada ülkemizi AB ülkeleriyle de mukayese ettik ve gördük ki yolsuzluğun büyüklüğüne dair bizdeki algı, AB içerisindeki en kötü oranlara sahip ülkelerle benzerlik gösteriyor. Örneğin yolsuzluğun büyük bir sorun olduğu algısı Hırvatistan’da %92, Bulgaristan’da%90, güney komşumuz ve Portekiz’de %88 düzeyinde. AB ortalaması ise %62. Öte yandan, Danimarka’ya baktığımızda, yolsuzluğu büyük bir sorun olarak görenlerin oranı sadece %12.

Prof. Dr. Gökçekuş: Bir başka çarpıcı bulgu da yolsuzluğun arttığına dair net bir algı olması.  Ankete katılanların %77’si yolsuzluğun son 12 ay içerisinde arttığını düşünürken, azaldığını savunanların oranı sadece %4’te kalıyor. Bu, AB’deki sonuçlardan çok daha kötü. AB ortalamasına bakıldığında katılımcıların %32’si yolsuzluğun bir önceki yıla göre arttığını, %44’ü aynı kaldığını düşünüyor. Düşünün ki, AB içerisinde en kötü performansa sahip olan ve yakın zamanda pasaport skandalıyla çalkalanan Kıbrıs’ın güneyinde dahi yolsuzluğun arttığını düşünenlerin oranı %65...

%86 – hükümet yolsuzlukla mücadelede başarısız

Soru: Yolsuzlukla mücadele konusunda da algı kötü...

Doç. Dr. Sonan: Kesinlikle öyle… Katılımcıların %86’sı hükümetin yolsuzlukla mücadele konusunda başarılı olmadığını düşünüyor. Bir önceki çalışmaya göre de bir kötüleşme söz konusu. 2019’da hükümetin performansını beğenmeyenlerin oranı %68’di. 

Bu alanda da AB ülkelerine göre durumumuz oldukça kötü. AB ortalamasına bakıldığında, yolsuzlukla mücadelede hükümetlerinin performansından memnun olmayanların oranı %49 düzeyinde...  Bu alanda en kötü performansa sahip olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki oran %80. Yine, iyi örneklere de bakmak gerekirse, Finlandiya’da halkın %70’inin hükümetlerinin yolsuzlukla mücadele performansından memnun olduğunu görüyoruz. Bizde memnun olanların oranı sadece %6.

%92- kara para aklama büyük sorun

Prof. Dr. Gökçekuş: %92’lik ezici bir çoğunluk kara para aklamanın da büyük bir sorun olduğunu düşünüyor, Hükümetin kara parayla mücadele konusundaki performansından memnun olanların oranıysa sadece %4. Bu da çalışmanın çarpıcı sonuçlarından bir tanesi…

Soru: En fazla yolsuzluğa karıştığı düşünülenler merkezi hükümetteki seçilmişler, siyasi olarak atanmışlar ve iş insanları… Ankete katılanlara göre, en fazla yolsuzluk yapanlar spesifik olarak Başbakan ve Bakanlar... Bu çok çarpıcı bir sonuç…

Doç. Dr. Sonan: Kesinlikle öyle… Katılımcıların %56’sı kabinedekilerin hepsinin veya büyük bir çoğunluğunun yolsuzluk yaptığını düşünüyor. AB ortalaması bunun oldukça altındadır, AB’de bu oran %23. Burada da en kötü performansa sahip Bulgaristan’la aynı noktadayız. 

Şu da önemli bir nokta; 2019 yılına kıyasla 2021’de, halk iyi ve kötüleri daha da ayrıştırmış. 2019’da en kötü performans gösterenler, yani, merkezi hükümete seçilmişler, üst düzey atanmışlar ve iş insanlarına dair algı 2021’de daha da kötüleşmiş. Bunların tamamının ya da çoğunluğunun yolsuzluğa karıştığını düşünenlerin oranı 2019’da %40 civarındayken, 2021’de bu oran %50 civarına çıkmış. Öte yandan aynı oran, hakimler için %26’dan %14’e, alt kademe memurlar için %29’dan %25’e düşmüş, dolayısıyla da iyi performans gösterenlerle kötü performans gösterenler arasındaki makas daha da açılmıştır.

“Utanç verici bir durum”

Soru: Yolsuzluk algısının bu kadar yüksek olduğu bir ortamda kurumlara güven de yüksek olamaz...

Doç. Dr. Sonan: Burada önemli bir ayrım yapıyor insanlar. Tüm kurumları aynı kefeye koymuyorlar. Katılımcıların neredeyse %90’ı adil davranma ve iyi bir iş çıkarma konusunda hükümete güvenmiyor, hükümete “çok güveniyorum” diyenlerin oranı sadece %1, “biraz güveniyorum” diyenlerin oranı %10, dolayısıyla hükümete güven duyanların oranı toplamda %11’i geçmiyor. AB ortalamasıysa %48. Utanç verici bir durum var burada.

Öte yandan, belirgin bir çoğunluğun mahkemelere güven duyduğunu görüyoruz. Bizdeki %59’luk oran AB ortalaması olan %61’e çok yakın.  İlginç bir şekilde, AB genelinde %56’lık bir kesim AB’ye güvendiğini ifade ederken, bizdeki oran %58. Polis’e güvenenlerin oranı da AB ortalamasının gerisinde; bizde bu oran %47’yken AB ortalaması %77...

“Yerel yönetimlerin performansı merkezi hükümete göre çok daha iyi”

Prof. Dr. Gökçekuş: Bu tip çalışmaları düzenli bir şekilde yapıyor olmanın önemli bir faydası var: Bize zaman içerisinde durumun ne şekilde değiştiğini görme imkânı da veriyor.

Bugün hükümete olan güven %11’ken, sadece iki yıl önce yayınladığımız çalışmada bu oran %35’ti. Polise olan güven 2019’da %54’ken, şimdi bu oran %47.

Öte yandan, mahkemelere güven 2019’da %51’ken, son çalışmamızda bu oran %59’a çıkmış durumda. Dolayısıyla, insanların neyin iyiye gidip neyin kötüye gittiği konusunda bir ayrım yaptığını söylemek mümkün.

“Gönyeli ve Lefke belediyeleri ortalamayı yukarı, Mağusa ve Güzelyurt aşağı çekti

Bir başka örnek vermek gerekirse, yerel yönetimlerin performansı da merkezi hükümete göre çok daha iyi. Yerel yönetim yetkililerinin yolsuzluk yaptığına olan inanç 2019’a kıyasla %40’tan %20’ye indi. Yerel yönetimlerin adil davranıp iyi bir iş çıkardığına olan güven sorusunu ilk defa sorduk. Gördük ki toplumun yarısı yaşadığı yerin yerel yönetimine güvendiğini ortaya koyuyor. Tabii şunun altını çizmekte fayda var, bu %50’lik oran, tüm belediyelere olan güvenin ortalamasıdır. Mesela Gönyeli Belediyesi ve Lefke Belediyesi bu ortalamayı yukarı çekerken, Mağusa ve Güzelyurt belediyeleri ortalamayı aşağı çekti. Gönyeli ve Lefke belediye sınırları içerisinde yaşayan her 10 kişiden 7’si belediyelerine güvenirken, bu oran Mağusa ve Güzelyurt için her on kişiden 3 kişi civarına düşüyor.

“İnsanlar dürüstle-yolsuzluk yapan arasında seçim yapmıyor”

Soru: Bu anketin yapıldığı dönemden hemen sonra seçim oldu ve yine aynı partiler hükümete geldi. Hükümete güven yok, yolsuzluğa karıştığını düşünenler çoğunlukta ama aynı partiler güçlü çıkıyor, bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Doç. Dr. Sonan: Seçmenler karar verirken farklı etkenler rol oynayabiliyor. İnsanlar kime oy vereceğine salt yolsuzluk üzerinden karar vermiyor. Örneğin bizim özelimizde “Ankara ile kimin ilişkileri iyi olur, kim Ankara’yı daha az kızdırır, maaşlar ödenir mi” düşüncesi de oy vermede etkili. İnsanlar dürüstle-yolsuzluk yapan arasında seçim yapmıyor, göz önünde bulundurdukları farklı kriterler de var.

Prof. Dr. Gökçekuş: Oy vermek tek boyutlu bir karar değil. Hele de bizimki gibi ülkelerde... İstihdam vaadinin çok yaygın olduğunu biliyoruz mesela... Genel olarak, bizim coğrafyada, oy satın alma ve tehdit, seçim dönemlerinde siyasetçilerin kullandığı önemli yöntemlerdir. Ankette buna dair sorular da sorduk. Ankete katılanların %15’i son 5 yılda belirli bir şekilde oy vermeleri için kendilerine rüşvet teklif edildiğini, %7’si cezalandırılmakla tehdit edildiklerini belirtti.

Doç. Dr. Sonan: Oy vermeleri için kendilerine rüşvet teklif edildiğini söyleyen kesim %15. Bu oran seçim sonuçlarına etki edebilecek, iktidarı bir taraftan alıp diğer tarafa verebilecek çok ciddi bir orandır.

“Her üç kişiden ikisi, şirketlerin ihalelerde para veya bağlantıları sıklıkla kullandığını düşünüyor”

Soru: İş dünyası ile siyaset arasında rüşvet verilip, alındığı zaman zaman gündeme geliyor. Katılımcıların üçte ikisinden fazlası, hükümetin “büyük ölçüde, sadece kendi çıkarını düşünen, birkaç büyük çıkar grubu tarafından” yönetildiğini düşünüyor. Bununla ilgili değerlendirmeniz nedir?

Prof. Dr. Gökçekuş: Burada da karşımıza çok kötü bir tablo çıkıyor. Hatta şunu da ekleyeyim; yine aynı oranda katılımcı, bir başka deyişle her üç kişiden ikisi, “şirketlerin kârlı devlet ihalelerini kazanabilmek için para veya bağlantılarını” sıklıkla ya da çok sık olarak kullandığını düşünüyor.

Hem çıkar gruplarının nüfuzu, hem de ihalelerde rüşvet konusunda AB ortalaması %50’nin biraz üzerinde... Dolayısıyla biz burada da sınıfta kalıyoruz, yerimiz yine en kötüler arasında. Çıkar gruplarının nüfuzuna dair en kötü algı %70’le Slovenya’da, Bulgaristan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki oran bizimle aynı, yani %68. İhalelerde rüşvet konusunda en kötü algının bulunduğu ülkelerse Bulgaristan, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Yunanistan... Bu ülkelerdeki durum bizden de kötü; katılımcıların dörtte üçü kadarı, kamu ihalelerini kimin alacağının belirlenmesinde rüşvet ve bağlantıların sıklıkla rol oynadığını düşünüyor. 

“Rüşvette en yüksek oran %11 ile devlet hastanelerinde”

Soru: Rüşvet konusunda detaylar nasıl?

Prof. Dr. Gökçekuş: Ankette katılımcılara son 12 ay içerisinde hangi kamu hizmetlerini kullandıklarını ve ilgili hizmeti almak için rüşvet verip vermediklerini sorduk. Ortalama olarak temel kamusal hizmetleri kullanmış olan katılımcıların %10’u söz konusu hizmeti almak için rüşvet vermek zorunda kaldıklarını belirtti. Bu, ilk bakışta, çok yüksek bir oran gibi görünmeyebilir. Ama şöyle bir de durum var, 2019’da bu %7’ydi, yani son iki yılda %50’lik bir artış oldu. Rüşvet konusunda en yüksek oran %11 ile devlet hastanelerinde... Bir başka deyişle, her yüz kişiden 11’i sağlık hizmeti alırken rüşvet verdiğini söylüyor. Şunu da eklemekte büyük fayda var; daha dikkatli incelediğimiz zaman, bunun sosyo-ekonomik gruplar arasında eşit dağılmadığını da görüyoruz. Şöyle ki, düşük gelirliler, düşük eğitim düzeyi olanlar, göçmen kökenliler daha fazla rüşvet vermek zorunda kalıyor. 

“Torpil kullanma oranı %56”

Doç. Dr. Sonan: Bu yıl ilk defa katılımcılara “torpil” kullanıp kullanmadıklarını da sorduk ve bunun da oldukça yaygın olduğunu tespit ettik; ortalama olarak torpil kullanma oranı %56 düzeyinde... Bu alanda da AB ülkelerinin en kötüleri arasındayız, bizden kötü tek ülke %57’yle Çekya. Devlet hastanelerinde “torpil” yapanların oranı zirvede %68, poliste %55, resmi evrak temininde %54, devlet okullarında %49...

Bu yıl ayrıca, ilk defa, katılımcılara kamu hizmeti alırken cinsel içerikli şantaja (sextortion) uğrayıp uğramadıklarını da sorduk. Bu tür bir taleple şahsen karşılaştığını ya da karşılaşan birini tanıdığını söyleyenlerin oranı %9 civarında çıktı. Biz, bunun da üzerinde uzun uzun düşünmemiz gereken, çarpıcı bir sonuç olduğunu düşünüyoruz. Bu alanda AB ortalaması %7.

“Torpil çemberine giremeyenler var”

Soru: Düşük gelirlilerin, düşük eğitim düzeyi olanların ve göçmen kökenlilerin rüşveti daha fazla deneyimlediğini söylediniz. Bunu açar mısınız?

Prof. Dr. Gökçekuş: Torpil çemberine giremeyenler var. Onlar rüşvet vermek zorunda kalıyorlar. Şunu da unutmamak gerekiyor; ekonomik kriz olduğu zaman, alt gelir gruplarının durumu daha da kötüleşiyor, ekonomik anlamda geriye gidilen dönemlerde bazı gruplar daha da dezavantajlı oluyor. Ekonomik anlamda zaten sıkışmış, geçinmekte zaten zorlanan kesimler, temel kamu hizmetlerini alırken, bir de rüşvet vermek zorunda kalırsa, bu onları hem ekonomik anlamda zorluyor hem de hoşnutsuzluğu, sosyo-ekonomik gruplar arasındaki gerilimi artırıyor.  Sırasını bekleyen biri, torpil kullanarak önüne geçenler olduğunu görünce adalet duygusu zedeleniyor, bu da öfkeye neden olabiliyor. Bu durum, toplum içindeki kutuplaşmayı da besliyor.

“Yolsuzluğu tolere etmeme oranı %83”

Soru: Yolsuzlukla mücadele konusunda vatandaşın rolü konusunda nasıl bir algı var?

Doç. Dr. Sonan: Katılımcıların %46’sı, yani yarıya yakını, sıradan vatandaşların yolsuzlukla mücadelede fark yaratabileceğini düşünüyor, AB’deki ortalama %64. Yani burada da oldukça gerideyiz. Ama hemen şunu da ekleyeyim; Kıbrıslı Türklerin ezici bir çoğunluğu, sonunda iyi bir iş çıkacak olsa dahi, ne olursa olsun, yolsuzluğun kabul edilemeyeceğini ifade ediyor; yolsuzluğu tolere etmeme oranı %83 ile AB ortalamasının bile üzerinde... Bu son derece olumlu bir nokta.

“İnsanlar şikayet ettikleri zaman konunun sonuçlandığını görmeli”

Soru: Peki insanlar bu konuda ne yapıyorlar? Yolsuzluk yapıldığını gördüklerinde şikayet ediyorlar mı?

Doç. Dr. Sonan: Bu noktada da maalesef sıkıntı var. Katılımcıların sadece %22’si vatandaşların yolsuzluk olaylarını ilgili mercilere korkmadan bildirebileceğini ifade etti. Bu oran, AB ortalaması olan %47’nin oldukça gerisinde. Bu da bize gösteriyor ki şikayet edenleri koruyucu düzenlemeler yapılmalı.

Prof. Dr. Gökçekuş: Tabii şöyle bir de durum var; insanlar şikayet ettikleri zaman konunun sonuçlandığını görmeli. Ancak bunu görürse şikayet eder... Halbuki bizde toplumun üçte bire yakını yolsuzluğa karışan yetkililerin hiçbir zaman cezalandırılmadığını düşünüyor. Diğer üçte birlik kesimse bunun çok seyrek olduğunu söylüyor. Yolsuzluğa karışan yetkililerden hesap sorulmasının sık gerçekleştiğini söyleyenlerin oranı sadece %6 dolayındadır. Bu son derece düşündürücü bir bulgudur.

Doç. Dr. Sonan: Bu bağlamda, Kıb-Tek müdürü hakkında haziran ayında çıkan mahkeme kararının çok önemli olduğunu söylememiz gerek. Konu yolsuzluk olmamakla birlikte, yine aynı günlerde, seçim yasaklarını çiğnediği için BRT müdürüne verilen hapis cezası da çok önemlidir. Bu kararlar hem ortalama vatandaşa, hem de bürokratlara doğru sinyalleri gönderecektir. Bu kararların bir milat teşkil edeceğini ümit ediyorum.  

“İç karartıcı bir tablo var, iyiye gidecekmiş gibi bir görüntü de yok”

Soru: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Prof. Dr. Gökçekuş: Sonuç olarak, karşımızda cidden iç karartıcı bir tablo vardır ve iyiye gidecekmiş gibi bir görüntü de yoktur. Her 10 kişiden 9’u “yolsuzluk sorundur” diyor, 10 kişiden 8’i “artıyor” diyor, her 10 kişiden 9’u “hükümet yolsuzlukla mücadelede kötüdür” diyor ve aynı oranda kişi hükümete güvenmiyor... İyimser olamıyorum. Büyük resim çok kötü ve iyiye gidecekmiş gibi de görünmüyor. İşin acı tarafı, yolsuzluğun genel olarak kaynakların etkin dağıtımını bozmakla kalmayıp, gelir dağılımını da alt gruplar aleyhine çarpıtmasıdır. İçinde bulunduğumuz dönemde olduğu gibi, ekonominin her geçen gün kötüye gittiği zamanlarda yolsuzluğun artmakta olması sosyal adalet açısından da kaygı vericidir.

“Yolsuzlukla mücadele konusunda, toplumda göz ardı edilmemesi gereken bir irade var”

Doç. Dr. Sonan: Ben de durumun son derece kaygı verici olduğunu düşünüyorum. Son bir değerlendirme yapmak gerekirse, ankete yanıt verenlerin şahsi deneyimleri ile genel anlamda yolsuzluk algıları arasında büyük bir fark olması dikkat çekicidir. Bu durum, ülkedeki sorunun küçük ölçekli yolsuzluk olmadığına işaret ediyor. Muhtemelen yolsuzluk çok daha üst düzeylerde yaşanıyor, hatta esas sorun devletin topyekûn ele geçirilmiş olması dahi olabilir.

Toplum olarak silkinmemiz gerekiyor. En başta siyasetçilere önemli bir görev düşüyor. Yolsuzlukla mücadelede ciddi bir kararlılık göstermek, siyasi irade ortaya koymak çok önemli... Bulgular, siyasetçilerin yolsuzlukla mücadelede kararlılık göstermesi halinde bireylerin de bunu takip etmeye hazır olduğunu gösteriyor. Her şeye rağmen toplumun yarıya yakını sıradan vatandaşların yolsuzlukla mücadelede fark yaratabileceğini düşünüyor. Ayrıca, %83 ile ezici bir çoğunluk, iyi hizmet verse dahi, hükümetin yolsuzluk yapmasının kabul edilebilir olmadığını ifade ediyor. Bu, yolsuzlukla mücadele konusunda, toplumda göz ardı edilmemesi gereken bir irade olduğuna işaret ediyor. Bunun heba edilmemesi lazım.

Bu haber toplam 4644 defa okunmuştur