1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Yükü ağırdır! Akıttığın ter kadar para alırsın…”
“Yükü ağırdır! Akıttığın ter kadar para alırsın…”

“Yükü ağırdır! Akıttığın ter kadar para alırsın…”

YENİDÜZEN, ‘İşin ZORU’ yazı dizisiyle bu kez fiziksel ağırlığı fazlaca olan hamallığı mercek altına aldı.

A+A-

Didem MENTEŞ

Dünyanın “ağır” işlerinden biridir hamallık…  Kişinin bedensel gücüyle, kuvvetiyle para kazanmasıdır… Sırtında ve omzunda yük taşıyarak ekmek kavgası vermektir. İşte bu yüzden her insanın yapabileceği bir meslek değildir… Teknolojiyle birlikte daha kolay hale gelse de yine de bitmeyen bir iştir… Yükü de zorluğu da ağırdır…

YENİDÜZEN, ‘İşin ZORU’ yazı dizisiyle bu kez fiziksel ağırlığı fazlaca olan hamallığı mercek altına aldı. Yaz kış demeden, sırtında koca koca yükler taşıyan, çalıştığı saat kadar evine ekmek parası götüren, 25 yıllık hamal Behçet Aldanmaz ile görüştük. Aldanmaz, hamallığın yükünü, ağırlığını, zorluğunu anlattı…

 

Her gün iş çıkmasını bekleyen hamallar

Lefkoşa Kızılbaş bölgesinde eskiden 20 Temmuz Kahvehanesi olan, şimdilerde hamal temin eden işyerine gidiyorum. Orada işe gitmek için sırada bekleyen, çalıştığı gün ödenen birçok hamal ile karşılaşıyorum. Kapının önünde bisikletleriyle, yükünü taşıyacak işyerlerine gitmek için hazır bekliyorlar. Yakın mesafeye bisikletleriyle daha uzak yere, iş yeri tarafından ulaştırıldıklarını öğreniyorum.

 

Yük taşıdık!

Ustabaşıyla anlaştıktan sonra o gün yük taşıyacak olan Behçet Aldanmaz ile tanışıyorum. İş öncesi sohbetimizi yaptıktan sonra Behçet Aldanmaz bisikletiyle ben de gazetenin arabasıyla Küçük Kaymaklı’daki bir işyerinin deposuna hareket ediyoruz. Ve bir tır bizi karşılıyor. Bana göre ağır olan kutuları diğer hamallarla birlikte boşaltmaya koyuluyoruz. Bana verdikleri her kolide sallansam da yine taşımayı başarabiliyorum. Benim taşıdığım ağırlık, Behçet Aldanmaz’ın 25 yıldır taşıdığı yükler karşısında tartışma konusu olmasa da, bu işin ağırlığını birebir yaşıyorum…

---------------------

“Eskiden çimentoyu, mermeri hep elle taşırdık…”

Tam 25 yıldır sırtında yük taşıyor Behçet Aldanmaz… Gurbette alın teriyle ekmek parasını çıkartıyor, her gün… Çalışmadığı gün 6 çocuğunun aç kaldığı gündür onun için… Hayatın ağır şartları yanında, taşıdığı ağır yükler onun ve ailesinin karnını doyuruyor…  “48 yaşındayım, 6 çocuğum var. Türkiye’de çiftçilikle uğraşıyordum. Ama çiftçilik artık öldüğü için o işi bıraktım. Hiçbir şeye yönelmemiştim, çiftçilik kolaydı diye başka meslek sahibi olmamıştık. 25 yıl önce Kıbrıs’a geldim. Başka bir mesleğim olmadığı için de hamallık yapmayı tercih ettim. 25 yıldır bu işi yapıyorum. Eskiden çalışma iznimiz ve sigortamız yoktu, öyle serbest çalışıyorduk. O dönemki CTP Hükümetinde Allah razı olsun bu zorunluluğu koydular da sigortalı olduk. 25 yıllık iş hayatımda ancak 10 yıllık bir sigortam var, 15 yılım boşa gitti. İşimiz güzel…”

 

“Hamallık ağır bir iştir”

Her işin bir zorluğu olduğunu söylüyor Behçet Aldanmaz… Yalnız hamallığın ‘ağır bir yükü’ olduğunu vurguluyor. 25 yıl önceki hamallık ile 25 yıl sonraki hamallığın arasındaki değişimleri anlatıyor. “Her işin bir zorluğu var elbette. Ama hamallık ağır bir iştir. Yük taşıyoruz. İster istemez ağır yükün altına giriyorsun. Eğer dikkatli olmazsan sakatlanabilirsin.  25 yıl önce hamallık daha zordu şimdi daha kolaydır. 25 yıl önce el ve motorlu potrifleri dediğimiz portrifler yoktu. Hep elle, sırtla çekerdik… Çimentoyu, tuğlayı, mermeri adamın isteğine göre 2-3-’inci 3’üncü kata taşırdık. Şimdi teknolojiyle teleskopla, makinelerle 7’inci 8’inci kata kadar tuğla taşınır. Biz şimdi büyük şirketlere gelen gıda ya da daha farklı eşyaları şirketlere indiriyoruz. Belli şirketlerimiz var çalıştıklarımız, onların ambarlarına indirip taşıyoruz. Yerine göre yükü paletlere diziyoruz, portriflerle kaldırıyoruz. Ama şeker torbasını falan hemen sırtımızda depoya indiriyoruz.”

 

“Kaldıramadığımız yükler oluyor”

Bu işi yapacak olanların ağırlığı tartarak yükü kaldırmalarının önemine dikkat çekiyor. Ağırlığı elleyerek iyice emin olduktan sonra taşımak gerektiğini vurguluyor. Çok ağır yüklerle karşılaştığını söylüyor Behçet Aldanmaz… Yükü kaldıramadığı anlar olduğunu belirtiyor. “Bazen gücümüzün yetmediği işlere çağırıyorlar. Ağır bir cihazı ikinci kata çıkarırken zorlanıyoruz. Bir gün kuyruklu piyanoyu taşımak için çağırdılar, gittik çıkarttık, çok ağırdı…  Bazıları daha ağır olur 3-4 kişi ikinci kata üçüncü kata çıkarırız. Gücümüzün dışında bir ağırlık olduğundan 3-4 kişi birlikte çıkarırız ki eşyaya da zarar gelmesin. Taşıdığımıza zarar vermemeye çalışırız sıfır zararına teslim etmeyi isteriz. Bizim taşıyamadığımız noktada teleskop denilen bir aletle taşınır”

 

---------------------

“Yükü bilinçli kaldırmazsan, sakatlanırsın”

Bazı arkadaşlarının ağır yükten dolayı belinde incinmeler gibi farklı rahatsızlıklar yaşadığına da işaret ediyor Behçet Aldanmaz… Sağlığına dikkat etmeye çalışıyor, kontrollerini yaptırıyor… “Elbette bu mesleği yapanlar sağlık problemiyle karşılaşıyor. Allah şükür bende bir problem yok ama ileride ne olur bilmem. Bütün kontrollerimiz yapılıyor. Burada önemli olan bilinçli taşımaktır. Eğer bilinçsizce hareket yapıldığı zaman yada ağırlığı hissetmeden kaldırıldığı zaman bel ağrısı olabiliyor. Mesela bir çok arkadaşımızın böyle dengesiz hareket ettiğinden ya da yükünü hafif sanaraktan kendi gücünü vermeden kaldırmaya çalıştı. Eşya ağır olduğu için belini incitti. Birçok arkadaş bel fıtığı oldu, bazıları beli incindi. Önemli olan bir yükü kaldırdığında onun yöntemini bilmektir. Her işin bir yöntemi var, bilmezsen sakatlanırsın. Hamallıkta eşyaya göre hareket edilmesi lazım. Eşyanın ağırlığını bilmeden kaldırmayacaksın. Bir buzdolabını ya da 80- 90 kilo çamaşır makinesini, ansızın yalnız başına kaldırmak istersin kaldıramazsın. Tabi işe ısınmamışsın eğer belini de kaydırırsın. Bir arkadaşınla yükünü paylaşman gerekir.”

 

“Ufak tefek kazalar atlattım”

Yük taşırken ufak tefek kazalarla karşılaştığını anlatıyor Behçet Aldanmaz… “Benim başıma büyük bir iş kazası gelmedi. Yük taşırken ufak tefek kazalarla karşılaştığım oldu. Ama bir arkadaşım bir kaza atlatmıştı, onu unutmuyorum. Hançerli’de bir arkadaşım mal indiriyordu. Tırın içinde yere naylon sermiş, alttaki tahta delikti ve ayağı girdi içine kaldı. Çekecek çekemiyor. Adam bağırıp çağırıyordu. İtfaiye ekipleri geldi ve adamın ayağını büyük uğraşlarla çıkardılar.  

---------------------

“Hamallıkta akıttığın ter kadar para alıyorsun”

Behçet Aldanaz, hamallığın yorucu bir iş olduğunu ama alın teriyle kazanılan paranın en helal para olduğunu anlatıyor. Bir hamallın çalıştığı kadar ücret aldığını, çalışmadığı gün aç kaldıklarını söylüyor. İşinden memnun olsa da emeklilik yaşının 60’a çıkarılmasına isyan ediyor. “Bu ağırlığın altında ömrümüz görmeye yetmez” diyor… “Bizim günde ne kadar saat çalıştığımız belli değil. Gün olur 3-4 saat boyunca yük taşırsınız gün olur 12- 13 saat çalışırız. Bizim işte çalıştığın saat önemli. Belki başka bir işte kaytarıyorsun belki başka bir yere dinlenmeye gidiyorsun. Ama gününü doldurduğunda maaşını alıyorsun. Ama hamallıkta öyle değil. Bu işte yaptığın iş kadar para alıyorsun yani akıttığın ter kadar kazanıyorsun. Ben sabahtan öğlene kadar çalışıyorsam yarım günün parasını alıyorum yani o yorulduğum ana kadar. Ama akşama kadar çalışıyorsam daha farklı para kazanıyorum. Yani işlediğimiz kadar maaş alıyoruz. Tatil günlerinde iş olmuyor ve parasız kalıyoruz. Bizim iş ağır olduğu için yıpranıyoruz. Yıpranma payı alabilsek keşke. Bir de emeklilik yaşını 60’a çıkardılar. Galiba bizim 60 yaşını görmeye ömrümüz yetmeyecek.”

 

 

1-012.jpg
Behçet Aldanmaz 25 yıldır omzunda ve sırtında yük taşıyor…

2-008.jpg
Küçük bir koli görünen yükü taşımak bile zor…

 

3-007.jpg
Hamallar…

 

FOTOĞRAFLAR: Fehime ALASYA

Bu haber toplam 3831 defa okunmuştur
Etiketler :