Tümay Tuğyan

Tümay Tuğyan

Yorulduk

A+A-

Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ve Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik süreci pozisyon belgesi niteliğindeki İlerleme Raporu, 16 Ekim’de açıklanıyor.

Üyelik müzakerelerin resmen başladığı günden bu yana, her yılın Ekim ayında açıklanan ve yıl sonunda yapılan AB devlet ve hükümet başkanları zirvesinde oylanan raporun taslak metni, önceki gün itibarıyla basına sızdı.
Raporda neler var neler yok elbette çok önemli.
Artılar, eksiler...
Yapılanlar, yapılmayanlar...
Yavaşlayan reform süreci...
Hâlâ hayata geçirilmeyen yasal değişiklikler...
Demokratikleşme adına atılması gerektiği halde atılmayan adımlar...
Temel hak ve özgürlükler konusundaki eksiklikler...
Basın ve ifade özgürlüğü alanındaki kötü karne...
Hapishanedeki gazeteciler, insan hakları aktivistleri, akademisyenler...
Hükümet karşıtı görüşlerini ifade eden gazetecilerin ve öğretim görevlilerinin işten atılması...
Dini özgürlükler konusunda yaşanan sorunlar, var olan yasal eksiklikler...
Yargıda yaşanan ihlaller...
Vicdani ret konusu...
Alkol yasası...
Uluslararası çalışma yasalarının uygulanması konusunda gösterilen zafiyet...
Ve tabii Gezi olayları!
Peki hiç mi iyi şeyler yok bu raporda?
Var elbette.
Ama onlar, zaten olması gerekenler.
Bugüne kadar olmadıkları kabahat.
Yani bahse konu alanlarda olumlu adımlar attı diye Türkiye hükümetine alkış tutmak, sokakları süpürdü diye belediyeye teşekkür etmek gibi bir şey aslında.
Dolayısıyla konuşulması, irdelenmesi gerekenler, yapılanlar değil, hâlâ yapılmayanlar.

***

Rapor çok konuşulacak, çok eleştirilecek yine her zaman olduğu gibi.
İlerleme Raporu’nun tam da öncesinde denk gelen (!) demokratikleşme paketine sırtını dayayan ve bu paket nedeniyle komisyondan bolca övgü bekleyen ve hatta beklediğini de saklamayan AKP hükümeti, çok büyük ihtimalle rapordan memnun kalmayacak.
Objektif bir rapor olmadığından yakınılacak.
Müslümanlık-Hristiyanlık tartışmalarına girilecek.
Özellikle Gezi olayları konusunda yapılan eleştirilere çok öfkelenilecek.
Gezi protestolarını ‘organize eden’ dış mihrakların emellerine ulaştığı söylenilecek.
Muhtemelen Erdoğan yine kızıp, ‘sizin ne dediğiniz bizi ilgilendirmez’ diye bir öfke dışavurumu yaşayacak.
Hatta bazı kesimler, ‘alsınlar üyeliklerini başlarına çalsınlar’ diyecek.
Zaten daha taslak bile ortada yokken, Egemen Bağış geçtiğimiz hafta bir basın toplantısı düzenleyerek, eleştirilerine başlamıştı bile.
Hükümet raporun 16 Ekim’de açıklanacak olmasından rahatsızdı.
Çünkü 16 Ekim Kurban Bayramı’nın ikinci gününe denk geliyordu.
Bu Türkiye’nin değerlerine saygısızlıktı ve rahatsızlık AB yetkililerine iletilmişti.

***

Bütün bunlar 2005 yılından bu yana sürekli duyduğumuz ve büyük ihtimalle uzunca bir süre daha duymaya devam edeceğimiz şeyler.
Ama bu raporlarda her yıl duyup da içimizi esas yakan, kuşkusuz Kıbrıs paragrafları.
Kendi hayatımıza müdahale edememekten, birileri bizim hayatımızla ilgili pazarlık ederken, bunu tıpkı yabancılar gibi uzaktan seyretmekten çok yorulduk.
Türkiye’nin değil ama bizim hayatımızı doğrudan etkileyen bu paragrafların o raporlardan çıktığı gün, Türkiye’nin değil ama bizim bayramımız olacak.
Çünkü o paragrafların oradan çıkmasına, Türkiye’den çok bizim ihtiyacımız var.

Bu yazı toplam 1626 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar