Yunanistan’da kriz bizde popülizm
5 yıldır küçülen ekonomisi 2014’te sadece yüzde 0,4 büyüyen ve borçları milli gelirinin yüzde 175’ini bulan Yunanistan’da partiler kendi aralarında uzlaşıp yeni Cumhurbaşkanı’nı seçemeyince 25 Ocak’ta erken genel seçime gidiliyor.
Siyasi krizin ekonomik krizi derinleştirmesi endişesi bir yana, kemer sıkma politikalarından bunalan Yunan halkı Syriza’nın açıkladığı Selanik Paketi’ni “kurtuluş programı” olarak görmekte.
Program, vergilerin düşürülmesini, asgari ücretin artırılmasını, kamu ve özel sektörde yeni istihdam imkânlarının sağlanmasını, aşırı derecede borçlu ailelerin borçlarının silinmesini hedefliyor.
Syriza krizden çıkış için AB ve IMF’den alınan kredilerin yeniden müzakere edilmesini (bazı kaynaklara göre iptalini), maaş kesintilerinden ve benzeri önlemlerden vazgeçilmesini öngörüyor.
Radikal Sol Koalisyon sadece hükümete değil AB’ye de bayrak açmış durumda.
AB’den “talep” 9 milyar Euro’yu bulan borçların silinmesi…
Selanik Paketi’nin uygulanabilmesi kuşkusuz AB’nin tutumuna bağlı olacak.
AB, durgunluğa sebep olan kemer sıkma politikasından vazgeçip yeni yatırım politikaları uygulamaya başlarsa yeni iş sahaları oluşabilir, ekonomik büyüme hızlanabilir ancak Yunanistan’da büyüme için tarım, enerji ve turizm alanlarında orta ölçekli yatırımlara ihtiyaç duyuluyor. Bu uğurda kullanılacak kaynaklar ile halkın tüketim gücünü artırmak için kullanılacak kaynaklar arasında denge sağlanması ise çok kolay değil. Syriza kendi içinde bile bu konuda ciddi tartışmalar yaşıyor.
Hal böyle iken AB’nin “taleplere” rıza gösterip politikasını değiştirmesi beklenmiyor.
Geçtiğimiz günlerde Atina’yı ziyaret eden Ekonomiden Sorumlu Komisyon Üyesi, “mali yükümlülüklerinize ve yapısal reformlara bağlılığınızı teyit edin” diyerek kamu borçlarının düşürülmesinin önemini vurguladı, Yunanlıları reformlar konusunda cesaretlendirmeye çalıştı.
Yunanistan’daki krizin Avrupa’nın bütününe yayılması bu kez beklenmiyor.
Euro Krizi bittiği için tam aksine Yunanistan’dan kaçan yatırım fonları Avrupa’nın büyük ekonomilerine yöneliyor. Bu da “talepler” karşısında AB’yi güçlendiriyor.
Bizim örneğin dış borçlarımızın silinmesini talep etmemize gerek yok çünkü tamamı Türkiye’den aldığımız kredilerdir ve herhangi bir ödeme baskısı söz konusu değildir.
İkincisi, bizim hükümetimiz kemer sıkma politikası uygulamamaktadır.
Kamu çalışanlarının işten çıkarılması ya da maaşlarının düşürülmesi söz konusu değildir.
Hayat pahalılığı oranında kamu çalışanlarının maaşları artırılmakta, her yıl kamuya yeni istihdamlar yapılmaktadır.
Dolaylı vergilere zam yapılmamakta, hem dolaylı hem dolaysız vergi yükümlülüklerinin yerine getirilebilmesi için birtakım kolaylıklar sağlanmaktadır.
Asgari ücret yılda iki kez artırılmaktadır.
Büyümeyi sağlayacak yatırımlar ve reel sektörün desteklenmesi konularında Türkiye’nin bize sunduğu hibe (kredi değil) miktarı her yıl artmaktadır.
Ekonomimiz 2014’te yüzde 2,9 büyümüş, 2015’te yüzde 4,1 büyüyeceği öngörülmektedir.
Syriza’nın Yunanistan’da zor durumdaki halkı koruma güdüsüyle gündeme getirdiği talepler bizde hali hazırda var olan uygulamalardır.
Bizimkisi popülizm hastalığımızın tedavi sürecidir.
“Kemer sıkma” ile “bütçe disiplinini öğrenme” arasında dağlar kadar fark vardır.
Kurulu düzen çerçevesinde kaynaklarımızın bol keseden dağıtılması beklentisi bizde hâlâ etkindir.
CTP doğru maliye politikalarından ödün vermeden 2015 yılında iç borç faiz ödemesi gerçekleştirerek büyümeye yerelden de katkı yapabilmeye odaklanmıştır.
Hedefimiz kamu çalışanlarının yanı sıra ülkemizdeki özel sektör çalışanlarının da gelecek kaygısından uzak bir yaşam sürebilmesidir.
Kavganın büyüğü ise bütçede ödeneği olmayan harcamalar noktasında yaşanmaktadır.
Değişime direnci oya tahvil etme derdindeki sağcı siyasetçilerin pohpohlamasıyla taleplerin ardı arkası kesilmemektedir.
Duyarlılık sahibi yurtseverler ise uzun vadeli düşünülmesini ve bu gibi konularda ilkesel bir duruş sergilenmesini savunmaktadır.
Göreceli avantajlarımızın oluşturduğu pozitif ortamda kaynaklarımızın etkin ve verimli kullanılmasını sağlayacak reformlara halkımızın desteği hızla büyümektedir.
Syriza’yı “anlarken” kendi koşullarımızdaki “tuzakları” hatırda tutmamızda büyük yarar vardır.