1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Yöneticiler Yapması Gerekenleri Yapmadıklarında da Sorgulanmalıdır
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Yöneticiler Yapması Gerekenleri Yapmadıklarında da Sorgulanmalıdır

A+A-

2006-2007 yıllarında YÖDAK Kurucu Başkanı olarak görev yapan Prof. Dr. Tahir Çelik ile KKTC yükseköğretiminin kısa tarihini, bilinen ve bilinmeyen yönlerini, mevcut sorunlarını ve çözüm önerilerini detaylı bir şekilde ele aldık. Sohbetimizde, yükseköğretimin "üniversiteler adası" hedefi ile yola çıkarken, "diplomalar mezarlığına” dönüşmüş durumu üzerine enine boyuna konuştuk. Keyifli, yararlı ve bu ülkenin yükseköğrenimini gaile edinen herkes için okunması gerek bir yazı ortaya çıktı. İşte o sohbetten bazı notlar:

  • KKTC’de sadece yükseköğretimde değil, genel eğitim sisteminin de ciddi sıkıntılar var. Öğrencilerimizin akademik başarıları çok geriledi. Buna rağmen, neredeyse herkes üniversite mezunu. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?” diye lafı açtım.

 

Tahir hocam, yakın geçmişi hatırlatarak söze başladı:

  • Geçmiş yıllarda, özellikle 80’li yıllarda Türkiye üniversitelerine giriş sınavlarında (o zamanki adıyla ÜSS) farklı alanlarda Kıbrıslı Türkler birincilik alıyordu. Fizik alanında, matematik alanında, kimi zaman tıp veya mühendislik alanlarda bile sınav birincileri Kıbrıs’tan olurdu. Oysa günümüzde biz çok gerilerde kaldık. KKTC’ye özel kontenjan ayrılmazsa T.C. üniversitelerini öğrencilerimiz kazanamaz hale geldik. Nerden nereye geldiğimizi bu ülkeyi yönetenler düşünmelidir.

“Neden böyle oldu diye araya girdim?” Tahir hocam, “nedenini söyleyeyim” dedi.

  • Ben 2006-2007 yıllarında YÖDAK Kurucu Başkanı olarak görev yaptım. Bu görevdeki en büyük kavgam Kıbrıslı öğrencilerin ülkemizdeki üniversitelere girişte bir merkezi sınav yapmaktı. Aslında bu benim keyfimle de değildi. Yükseköğretim Yasası bunu emrediyordu ve devlet de bunun için bir tüzük yapmıştı. 2006 yılında bunun için ilk girişim yapıldığında bir üniversite tepki gösterdi. Bunun üzerine dönemin hükümeti bir yıl bunu erteleyelim dedi. Bir yıl sonra bu konuyla ilgili bütün üniversite rektörleri ve sahiplerinin katıldığı geniş katılımlı bir toplantı yapıldı. O toplantıda üniversitelerin tamamı bu merkezi sınava karşı çıkarak, merkezi sınav yapılmaması kararını aldı. Ben de; “Bu karar bu ülke için çok büyük bir kötülüktür. Giderek artan üniversite sayısına paralel olarak önce liselerde eğitim kalitesinin düşeceğini daha sonra geriye doğru ilerleyerek ortaokul ve ilkokullarda eğitim kalitesinin çok gerileyeceğini söylemiş, bu kararın çok kötü bir uygulama olacağını ısrarla savunmuştum.”  Ne var ki üniversite sahipleri eğitim kalitesi gailesi taşımıyordu bu söylediklerimi hiç dinlemediler bile. O şartlarda benim yapmam gerek tek bir şey vardı, istifa etmek. Ben de YÖDAK Başkanlığından istifa edip ayrıldım. Bugün haklı çıktığımı görmek beni üzüyor.

Esas konumuza dönmek için aklımdaki en önemli soruyu soruyorum:

  • YÖDAK’ın Avrupa Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Birliği (ENQA) üyeliği sizin girişimlerinizle gerçekleşmişti oysa geçtiğimiz günlerde tam üyelik başvurusu kabul edilmediği gibi gözlemci (aday) üyeliği statüsü de sonlandırıldı. Bu konudaki görüşlerinizi çok merak ediyorum.

 

  • Ben YÖDAK Başkanı iken 2007 yılında Oslo’da yapılan toplantıda Avrupa Yükseköğretimde Kalite Güvencesi Birliği (ENQA) bizi “associate member” yani asil üye değil ama asil üye kadar güçlü bir rolle kabul etti. Bunun için çok çalışmıştık. O dönemde Bolonya Sürecine üye 48 ülkenin elçilerine yazılar yadım, temaslar kurdum. Dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat, ilgili büyükelçilerle görüşme yapacağından beni de çağırır, ben de yükseköğretim stratejimizi büyükelçiye aktarır desteğini almak için girişimlerde bulunurdum. Yani yükseköğretimde oldukça iddialı uluslararası ilişkiler oluşturmuş, ciddi temaslar kurmuştuk. Nitekim yine 2007 yılında Londra’da yapılan Bolonya Süreci toplantısına dönemin T.C. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik benim danışmanı olarak oraya katılmamı istedi. Ve o toplantıda İngiltere Eğitim ve Teknoloji Bakanı ile resmi olmayan toplantılar yapma fırsatı buldum. Ne var ki o noktadan sonra hiçbir uluslararası temas yapılmadığı gibi elde edilen kazanımlar da kaybedildi. ENQA’dan atılmamız beni çok üzdü. Gerekçelerini biliyorsunuz ama ben yine de söyleyeyim: Birinci eski YÖDAK Başkanının tutuklanması, ikincisi sahte diploma olayı, üçüncüsü de YÖDAK’a siyasetin bulaşması, bağımsız bir kurum olmaması.

 

“Peki, ne yapmalıyız?” diye araya giriyorum. Tahir hocam hemen yanındaki belgeyi bana veriyor ve şöyle diyor:

  • Bu diploma krizi üzerine ben birtakım çalışmalar yapmıştım. Bu çalışmamı Milli Eğitim Bakanı ile de paylaştım. KKTC yükseköğretimi için şunları yapmamız gerektiğini düşünüyorum:
  1. KKTC’deki üniversiteler arasında “yatay geçiş” tüzüğü yapmak: Bu tüzükle üniversiteler arasında yata geçiş yapmak isteyen öğrencilerde başarı koşulu aranacak.
  2. Merkezi öğrenci kayıt veri tabanı oluşturmak: KKTC’deki tüm üniversite öğrencileri ortak kullanılan bir yazılımla öğrenci kayıt veri tabanı oluşturulacak böylelikle yükseköğretim öğrencileri ile ilgili tüm bilgiler anında elde edilebilecek.
  3. KKTC’li öğrenciler için YÖDAK tarafından merkezi sınav yapılması: Böylelikle üniversitelerde kimi bölüm ve/veya programlarda KKTC’li öğrenciler yığılmasının önüne geçilecek ve liselerdeki eğitimin kalitesinin yükseltilmesi sağlanmış olacak.
  4. YÖDAK Yasası güncellenmelidir: YÖDAK’ın denetleme görevini gerçekleştirebilmesi için yasanın güçlendirilmesi gerekmektedir.
  5. Öğretim Elemanları veri tabanı kurulmalıdır: YÖDAK bünyesinde oluşturulacak bir yazılım ile tüm öğretim elemanlarının uzmanlık alanları içeren bu veri tabanıyla yükseköğretim kalitesinin artması desteklenecek.
  6. Sınav dış temsilci (External Examiner) mekanizması kurulmalıdır: Bu mekanizma üniversiteler arasındaki kalite uçurumunu ortadan kaldıracak.
  7. Öğretim Elemanları Birliği kurulmalıdır: Kamu nitelikli bir sivil toplum örgütü olarak yasa ile kurulan meslek örgütü olacak. Böylelikle herkesin öğretim elemanı olarak görev yapmasının önüne geçilmiş olacak.

Tahir hoca, yapılması gerekenleri sıralıyor ve şunu vurguluyor: “Yöneticiler sadece kötü şeyler yaptıklarında değil, yapmaları gereken şeyleri yapmadıklarından da sorumlu olmalı ve sorgulanmalıdır.”

Daha çok şey konuştuk. KKTC yükseköğretiminde “kaliteli diplomadan, sahte diplomaya” varan geniş diploma yelpazesi ve pasif öğrencilerin sanılandan çok daha fazla olduğu ile ilgili sohbetimizi haftaya yine bu sayfada okuyacaksınız. Hayretler içerisinde kalacağınız eminim…

tahircelik.jpg

Bu yazı toplam 350 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar