1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Yönetenler ya da tedarikçiler haksız kazanç elde ediyor”
“Yönetenler ya da tedarikçiler haksız kazanç elde ediyor”

“Yönetenler ya da tedarikçiler haksız kazanç elde ediyor”

CTP Milletvekili Erkut Şahali, Toprak Ürünleri Kurumu’nun, dünyada kabul gören güncel borsa fiyatlarından 60 Dolar daha pahalıya, “ihalesiz” şekilde ürün satın aldığını söyledi...

A+A-

Ertuğrul SENOVA

Kıbrıs’ın kuzeyindeki ekmek üretimi için gereken buğdaydan, hayvanların yiyeceği arpaya kadar, ihtiyaç duyulan tüm tahıl ürünlerinin üretimi, tedariki ve ithalatından sorumlu Toprak Ürünleri Kurumu (TÜK), “yolsuzkluk” iddialarıyla anılıyor...

YENİDÜZEN, söz konusu iddiaları, iddia sahiplerinden dinliyor...

“TÜK, çeşitli krizleri bahane ederek borsada 210 Dolara satılan arpayı, ihalesiz şekilde, spot piyasadan 260 Dolar’a satın alıyor. Üstelik bu satın alma işlemini, hem Bakanlar Kurulu’ndan, hem de Yönetim Kurulu üyelerinden habersiz şekilde yapıyor. Arpa üreticiye, 50-60 Dolar daha daha pahalıya satılıyor, hayatın pahalılaşmasına neden oluyor. Şu anda yönetenler ya da tedarikçiler... Birleri TÜK aracılığıyla hakkı olmayan kazançlar elde ediyor.”

Bu iddialar, yaklaşık 1 yıl boyunca, CTP – TDP – HP – DP Koalisyon Hükümeti’nde Tarım Bakanı olarak görev yapmış, CTP Milletvekili Erkut Şahali’ye ait.

Şahali, kendi bakanlık döneminin sona erdiği 2019 yılından bu yana siyasi kaygılarla müdür atanmayan TÜK’te, Yönetim Kurulu Başkanının, müdüre ait yetkileri mevzuata aykırı şekilde kötüye kullandığını söylüyor:

“TÜK’e müdür atanmadı, mevzuata aykırı şekilde Yönetim Kurulu Başkanı, Müdürün görevlerini de yürütüyor. Üstelik imzalı evraklarda kullanılıyor ki bu başlı başına bir inceleme, denetleme ve aslında yargı konusudur.”

Şahali’nin iddiaları, sadece teşkilat şemasındaki mevzuata aykırılıkla sınırlı da değil...

TÜK’ün, aynen KIB-TEK’teki ihalesiz ve zararına alımların yapılmasını sağlayan, Bakanlar Kurulu kaynaklı “Yasa Gücünde Kararnamelerle” yönetildiğini söyleyen Şahali, ihalelerin, şefffaflık için yapıldığını, aksinin “şaibeler” oluşturduğunu ifade ediyor:

“İhale dediğiniz şey, alımın, yurttaş tarafından denetlenebilir olmasını sağlar. Kamu menfaatinin maksimum düzeyde korunması anlamına gelir. İhale koşullarını ortadan kaldırırsanız, o ihaleyi, o satın alma işlemini yürütmesi gerekenin vicdanıyla sınırlandırırsınız. TÜK, 4 yıldır ihalesiz alımlarla, görevdeki kişinin vicdanıyla yönetilmektedir.”

TÜK’ün ihalesiz şekilde, borsadan değil; spot piyasadan pahalı fiyatlara satın aldığı ürünleri, güncel piyasadan 50-60 Dolar daha pahalı fiyatlardan sattığını, bunun da hayat pahalılığının artmasına neden olduğunu söyleyen Şahali, spot piyasadan yapılan bazı alımlarda Bakanlar Kurulu veya TÜK yönetimine haber verilmediğini de iddia ediyor.

Şahali, sadece Yönetim Kurulu Başkanının kararıyla yapılan söz konusu alımların şaibeli olduğunu söylüyor.

Şahali’nin sözünü ettiği “şaibe” iddiasını anlamak için, ilk olarak spot piyasa kavramını anlamak gerekiyor. Erkut Şahali, spot piyasa mantığını şöyle özetliyor:

“Spot piyasa dediğiniz şey, birilerinin sipariş ettiği, ancak sipariş ettiği gibi çıkmadığı için almayı reddettiği mallardan oluşur. Diyelim ki birileri, arpa satın almaya karar verdi. Arpayı, taşıyacak olan gemi satın alır ve siparişi veren kuruma götürür. Eğer gelen ürün, siparişte belirtilen kriterlere uygun değilse, siparişi veren kurum satın almaktan vazgeçer. Ürünlerin kriterlere uymama nedeni; örneğin ürünün ıslanması, yeni ürün değil bir önceki yılın hasadından gelmesi veya küf bağlaması olabilir. Bu durumda arpa, tedarikçi geminin elinde kalır. Geminin o maldan kurtulması gerekir. Aksi halde, bir sonraki tahhüdünü yerine getirmkete zorlanabilir. Bu nedenle, piyasada değerinin altında bir fiyatla o malın reklamını yapar ve ondan bir an önce kurtulmak için gayret sarf eder.”

Şahali, “Şu anda bu kurumda birileri, hakkı olmayan kazançlar elde etmektedir. Bu yönetenler de olabilir, tedarik eden de olabilir” diyor ve ekilyor:

“Bunun kararını, bu devletin ilgili denetim mekanizmaları bulmalı ve vermeli. O da kimdir? Sayıştay Başkanlığıdır. Başbakanlık Denetleme Kurulu’na güvenecek değilim. Başından sonuna kadar tamamen güvenilmez bir kurumdur. Son derece yanlı bir başkanı olduğunu düşünüyorum. El mahkum sayıştaya bu konuda güvenmek zorundayız.”

“TÜK olmadan bu ülkeye buğday, arpa gelmez”

► YENİDÜZEN: TÜK’ün işlevini, yurttaşın gündelik hayatına etkisini nasıl tanımlarsınız?

► Erkut Şahali: “TÜK, bu ülkedeki tahıl ticaretinin yetkili ve sorumlu makamıdır. Bu ülkede üretilen hububatın; arpa buğday ve benzerlerinin ticaretini düzenleyen makam, TÜK’tür. Ve ithalat noktasında da izinlendirme makamıdır. Ekmeklik buğdayın ithalatında, arpa sıkıntısı varsa arpa ithalatında da yetkili makam TÜK’tür. Mali kabiliyetleri müsaitse bu ithalatı kendisi yapar. Müsait değilse, birilerinin ithal etmesine izin verme yetkisini kullanır. En önemli müşterisi de aslında Kıbrıs Türk hayvan üreticileridir. Çünkü özellikle arpa, hayvan besleme programının yüzde 50’sini oluşturur. Hayvan beslemenin omurgasını oluşturur. Tekel durumundaki TÜK, hayvan üreticilerinin aslında kara gün dostudur. Arpanın bu ülkede satın alınmasını da, ülkeye tedarikini de yöneten yetkili kurum durumundadır. TÜK olmadan bu ülkeye ekmeklik buğday gelemez. Her birimizin hayatına doğrudan teması vardır. Ama birinci derecede muhatapları Kıbrıs Türk tahıl yetiştiricisi ve Kıbrıs Türk hayvan üreticisidir. Temel misyonu da yetkili olduğu alanlarda piyasanın düzenlenmesi ve denetlenmesidir. TÜK bu ülkenin ihtiyaç duyduğu tüm hammaddeyi de ithal edebilir ama şuan o kadar derin bir çıkmazdadır ki bunu gerçekleştiremiyor. Örneğin belli bir miktar hayvan yemininin ithalatını gerçekleştirerek, piyasada bir oyuncu olarak yer alır, rekabeti kızıştırır ve özel sektörün yaptığı ticarette bir diğer rekabet unsuru olarak yer alabilir.”

