1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Yorgos Kukumas yazdı:“1963 Kanlı Noeli’nden hatırlatmalar…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Yorgos Kukumas yazdı:“1963 Kanlı Noeli’nden hatırlatmalar…”

A+A-

21 Aralık 1963’te başlayan iki toplumlu çatışmalar, Kıbrıslırum toplumunda tartışılmaya devam ediyor…

 

21 Aralık 1963’te başlayan iki toplumlu çatışmalar, Kıbrıslırum toplumunda tartışılmaya devam ediyor… Bu konuda gerek sosyal medyada, gerekse Kıbrıslırum medyasında çeşitli makaleler, görüşler, öneriler yayımlanmaya devam ediliyor.

Geçtiğimiz günlerde, arkadaşımız Yorgos Kukumas da “1963 Kanlı Noeli’nden hatırlatmalar” başlıklı makalesini, sosyal medya sayfasında paylaştı. Biz de bu makaleyi çok değerli arkadaşımız Gina Chappa’ya göndererek İngilizce’ye çevirmesini rica ettik. Sevgili Gina bu makaleyi İngilizce’ye çevirdi. Biz de YENİDÜZEN’deki okurlarımız için Yorgos Kukuma’nın makalesini İngilizce’den Türkçe’ye çevirdik.

Yorgos Kukumas’ın kaleme aldığı makale şöyle:

“1963-64’teki iki toplumlu çatışmaların başlangıcı olan Kıbrıs’taki 1963 Kanı Noeli’nin üstünden yarım asra yakın bir süre geçmiş olduğu halde bunun etkilier hala kaotik anlaşmazlıklara yol açmaktadır, yalnızca iki toplum arasında değil, toplumların kendi içinde dahi bu olayların anlatılması kaotik anlaşmazlıklara neden olmaktadır. Bu olayları nasıl isimlendireceğimiz konusunda anlaşmazlığa düşüyoruz.

Sonuçta bu TMT’nin organize ettiği provokasyonlar ve Kıbrıslıtürkler’in uzun vadeli silahlandırılmasının sonucunda ortaya çıkan bir Türk isyanı mıydı (Turkoantarsia)? Yoksa bu, Kıbrıslırumlar’ın üç yıl önce Zürih-Londra anlaşmaları’yla üzerinde uzlaşılmış bulunan her şeyi tek taraflı olarak ortadan kaldırma girişiminin sonucunda mı ortaya çıkmıştı?

Yasadışı “toplum orduları”nın oluşturulmasından ne tür dersler çıkarabiliriz? Çünkü bu “toplum orduları”, hem EONSİS, hem de TAKSİM’in gömülmesine yol açan Kıbrıs’ın bağımsızlığına ortak imza atan Kıbrıs devletinin yasal liderliğinin toleransı ya da iyi dilekleriyle ortaya çıkmıştı… İki toplumun iktidardaki sınıfları olayların gelişiminden ne kadar tatmin olmuşlardı? Çünkü toplumlardan birisi uluslar arası bakımdan tanınmış ve yasal devleti kendi başına idare etmeyi başarırken, diğeri ise enklavlarda askeri devlet tarzı bir otorite oluşturmuştu… Bu, adanın taksimi için yabancı emperyalist komploların bir başlangıcı mıydı yoksa Kıbrıslılar’ın kendileri kendi milliyetçiliklerinde birbirlerini mi doğruyorlardı? Ve neden her ikisi aynı anda olamıyordu?

Kıbrıs tarihi konusunda iki burjuva kavram – milliyetçi kavram ve liberal kavram – Tarih’ten kendilerine uygun olan şeyleri alırlar ve bunu değişmez olarak belirlerler.  Sonra da redçiliği ve boyun eğmeyi oluştururlar, önceden belirlemiş oldukları redçilik ve Kıbrıs sorunundaki çözüm çabalarında ne gelirse gelsin buna razı gelmeyi ortaya koyarlar. AKEL’in bu konudaki görüşü ve çizgisi ise farklıdır. Yalnızca bizzat AKEL’in o dönemde yapmış olduğu kendi değerlendirmelerinin yanlış olduğunu kabul etmekle kalmıyor AKEL, aynı zamanda tüm Kıbrıs halkının perspektiflerinden Kıbrıs sorununa ve Tarihe bakıyor… İşte bu nedenle 1963-64 olaylarıyla ilgili tarihsel sayfa ve bunu izleyen olaylarla ilgili perspektifimizi ortaya koyuyoruz ve bundan sonuçlar çıkarılmasını istiyoruz…

Öncelikle şu: Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslırum siyasi güçlerinin alışagelmiş olduğu “zorunluluk kanunu”yla idare edilen bir durum değildir, Kıbrıs Cumhuriyeti iki toplumluluk ve iki toplumun siyasi eşitliğine dayalı olarak oluşturulmuş, bunlar onun varlığının kopmaz parçaları olan bir devlettir. İşte bu nedenle ister özgün biçimde, ister yapay biçimde, ister geçmişte veya şimdilerde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını ve devamını savunmakta olanlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni olduğu gibi savunmalıdırlar, gönüllerinde yatan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni değil…

İkincisi… NATO güçlerinin 1974 trajedisindeki kanlı, açık ve acı biçimde teyid ettiği rolü (ki buna sözde anavatanların rolü de dahildir) egemen ve bağımsız bir Kıbrıs Devleti’nde işgalci ve garantör haklarının ortadan kaldırılması pozisyonunun doğruluğunu ortaya koymaktadır. Bunun da ötesinde, orduların varlığının insanlara daha fazla güvenlik getirmediğini göstermekte ve askersizleştirmenin çözümün zorunlu bir maddesi olması gerektiğini teyid etmektedir.

