Yolumuza Bakalım
Çıktığın yolun farkındasındır; o yüzden kafan yukarıda, taşlara takılmadan, gülümseyerek yürümeye devam edersin.
Aliye Özsoylu
İyi olma halini tarif ederken “her şey yolunda” tabirini kullanırız. Ya da tam tersi “hiçbir şey yolunda gitmiyor” deriz. Neden? Çünkü kendi yolumuzda yürümek sandığımız kadar kolay değildir. Ayağımız takıldığında, tökezlediğimizde veya tertemiz, dümdüz ilerlediğimizde karşılaştıklarımızı kabullenme ya da kabul etmeme süreci bizi yolda tutar. Direnerek, koyduğumuz kuralı ilk biz bozarak, yeterince tutarlı olup olmadığımızı sorgulayarak, değişerek, dönüşerek devam ederiz. Aslında cesaret budur; seçtiğimiz yolda kendimize ait şeylere sahip çıkmak için gösterdiğimiz kafa tutma ısrarıdır. Ne olursa olsun, vazgeçmeden “hadi bakalım, bir kez daha” diyebilme gücüdür.
Hikaye, seçilenlerle nasıl yürüyeceğini belirlediğin zaman başlar. Doğum ile varlığını ispatlamış olursun, senin için önceden hazırlanmış bir dünya var ve birden, bodoslama içerisine dalarsın. Bu kısım kontrol dışıdır. Kompozisyonun giriş bölümünü olması gerektiği gibi yazıp gelişmeye geçtiğinde, işte o zaman esas olan için fırtınalar kopmaya başlar. Himayesi altında olduğun güvenli alandan çıkıp sonuca ulaşana kadar kendi dünyanı yaratmaya yeltenirsin. Olur veya olmaz diye dertlenirken kontrolün tamamen sende olduğunu zannedersin. Ama yola çıktığın anda yanılırsın. Herkesin senin gibi olmadığını gördüğünde, çoğunun senin gibi düşünmediğini işittiğinde, sesin yükselmeye başladığında büyürsün. Bu noktada ne kadar inat ettiğin hayata karşı duruşunu temsil eder. Birbirine benzemeden, bir arada yaşayabilmenin zenginlik olduğunu kavradığın anda kötü olana kulaklarını tıkamayı ve senden olmayana saygı duymayı öğrenirsin. Çıktığın yolun farkındasındır; o yüzden kafan yukarıda, taşlara takılmadan, gülümseyerek yürümeye devam edersin.
Yaşanılan coğrafyada var olan kalabalığın çıkardığı ses bunaltıcı olabilir. Terk edip o seslerin tatlı bir melodi olarak duyulduğu başka yerlere gitmek de bir tercihken tüm bu çatlak seslere inat kalıp kendi çığlığını kabul ettirmek de akılda kalıcı olabilir. Tarih boyunca denendi ve ispatlandı. Modern fiziğin babası kabul edilen Galileo; güneş sistemi ile ilgili tespitleri yüzünden dönemin engizisyon mahkemesinde yargılanıp ev hapsine mahkum edilmişti. Karalar bağlayıp, suçlu hissetmek yerine belki de yaşadığı süre boyunca yazdığı en iyi kitabını kaleme aldı. Bugün; onun kanıtı bizim gezegenimizin gerçeği olarak coğrafya derslerinde öğretiliyor. Antik Çağ’da yaşamış, İskenderiye Okulu’nun son ünlü bilgini, felsefe ve bilim alanında bildiklerini paylaşmayı amaç edinmiş bir kadın olan Hypatia; karşıt görüşteki çoğunluğun tehditlerine karşın, öldürülene kadar anlatmaya devam etti. Onun eğilip bükülmeyişi şimdi bir simge haline geldi. Leonardo Da Vinci; neredeyse her bilim alanında denemeler yapıp sürekli yanıldı ama istediğini elde edene ve tatmin olana kadar usanmadan üretti. Var ettikleri ve bıraktıkları ile günümüzde hala bin yılda bir yaşayabilecek bir dahi olarak kabul ediliyor. Frida Kahlo; genel-geçer güzellik algısına doğal kaş yapısıyla karşı çıkarken aynı zamanda fiziksel engelinin duygularının önüne geçmesine izin vermediği bir başkaldırı figürü haline geldi. Geçirdiği trafik kazası sebebiyle hep yatağa bağlı yaşayacağı düşüncesini yıktı ve sanatın iyileştirici gücünü kullanarak ayağa kalktı. Bugün bir kadın sanatçı olarak resimleri ve mücadeleci ruhundan söz ediyoruz.
Chuck Yeager ses hızını aşan uçuş deneyimini gerçekleştiren ilk insan olabilmek için, bir gün öncesinde attan düşüp kaburgalarının kırılmasını önemsemeyerek uçuşu gerçekleştirip rekor kırdı. Bu mucizevi başarısı nedeni ile alkollü bir içeceğe ismi verildi ve günümüzde hala popülerliğini sürdürüyor. Mabel Matiz; bu çağın yaşayan en değerli ozanlarından biri olarak gördüğüm, söze ve müziğe verdiği değer ve kattığı renk ile aynı dönemde yaşadığım için şanslı hissettiğim güzel insan. Kendine aktarılan kültürel kalıntıları benimseyip harmanlayarak bambaşka bir müzik janr haline getiren ve kulaklarımızın pasını silip duygularımızı yoğunlaştıran bu adam tüm bu parlaklığına rağmen tercihleri yüzünden söndürülmek istendi. Konserleri iptal edilip klipleri yasaklanarak oyun dışı bırakılmaya çalışılsa da zevk almaktan ve çocuk olmaktan vazgeçmeyişi rahatsız etti. Hak edilmiş ödüller hak etmeyenlere verilince sıkılmadı, yılmadı ve kendisine daha önce verilen bu ödülü “sahibinden satılık” başlığı ile online alışveriş sitelerinde 5 TL’ye satışa çıkardı. Bir kez daha yüksek sesle alkışı elde etti. Seçtiği yolda, umursamadan, daha da çok üreterek, eğlenerek, kaliteli bir endamla yürümeye devam ediyor, cesaret veriyor.
Yolun sonuna gelindiğini düşündüğümüz, dünyalı olarak sağlıklı kalamadığımız, birçok travmatik durumu kabullenmek zorunda kaldığımız ve maruz bırakıldığımız dönemlerden geçerken bu iyiye teşvik örnekler olsun gözümüzün önünde. Alışılageldik düzenden çok farklı ilerlendiği ve ayak uydurmaya çalışırken geride kalıyormuş hissi yarattığı düşünülebilir. Fazlalıkları atıp yükü hafifletmek; aynı sayfada olma zorunluluğu içerisinde bilmediğin yerlerde koşmaya çalışmaktan değil dilediği zaman kafasına estiği gibi davranmayı az da olsa kabul etmekten geçiyor. Daha iyisini birlikte, uyum içinde, karşılıklı anlayış ve tahammül ile gerçekleştirebileceğimizi bildiğimiz halde eksiltmeye çalışmak ve yok saymak yerine var olanı filtresiz, doğal, olduğu gibi sindirebilmenin farkındalığı bizi ileriye götürecek. Halı altına süpürüp günü geldiğinde kullanmak için biriktirilen iyi ve kötü tüm şeyler yürümeye cesaret edilen yolda bize eşlik ediyor. Reddetmeden yolumuza bakalım. Queen’in dediği gibi “Show Must Go On”*
*Şov Devam Etmeli.