Yunan Edebiyatından Bir Roman: “Bir Çocuk Yıldızları Sayıyor”
Romanın genelinde sosyal adaletsizlikler, yoksulluk, cehalet, kadına yönelik cinsiyetçi baskı ve Yunan halkını o yıllarda dört bir yandan sarmalamış olan yönetsel ve feodal baskı unsurları çarpıcı bir üslupla ele alınmaktadır.
Şevki Kıralp
[email protected]
Menelaos Lundemis, Yunan edebiyatının eserleri dünya ölçeğinde Nikos Kazancakis’ten sonra en çok okunan ikinci ismi olarak bilinir. Pek çok eseri yabancı dillere tercüme edilmiştir. Lundemis 1912 yılında Türkiye’de doğmuştur. Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi anlaşması gereğince ailesiyle birlikte Yunanistan’a göç etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı sol çizgideki EAM’a (Ulusal Kurtuluş Cephesi) katılarak bağımsızlık için savaşan Lundemis, Yunan İç Savaşı’nda “vatana ihanet” suçundan yargılanarak ölüm cezasına çarptırılmış, ancak cezası infaz edilmemiştir. Sol çizgideki EAM ile sağ çizgideki EDES (Ulusal Cumhuriyetçi Yunan Birliği) arasındaki iç savaşta EAM saflarında yer alan Menelaos Lundemis ve Mikis Theodorakis gibi aydınlar, EDES yöneticileri tarafından toplama kamplarında esir tutulmuştur. Lundemis, eserleri nedeniyle defalarca yargılanmış ve 1958’de Bükreş’e sürgün edilmiştir. Kitapları yasaklanan Lundemis 1967’de darbeyle iktidara gelen Albaylar Cuntası tarafından vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 1976 yılında vatandaşlığa geri alınmış ve Yunanistan’a dönmüştür. 1977 yılında hayata veda etmiştir (“Menelaos Lundemis”, Pangosmio Biografiko Leksiko, Zira Aleksandru, Ektotikis Athinon, Atina, 1986). Lundemis, eserlerinde Nazım Hikmet’e olan sempatisini ifade etmekte ve Türk-Yunan dostluğuna verdiği önemi de ortaya koymaktadır.
Lundemis “Ena Pedi Metrai ta Astra” (Bir Çocuk Yıldızları Sayıyor) isimli romanını 1956 yılında yazdı. Roman’ın mekânı Yunanistan’da bir kasabadır. Romanda Melios isimli köylü, yoksul ortaokul çocuğunun okuma mücadelesi ve bu mücadele esnasında yaşadıkları konu edilmektedir. Melios, yoksulluk karşısında bilgi ve bilinçle geleceğe uzanabilmeyi idealize eden fakat karşısında baskı, dışlanma ve gericilik bulan bir çocuktur. Bu yönüyle Yunanistan’daki baskıcı rejimin gazabına uğrayan ilerici Yunan aydınlarını simgelemektedir. Romanın öne çıkan karakterlerinden biri otoriter okul müdürüdür. Müdür, Yunanistan’da uzun yıllar hüküm süren baskıcı yönetim anlayışının bir izdüşümü olarak hayat bulmaktadır. Melios’un başarılarını içine sindiremez ve bu başarıları baltalamak için her şeyi yapar. Bir diğer öne çıkan karakter, Lundemis’in “Papaz” diye hitap ettiği din bilgisi öğretmenidir (ki zaten din bilgisi derslerini bir rahip olarak “Papaz” vermektedir). Yeniliklere ve ilerici düşünceye karşı çıkan bu karakter de Melios’a pek çok sorun çıkarır. Romanın diğer önemli bir karakteri ise kadın öğretmen Aglaitsa’dır. Aglaitsa da tıpkı Melios gibi baskıcı ve gerici anlayıştan payına düşeni alır. Özellikle de kadın olmasından dolayı. Romanda “1 Mayıs” tarihi emek mücadelesi açısından önemli bir sembol olarak ele alınır. Ayrıca, nüfus mübadelesi sonrasında Türkiye’den göç ederek Yunanistan’a yerleşen insanların Yunan toplumunca belli bir süre dışlanmalarının yarattığı sosyal travma da dile getirilir. Bununla birlikte romandaki bazı karakterler Türkçe kökenli kelimeler de kullanmaktadırlar (peşkeş, tencere, çorba, dere…).
Romanda “Papaz” ile kadın öğretmen Aglaitsa arasındaki çatışma çarpıcıdır. Romanın bir yerinde “Papaz” Aglaitsa’ya eldivenlerinden dolayı laf atarak “elde kürk mü olur?” diye sorar. Aglaitsa sakallarını kastederek “sizin çenenizde kürk oluyor da?” diyerek cevap verir. Aglaitsa öğretmen odasından ayrıldıktan sonra “Papaz” etrafındakilere “kadınların modayı kutsal eğitim yuvasına bile soktuklarını” ve “bütün ahlaksızlıkların onlarla başladığını” söyler. Ona göre “kadınların yeri okul değildir”. Aglaitsa güzel bir kadındır ve kıyafetleri başına dert olmuş, bazı roman karakterlerinin nazarında adı “kötüye” çıkmıştır.
Romanda yoksulluk ve sosyal adaletsizliğin yarattığı toplum-içi farklılıklar da çarpıcı bir biçimde anlatılmaktadır. Bölgenin zengin ve seçkin ailelerinden birinin oğlu olan Stamiris, Melios’un yakın arkadaşıdır. Aynı sırayı paylaşmaktadırlar. Fakat öğretmenlerden biri, aralarındaki sosyal sınıf farkından ötürü bir gün Stamiris’i Melios’un yanından kaldırarak başka bir arkadaşının yanına oturtur ve iki çocuk aralarındaki sınıf farkıyla hazin bir biçimde yüz yüze gelir. Melios tüm derslerinde başarılıdır. Zor şartlarda okur ve okumanın kıymetini gayet iyi bilir. Bunun yanında arkadaşlarını “ispiyonlamaz”. Gerekirse öğretmenlerden haksız yere azar işitir ama arkadaşlarına “ihanet” etmez. Romanda “ihanet” kavramı, okul hademesinin ağzından Hz. İsa’yı ele veren Havari Yahuda’ya göndermelerle ele alınır. Hademe okul müdürüne şöyle der: “Ben dürüstlüğü hiç bir okuldan almadım. İyi ve kötüyü küçücük aklımla kendim buldum. İsa’yı öğrendiğim yerde buldum. Aynı yerde hain Yahuda’yı da buldum ve onu da öğrendim”.
Yazar romanında dini motiflerin yanında Yunan ulusunun tarihi figürlerine (Digenis, Kolokotronis, Bumbulinas ve Miaulis) de atıflarda bulunmaktadır. Kitabın yayınlandığı tarihten çok kısa bir süre öncesine kadar, Yunanistan’ın Başbakanı iç savaşta galip gelen EDES’in başkomutanı General Papagos’tur. Kıbrıs tarihinin bilindik figürlerinden Grivas’ın da aralarında bulunduğu bu kadro pek çok kez Yunan halkının demokratik iradesini, hak ve özgürlüklerini rafa kaldıran uygulamalara girişmiştir. Romandaki okul müdürü bahse konu kadronun temsil ettiği baskıcı yönetim anlayışını simgelemektedir. Müdür, okul masraflarını çıkarabilmek için sokakta simit satarken hastalanan, sınavlara giremeyen ve öğretmenlerinden bununla ilgili anlayış bekleyen Melios’a “sözüne güvenilmez sokak çocuğu” diye hitap eder ve öğretmenlerden çocuğa müsamaha göstermemelerini ister. Melios, ise müdüre şöyle cevap verir: “Sırf diğer insanlardan daha şanssız doğduğum için beni hor görüyorsunuz, parası olmayanların da eğitim almaya hakkı vardır. Bana bu şekilde insanlık dışı muamele ederek memnun mu oluyorsunuz?”.
Başarılı, parlak bir öğrenci olan Melios, aralarında para toplayan çobanlar tarafından civar köylerden birine öğretmenlik yapmaya çağrılır. Kendisine bir “binlik” ödenir. Yazı köyde geçirerek çocuklara okuma yazma öğreten Melios karşısında bu sefer de sürü ve toprak sahiplerinin baskısını bulur. Çocuklar ve köyün yoksul aileleri Melios’tan gayet memnundur. Çünkü tıpkı kendileri gibi köylü ve yoksul olan, kendileriyle aynı dili konuşan ve çocuklara cehaletten kurtulma kapısını aralayan bir öğretmen bulmuşlardır. Fakat köylülerin bilinçlenmesini istemeyen sürü ve toprak sahipleri Melios’tan hiç hoşlanmazlar. Ne yapıp edip Melios’u köyden kovarlar.
Sürü ve toprak sahiplerinin feodal baskısının yanı sıra, Melios okulda müdür aracılığıyla yönetsel baskıya da maruz kalmaktadır. Okul müdürü bir gün öğrencilere kompozisyon yazdıracaktır ve “Katharevusa” ile yazmalarını ister. “Aksini yapan sınıfta kalacaktır” diye tehditte bulunur. “Katharevusa”, günümüzde “halk dili” (Dimotiki) olarak bilinen modern Yunancaya kıyasla oldukça ağırdır ve öğrenilmesi daha zordur. 18 ve 19’uncu yüzyıllarda ortaya çıkan ve çok uzun yıllar Yunanistan’da devletin resmi dili olan “Katharevusa”, Yunan dilini yabancı dillerden (özellikle Türkçeden) arılaştırmayı amaçlamaktaydı. “Katharevusa” sözlü dilde Yunan halkının gündelik yaşamda kullandığı halk dilinden son derece farklıdır. Yazım ve dil bilgisi kuralları açısından gayet karmaşıktır. “Katharevusa” önceleri “aydınlar ve seçkinler dili” olarak ortaya çıkmış, fakat bir süre sonra, halka uzak bir “dil” olması nedeniyle bazı ilerici Yunan aydınları tarafından eleştirilmiştir (Demirözü, Damla. "İlk Dönem Yunan Romanında Öteki İmajı", DTCF Dergisi 43.1, 2017). Lundemis de böylece “Katharevusa” karşıtı bir tavrı açıkça sergilemektedir.
Lundemis okul müdürünün halka uzak olan Katharevusa’yı öğrencilere zorla dayatmasını ve din bilgisi öğretmeninin hoşlanmadığı insanlardan “şeytan” diye bahsetmesini olumsuz davranışlar olarak yansıtır. Nitekim Melios yukarıda bahsettiğim kompozisyonu halk dilinde (Dimotiki) yazınca müdür tarafından disipline verilir ve “Papaz” tarafından “dinsiz” ilan edilir. Romanın sonunda Melios, intihar ederek hayatına son veren bir öğrenci hakkında aşağılayıcı sözler sarf eden matematik öğretmenine bağırarak tepki verir ve bunun üzerine müdür tarafından okuldan kovulur. Fakat okumaya, öğrenmeye ve öğrendiklerini başkalarıyla paylaşmaya olan tutkusunun bitmeyeceğini dile getirir. “Okuldan, öğretmenlerden uzaklaşmak kitaplardan ve harflerden uzaklaşmak değildir” der. Melios’un akıbeti Yunan aydınlarına ve Yunan gençlerine bir çağrı niteliğindedir. Lundemis, Melios aracılığıyla okuyucularına karşılaşacakları olumsuzluklara rağmen gerek bireysel, gerekse toplumsa aydınlanma yolunda ilerlemeye devam etme çağrısı yapmaktadır.
Romanın genelinde sosyal adaletsizlikler, yoksulluk, cehalet, kadına yönelik cinsiyetçi baskı ve Yunan halkını o yıllarda dört bir yandan sarmalamış olan yönetsel ve feodal baskı unsurları çarpıcı bir üslupla ele alınmaktadır. Romanın yazıldığı tarih Kıbrıs’taki Enosis kavgasının alevlendiği bir döneme denk düşmekte, ancak yazar Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakından söz etmemekte, romanındaki ulusçuluk öğelerini Türk karşıtı (ya da Türk düşmanı) bir üslupla sunmamaktadır. Tarihi figürler vasıtasıyla romanına dâhil ettiği ulusçuluğa karşı son derece saygılıdır. Aynı saygıyı romandaki pek çok karakter vasıtasıyla yer verdiği dini inançlara karşı da sergilemektedir. Fakat ilerici düşüncelerin karşısına baskıcılıkla çıkan okul müdürü ile “Papaz” romandaki olumsuz karakterlerdir.