Üçüncüsü… 1960’lı yıllardaki Kıbrıslırum liderliğinin eylemlerinin, Kıbrıs sorununun özü olmamakla birlikte – Kıbrıs sorununun özü Türk işgalidir – o dönemki Kıbrıslırum liderliğinin eylemleri, Kıbrıslıtürk toplumu içinde travmalara neden olmuştur ve bu da Kıbrıs sorununun varolan bir yönünü oluşturmaktadır. Ve bu sorunun çözümü de, yurdumuzdaki Türk garantilerinin devamıyla çözülecek bir şey değildir. Bunun çözümü 1960’tan bu yana iki toplumun ilişkilerini idare eden iki toplumun siyasi eşitliğine ilişkin (sorunlu) kavramın gelecekteki bir çözümde devlet yapısı içerisinde sağlanması aracılığıyla olacaktır.

Ancak bunlara katılsak da, katılmasak da, herkesin pozisyonunun bugünle sınırlı olmaması gerekiyor, yurdumuza, çevremize ve dünyaya gelmekte olanı “görebilmek”ten geçiyor… En azından gelecek on yıl içerisinde nelerin gelmekte olacağını görebilmek gerekiyor. Aksi halde, 1963 Noeli’nden 1974 yazına kadar olan sürede yaşandığı gibi, Onisillos bizi uyandırması ve uyarması için arılarını gönderip bizi dürtecektir ancak tüm bu arılar bizi soksalar da, kendileri kalın derimizin üzerinde ölüp kalacaklardır…”

(Yorgos Kukumas – 21.12.2019)

(Rumca’dan İngilizce’ye çeviri Gina Chappa – İngilizce’den Türkçe’ye çeviri: Sevgül Uludağ)

(Yorgos Kukumas kimdir? Kendi anlatımıyla Yorgos Kukumas, Angastina kökenli olup 1983 yılında Larnaka’da doğdu. Ortaöğrenim yıllarında Kıbrıs Öğrenciler Koordinasyon Komitesi (PSEM) Başkanı olan Yorgos Kukumas, yükseköğrenim yıllarında da İlerici Öğrenciler Hareketi’nin (Proodeftiki) Atina başkanı ve EDON Merkez Konseyi üyesi oldu. Atina Kapodistriako Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Londra Üniversitesi’nde Uluslararası Kamu Hukuku üzerine lisansüstü eğitimini yaptı. 2014’ten itibaren Avrupa Parlamentosu’nda asistan olup Avrupa Parlamentosu’nun Dışişleri Komitesi’nin ve Siyasal Özgürlükler, Adalet ve İçişleri Komitesi’nin çalışmalarını takip etmektedir. AKEL temsilcisi olarak çeşitli uluslararası konferanslarda ve Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa Birleşik Sol /Kuzey Yeşil Sol Grubu’nun faaliyetlerinde yer almaktadır. Kıbrıs-Küba Dostluk Derneği’nin Sekreteri’dir. AKEL Merkez Komitesi ve AKEL Mağusa İlçe Komitesi üyesi olan Yorgos Kukumas, AKEL Merkez Komitesi’nin AB ve Avrupa Parlamentosu, Uluslararası İlişkiler ve Eğitim bürolarının üyesidir.)

 


56 yıldır “kayıp” babasından haber bekleyen Tözüm Tarcan:

“Bizleri bu durumlara getiren her iki toplumdan insanları lanetle anıyorum ve bir an evvel Kıbrıs sorununun barışla nihayetlenmesini diliyorum…”

56 yıldır “kayıp” babasından haber bekleyen Tözüm Tarcan, sosyal medya paylaşımında oldukça dokunaklı şeyler yazdı… CYTA’daki işine gidip burada “kayıp” edilen Mehmet Raif’in gömü yeri bugüne dek bulunamadı… Mehmet Raif’in oğlu Tözüm Tarcan, şöyle yazdı:

“Yıl 1963… Aralık ayının Cuma gecesi Tahtagale’de Zeki Halil Karabülük ve Zalihe Hasan, nam-ı diğer Cemaliye vurularak öldürüldüler. 21 Aralık 1963 Cumartesi, Makarios ve Dr. Küçük, saat 11’de Bakanlar Kurulu son kez tam kadro bir araya geldiler. İki toplumlu Bakanlar Kurulu, herkeslerin Pazartesi işe gidebileceğini bir duyuru ile halka duyurdular.

Babamın Pazar gecesi CYTA’da çalışması vardı, bu duyurular sonrası babam gece saat 6.30’da evden ayrıldı ve işine gitti. Saat 10.30 civarlarında maalesef iki toplum arasında çatışmalar çıktı.

Babamla son kez 12 civarlarında polis olan amcam vasıtası ile konuştum. O konuşma, son konuşmamızdı. O gün, bugündür babamdan hiç haber almadık.

Bizleri bu durumlara getiren her iki toplumun insanlarını lanetle anıyorum ve bir an evvel Kıbrıs konusunun barış içerisinde nihayete ermesini diliyorum…”

79731931_10220585971221923_8501139901251584000_n.jpg

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2258 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar