Yükseköğretim Stratejisi ve Eylem Planı Hakkında
TC Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın düzenlediği basın toplantısında dört konudan biri olan “KKTC Yükseköğretim Stratejisi ve Eylem Planı” analiz raporu açıklandı. Böyle bir çalışmanın yapılacağı daha önce yayınlanan Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı Matrisi’nde yer almıştı. Raporların hazırlanması işi de Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı ile YÖDAK’a verilmişti. Üzerlerine düşen görevleri yaptılar mı, yapmadılar mı bilmiyorum. Belki daha sonra öğreniriz.
Analiz raporunda yüksek öğrenim sektörünün sürdürülebilirliliği, Türkiye’den gelen öğrencilere olan bağımlılığının azaltılarak, üçüncü ülkelerden gelen öğrenci sayısının artırılmasına bağlı olduğu açıklandı.
Yüksek öğrenim vizyonu “KKTC, 2023 yılında rekabetçi bir yüksek öğrenim ve eğitim turizmi sektörü sayesinde uluslararası öğrenciler ve araştırmacılar için bir cazibe merkezi haline gelecek ve sektörün yaratacağı ekonomik performansla küresel bir başarı öyküsüne dönüşecek.” şeklinde belirtildi.
Stratejik olarak, KKTC’nin yüksek öğrenim ve turizm sektörlerinin tüm paydaşları ve toplumuyla birlikte “tek bir kampüs” şeklinde ele alınmasını ve geliştirilmesinin zorunlu olduğu açıklandı.
Ulaşılmak istenen stratejik amaçlar şöyle ifade edildi:
“Yüksek öğrenimin sürdürülebilir bir marka haline getirilmesi; ülkenin uluslararası yüksek öğrenim pazarından aldığı payın artırılması ve eğitim turizmiyle yeni pazarlara açılınması; sektörün ülke ekonomisine ve kalkınma sürecine yaptığı katkının azami düzeye çıkarılması.”
Stratejik atılım alanları olarak da:
“Politik liderlik, sahiplenme, ulusal mutabakat ve etkin yönetimin sağlanması;
Müşteri memnuniyetinin sağlanması ve sürekli olarak artırılması;
Sektörün uluslararası rekabet gücünün ve çekiciliğinin artırılması, imajının güçlendirilmesi;
Uluslararası eğitim ürün ve hizmet çeşitliliğinin sağlanması;
Uluslararası sektör markasının oluşturulması; tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin güçlendirilmesi;
Sektörün performans, etkinlik ve verimliliğinin izlenmesi ve değerlendirilmesi.”
Analiz raporunda olumlu unsurlar bulunmakla birlilkte birtakım çelişkileri ve soruları da beraberinde gündeme getirmektedir.
Türkiye’den gelen öğrencilere olan bağımlılığın azıltılarak, üçüncü ülkelere yönelinmesi neden istenmektedir? Anlaşılan odur ki buradaki yüksek öğrenim kurmlarının Türkiye ile rekabet edebilecek güçleri gittikçe zayıflayacaktır. Kaldı ki devlet desteğindeki birçok Türkiye üniversitesinin ülkemizde açtığı kampüsler sonucu öğrenciler zamanla oraya kayacaktır. Buradaki üniversiteler de üçüncü ülke öğrencilerine hizmet veriri duruma gelecektir. Oysa bir yandan Türkiye’den öğrenci gelişini azaltan sorunların giderilmesine çalışılmalı, öte yandan da üçüncü ülkelerden gelen öğrenci sayısındaki artış için önlemler alınmalıdır. “Sürdürülebilirlik ilkesi” ikili olmalıdır. İki ayaklı olmalıdır.
KKTC “tek bir kampüs” gibi düşünülmeli denmektedir. Doğru bir düşünce de bu kampüs içindeki gece kulüpleriyle, kumarhaneler ne olacak? Bunlar tek bir kampüs içinde nasıl toplanacak? Ayrı bir serbest bölgede mi toplanacaklar!?
Üniversiteler öğrencilerin akademik gelişime, şehir veya ülke de kültürel, sosyal gelişimine katkı yapmaktadır. Dolayısıyla müzeleri, bilim parklarıyla, konferans salonlarıyla, kütüphaneleriyle, tiyatrosuyla, sanat galerileriyle bezenmiş şehirlere, ülke öğrenciye katkı sağlar. Bu yön pek dikkate alınmamaktadır.
Ayrıca ülkenin yolları, suyu, elektriği, telefonu, kanalizasyonu... kısaca altyapısıyla, devlet hizmet sunumlarıyla, kültür alanlarıyla yanıt verebilecek mi!? Ülke içi ulaşım sorunu hala çözülmedi. Ercan Havalanı’na gitmek için 70-80 lira harcanıyor, Ercan’dan İstanbul’a, Ankara’ya gitmek için yaklaşık yine aynı para harcanıyor.
Ülke bu haliyle nasıl öğrenciler ve bilim insanları için cazibe merkezi haline gelecek? Küresel bir başarı öyküsüne nasıl dönüşecek!?
Öte yandan ortaya konan vizyonla, stratejik atılım alanları arasında uyuşmazlık da bulunmaktadır.
Stratejik atılım alanları arasında “Politik liderlik, sahiplenme, ulusal mutabakat ve etkin yönetimin sağlanmasından” söz edilmektedir. Bu ülkede politik liderlik var mı? Ulusal mutabakat var mı? Kim sağlayacak? Kim sahiplenecek? Etkin yönetimi kim sağlayacak? Eğitim Bakanlığı mı? Okullara zamanında öğretmen gönderemedi yok bunları yapacak! Fazla iyimserlik olur.
Dolayısıyla yapılacak olanların bir kısmı doğru dahi olasa, “yapılma yöntemi” buradaki zayıf olan yönetim iradesini daha da zayıflatmaktadır. Kendi kendini yönetemeyen, sorunlarını çözemeyen idari yapıyı pekiştirmektedir. Bu da projelerin toplumdan kopuk olmasına, sahiplenilmemesine yol açmaktadır.
Buradaki yönetime imla yazdırır gibi proje yazdırılıyor. Tek tek, tane tane okunup yazdırılıyor. Hoş bunlar imla hatası da yapıyorlar ya... Bundan dolayı artık sadece okumaları isteniyor. Yapacaklarını iyi ezberlemeleri isteniyor. Ezberledikçe de “aferin” diyorlar. Böyle olunca da ne irade kalıyor, ne sahiplenme. Toplumdan kopuk bir ezber sürüp gidiyor.