“TÜK’e müdür atanmadı, mevzuata aykırı şekilde Yönetim Kurulu Başkanı, Müdürün görevlerini de yürütüyor”

► YENİDÜZEN: Sizin Tarım Bakanı olarak görev yaptığınız dönemde TÜK’ün bir müdürü var mıydı? Kurum ne zamandan itibaren ve nasıl müdürsüz kaldı?

► Erkut Şahali: “Bizim devrettiğimiz dönemden itibaren TÜK’ün herhangi bir müdürü yok. 2019 Mayıs’tan bu yanan müdür ataması yapılmamıştır. 2019’dan bu yana Yönetim Kurulu Başkanları,  müdür yetkisi kullanarak TÜK’ü yönetiyorlar ki bu da kategorik olarak TÜK mevzuatına aykırı bir durumdur. Çünkü TÜK Yönetim Kurulu üyelerinin ve başkanının, herhangi bir icra yetkisi yoktur. Ama maalesef çok hoyratça, teşkilat şeması içerisinde müdüre ait yetkiler Yönetim Kurulu Başkanları tarafından, üstelik imzalı evraklarda kullanılıyor ki bu başlı başına bir inceleme, denetleme ve aslında yargı konusudur. Çünkü mevzuata aykırı bir hareket vardır.”

“Başsavcılık görüşüne rağmen TÜK’ün başında şu anda özel sektörde iş yapan biri var”

► YENİDÜZEN: Yönetim Kurulu Başkanı ile ilgili mevzuata aykırılık sadece bu konuda mı?

► Erkut Şahali: “TÜK Yönetim Kurulu’nu; Ziraat Mühendisleri Odası temsilcisi, Çiftçiler Birliği temsilcisi, Maliye Bakanlığı temsilcisi ve Tarım Bakanlığı temsilcileri oluşturuyor. Başsavcılık’tan alınan bir görüşe göre, bakanlıkları temsilen yönetim kurullarında görev yapanların kamu görevlisi olma zorunluluğu vardır. Şu anda TÜK Yönetim Kurulu’nun yapısı böyle değil. Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan ve fiiliyatta müdür yetkisi de kullanan kişi, özel sektörden gelen, kamuyla herhangi bir irtibatı olmayan bir kişi. Bu noktada da hükümetin, devletin avukatı ve hukuk danışmanı olan Başsavcılığın görüşüne rağmen, aksi şekilde hareket ettiği bir vakadan söz ediyoruz.”

img-2527.jpg

“TÜK, arpa borsasından 50-60 Dolar daha pahalıya satış yapıyor”

► YENİDÜZEN: Yönetim Kurulu Başkanının, olmayan TÜK Müdürüne ait görevleri yetkisizce kullandığını söylediniz. Bunu açar mısınız?

► Erkut Şahali: “Personel görevlendirmesi, personelin özlük haklarının düzenlenmesi, en önemlisi alım – satım kararları, fiyatlandırma, bilançoların hazırlanması… Bunlar asıl ve sürekli kadrolardaki memurlar tarafından yürütülmesi gerekir. TÜK bir kurumdur. Ama TÜK’ün yasasındaki personel, birer kamu görevlisidir. Devlette çalışan herhangi bir memur gibi değildirler, kurum bünyesinde birer devlet çalışanıdırlar. Bu yasaya bağlı olarak yetki ve sorumlulukları vardır. Ama maalesef Yönetim Kurulu başkanları son 2 dönemdir, TÜK’ün kadrosu içerisinde bulunan birer yönetici personel gibi hareket ediyorlar. Bu, yetkisiz işlemdir. Suistimaldir. Mevzuatın hiçe sayılmasıdır. Bir de güçler ayrılığının otadan kalkmasıdır. Çünkü Yönetim Kurullarının temel görevi, kurumla ilgili kararlar almak ve personele bildirmek, kararların gereğinin yerine gelip gelmediğini denetlemektir. Ama denetleyen makamla denetlenmesi gereken makam iç içe geçmiş vaziyette. Bu da suistimale korkunç açık bir kapı yaratıyor. Kurumda korkunç bir suistimal ve iddialı söylüyorum, yolsuzluk şüphesi söz konusudur. Özellikle Bakanlar Kurulu kararı yetkisinde yapıldığı söylenen ihalesiz alımlarla... Kamu İhale Yasası’nın devreden çıkarılması sonucu verilen alım kararlarının tamamı şaibeli alımlardır. İhale dediğiniz şey, alımın, yurttaş tarafından denetleyebilir olmasını sağlar. Kamu menfaatinin maksimum düzeyde korunması anlamına gelir. İhale koşullarını ortadan kaldırırsanız, ancak o ihaleyi, o satın alma işlemini yürütmesi gerekenin vicdanıyla sınırlandırırsınız kendinizi. Halbuki vicdan her zaman işe yarmadığı için bu tür mevzuatlar düzenlenir. TÜK, 4 yıldır ihalesiz alımlarla yönetilmektedir. Bu, korkunç bir kaynak israfı anlamına gelir. TÜK’ün ödenemeyecek kadar büyük borçları vardır. Bunun artması söz konusudur. TÜK, devletin süpvansiye ettiği bir fiyatla üreticiye yaklaşık olarak 250 – 260 dolar civarı arpa satışı gerçekleştirmekte. Halbuki dünya borsasında bulabileceğiniz en pahalı arpanın fiyatı 7 Temmuz 2023 itibariyle 210 Doları geçmez. TÜK’ün satış fiyatıyla borsadaki arpa fiyatı arasında yaklaşık 50 – 60 Dolarlık bir fark vardır. Bu ne anlama gelir? Yaşamın daha pahalı olması, hayvan üreticisinin çok daha maliyetli üretim yapması anlamına gelir. Bunun sebebi de ihalesiz alım kararlarının veriliyor oluşdur.

“Yönetenler ya da tedarikçiler... Şu anda birileri TÜK aracılığıyla hakkı olmayan kazançlar elde ediyor”

► YENİDÜZEN: Piyasadan 50 Dolar daha pahalıya satış iddiasında bulunuyorsunuz. Bu iddianızı nereye dayandırıyorsunuz? Sizce neden böylesi bir durum yaşanıyor?

► Erkut Şahali: “İyimser tahminim, kabiliyetsizlik, beceriksizlik nedeniyle pahalı aldığı için pahalı satıyor. Ama iddiam odur ki; ithalat fiyatlarını da en azından uzun kulaktan öğrendiğim, pahalıya alıyor, pahalıya satmak zorunda kalıyor. Niye pahalıya alıyor? Borsa fiyatları pazarlıksız ihalesiz somut olarak borsada görülebilen fiyatlar, örneğin bugün için 210 Dolar civarındayken, neden kurum 250-260’tan 330’a kadar varan fiyatlarla satıyor? Her bir tonda 50 Doalrlık bir kayıp niye yapılır, üstelik ihalesiz alım tekniği ile yapılan bu alımlarda, bu kadar hoyrat nasıl davranılır? Ama şimdi KIBTEK’in Sayıştay tarafından tespiti yapılan ihale yolsuzluğu, ihalesiz alımlardaki kamu kaybını hesaba katarsanız, burayı çok net anlarsınız. 3 aylık dönemde KIB-TEK’te yaklaşık 35-40 Dolara halledilen nakliye işi, 170 Dolara kadar çıkan fiyatlarla yapıldı. Sadece 3 ayda kurumun uğradığı zarar 6.7 milyoyon Dolar oldu. TÜK’de de aynı mantıkla, aynı yasa gücünde kararnameyle iş yapıldığı için hem de 4 yıldır, 2019’dan beridir… Önce pandemi koşulları istismar edildi. Pandemi koşullarında ithalatın hala devam etmesi mümkündü. Ardından Rusya – Ukrayna savaşı istismar edildi. Aman ülke tahılsız kalmasın denilerek… Tahıl koridoru açıldıktan sonra da kapaılıymış gibi fiyatlarda alımlar yapıldı. Bunu TÜK eğer şeffaflıkla alım fiyatlarını tarihleriyle birlikte paylaşırsa, borsadan incelemesini yapmak mümkündür. Kolidor kapalıyken de açıkken de çok daha fahiş fiyatlı alımlar söz konusu oldu. Hem de ihalesiz oldu. İhalesiz olan hiçbir şeyin izahı mümkün değildir. Benim iddiam budur. Şu anda bu kurumda birileri, hakkı olmayan kazançlar elde etmektedir. Bu yönetenler de olabilir, tedarik eden de olabilir. Bunun kararını, bu devletin ilgili denetim mekanizmaları bulmalı ve vermeli. O da kimdir? Sayıştay Başkanlığıdır. Başbakanlık Denetleme Kurulu’na güvenecek değilim. Başından sonuna kadar tamamen güvenilmez bir kurumdur. Son derece yanlı bir başkanı olduğunu düşünüyorum. El mahkum sayıştaya bu konuda güvenmek zorundayız.”

“Bakanlar Kurulu, hatta Yönetim Kurulu’ndan habersiz şekilde spot piyasadan alım yapılıyor”

► YENİDÜZEN: Arpa madem ki borsada maksimum 210 Dolar civarında satılıyor, TÜK Yönetim Kurulu 260 Dolara arpayı nereden buluyor?

► Erkut Şahali: “Spot piyasadan. Bakanlar Kurulu kararlarında spot piyasadan yapılacak alımlar diye ifade edilmekte. Bir kere bu hükümetin spot piyasayı nasıl algıladığını ben anlayabilmiş değilim. Ama dünyanın her yerinde spot piyasa dediğiniz şey, birilerinin sipariş ettiği, ancak sipariş ettiği gibi çıkmadığı için almayı reddettiği mallardan oluşur. Yani spot piyasadan arpa alacaksanız eğer, o arpayı sizden önce birileri sipariş etti ve aradığı kriterleri belirterek bunu yaptı, bu kriterlere ugun olmadığı için o  geminin üzerindeki arpa, artık taşıyıcının sorumluluğunda olan bir üründür. Çünkü taşıyıcı o maldan kurtulacağı varsayımıyla iş planı yapmıştır. O maldan kurtulamadığı zaman bir sonraki tahhüdünü yerine getirmkete zorlanabileceği için piyasada değerinin altında bir fiyatla o malın reklamını yapar ve ondan bir an önce kurtulmak için gayret sarf eder. Akaryakıtta spot piyasa çok tehlikeli bir piyasa. Konuya çok yakından ilgi göstermenize gerek yoktur. Örneğin fuel oil ararsanız ve spot piyasadan bunu bulma niyetiniz varsa, istemediğiniz miktarda bulabilirsiniz çünkü akaryakıtta son derece hassas kriterler vardır. Kükürt oranı, katran miktarı, sülfür oranı buna bir faktördür. Bu değerlerde eğer bir farklılık varsa siparişi ettiğiniz ürünle elde ettiğiniz arasında bir fark varsa almayı redderdersiniz o mal spot piyasaya düşer, yarı fiyatına satın almak hatta üstünden para alarak o malı almak mümkündür. Arpada da durum aynıdır. Örneğin ıslanmışsa, yeni ürün değil bir önceki yılın hasadından gelmişse, küf bağlamışsa, alıcı reddeder ama o ürün hala gemi üzerindedir ve gemicinin ondan kurtulması gerekir. Yani tedarikçinin değil gemicinin malına dönüşür. Doğrudan spot piyasadan alım yapacağını söyleyen Yasa Gücünde Kararnamelerle hükümet TÜK’ü yetkilenmiştir. Hangi koşulla? Alınacak olan malın Bakanlar Kurulu’nda karara bağlanması koşuluyla. Bakanlığın onaylaması koşuluyla. Şu anda TÜK’ün yaptığı hiçbir alımda bu prosedür uygulanmamakta. Bakanlık onayı söz konusu değildir. Bırakın bakanlığı, Yönetim Kurulu kararı bile olmadığını iddia ediyorum. Bakanlar Kurulu kararlarına erişimimiz var. Halka açıktır. Yasa Gücünde Kararname’de tarif edilen yöntem de arpanın alımının kararının Bakanlar Kurulu’nda verileceği söylenmişken, eğer hiçbir karar yoksa buna ilişkin Resmi Gazete’de ama ülkeye sürekli arpa geliyorsa, ne demek istediğim çok kolaylıkla anlaşılır. Suistimal, yolsuzluk, görevi kötüye kullanma iddiam, Bakanlar Kurulu kararında tarif edlien mekanizmanın uygulanmayışından kaynaklanmakta. Kurumdaki en üst amir durumdaki Mali İşler Şube Amiri, tamamen devre dışı bırakılmıştır. Onun görevlerini yerine getirmek üzere yetkisiz bir personel görevlendirilmiştir. Üstelik Yönetim Kurulu kararı olmaksızın, üstelik Maliye Bakanlığının onayı olmaksızın mevzuata aykırı şekilde.”

“TÜK’ün durumu, KIB-TEK’ten daha beter”

► YENİDÜZEN: Son olarak, sizce TÜK’ün sonu KIB-TEK gibi olur mu?

► Erkut Şahali: “Bu gişile çok daha beter olur. KIB-TEK’te kötü yönetimi durdurduğunuz gün aslında kurumun düze çıkması mümkündür. Yani bakım onarımı yapabilen bir organizasyon geliştirdiğinzide, akaryakıt alımını gerçek fiyatıyla başaran ve ürettiği enerjiyi de maliyet detaylarını da göz önünde bulundurarak fiyatlandıran bir KIB-TEK anında düze çıkar. Ama TÜK’te durum çok farklı. Çünkü TÜK’te örneğin yurtiçinde üretilen tahılın ticaretiyle ilgili farklı bir senaryoya ihtiyaç var. Kuraklık olduğu zamanlarda ihtiyaç duyulan ürünün ithaliyle ilgili farklı bir senaryoya ihtiyaç var. Tüm bunları gerçkeleştirirken de ciddi bir hazır paraya ihtiyacınız var. İthalatta veresiye çalışmanız mümkün değildir. KIB-TEK’te damlattığınız her damla yakıtın karşılığı anında geri döner. Ama tahıl ticaretinde öyle değildir. Sizin verdiğiniz ürünün paraya dönmesi zaman alır. Zaten TÜK’te ticaret vadelere yayılmıştır. TÜK zora girdiği zaman çıkmazı çok daha derin olur. Buna bir de kurumun halihazırda büyük olan ama son 4 yılda korkunç boyutlara ulaşan borç yükünü de hesaba katarsanız, şu anda TÜK kurtulması kolay olmayan bir kurumken, kurtulması imkansız bir kuruma dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. Bunu ben söylemiyorum aslında. Örneğin TÜK Yönetim Kurulu Başkanı geçtiğimiz günlerde verdiği beyanatta mali durumun kendinden önceki döneme göre çok daha iyi olduğunu söylüyor. Nasıl bir kurum devraldı, bugün nasıl bir kurumla karşı karşıyayız. Asında devraldığından çok daha kötü durumda bir TÜK var. 2023 yılı hasadının ambarlara alınması süreci hala başlamadı ki bu tarihte ilktir. Hala bir önceki yıl üretilen tahıl ürününün teslim alınmaması anlaşılabilir değildir. Çiftçiler Birliği, TÜK olmaksızın üyelerinin para kaznamasını sağlayabilecek durumda değildir.”

Bu haber toplam 3034 defa okunmuştur