Yurdumuz için büyük kayıp: Andreas Sizinos hayatını kaybetti... (4)
Bir “kayıp” yakını olan ve gerek Kıbrıslıtürk, gerekse Kıbrıslırum “kayıplar”ın gömü yerlerinin bulunması için uzun yıllar gönüllü ve insani biçimde uğraş veren, iki toplumlu kayıp yakınları ve savaş mağdurları örgütü “Birlikte Başarabiliriz”in kurucularından Andreas Sizinos’la yaptığımız ve 5-6 ve 7 Şubat 2008’de bu sayfalarda yayımlanmış olan röportajını onun değerli hatırasına yeniden yayımlamak istiyoruz... O günlerde yaptığımız röportajın son bölümü şöyleydi:
SORU: Otobüste bulunan şahısların anlattıklarını duyduktan sonra babanızın akibetini araştırmak için ne yaptıydınız?
ANDREAS SİZİNOS: Kimse bir şey bilmiyordu... Otobüstekiler yalnızca onların alınıp götürüldüğünü biliyordu, sonra otobüsler yollarına devam etmişlerdi. Bu yüzden bir şey bilmiyorlardı. Yalnızca Çatozlular (Serdarlı) bilebilirdi ne olduğunu ve gerçeği söylemek istiyorlarsa, neler olduğunu bize anlatabilirler...
SORU: Bildiklerini paylaşmaları için çağrı yapabiliriz kendilerine... Ancak sen bana Muratağa-Atlılar-Sandallar’daki katliamı duyduklarını ve bundan çok etkilendiklerini, öfkelendiklerini söylemiştin. Bunu sana birisi mi söyledi?
ANDREAS SİZİNOS: Bu yalnızca bir görüş... Belki de Dohni’de Kıbrıslıtürkler’in başına gelenleri veya Muratağa veya başka bir yerde Kıbrıslıtürkler’in başına gelenleri duyup intikam almak istemişlerdir... Bilmiyorum...
SORU: Ondan sonra hayatınız nasıl değişti? Annen sürekli bekliyor muydu babanı?
ANDREAS SİZİNOS: Hala bekliyor annem... Annem şimdi 91 yaşındadır – 1916 doğumludur, Larnaka’da abim Filippos’la birlikte yaşıyor, bekliyor... Oğlunu kaybetmesi de onun için büyük bir yıkım oldu... Çünkü sonuçta söylemiştik ona oğlunun öldüğünü... Kocası da “kayıp” olunca, sinirleri bozulmuştu mesela – 10 yıl boyunca kendini çok kötü hissediyordu, her zaman yardıma ihtiyacı vardı... Hala söylemedik ona Çatoz’da (Serdarlı) bulunan 8 kişilik toplu mezarı...
SORU: Liseyi bitirince ne yaptın?
ANDREAS SİZİNOS: Askerliğimi yaptım. Babam “kayıp” olduğu, kardeşim de savaşta öldüğü için yalnızca dört ay süreyle askerlik yaptım. Sonra terhis edildim ordudan. Üç yıl boyunca şurada burada çalıştım, çeşitli işlerde – 1979’a kadar böyle devam etti hayatım. Sonra 1979’da Kıbrıs Limanlar İdaresi beni işe aldı. Hala Kıbrıs Limanlar İdaresi’nde çalışıyorum...
SORU: Çocukların var herhalde...
ANDREAS SİZİNOS: Dört çocuğum var...
SORU: Maşallah!...
ANDREAS SİZİNOS: En büyüğü Dimitris’tir, sonra Manos gelir, sonra kızım Panayota (Yiota) ve en küçükleri Hristos. Üç oğlan, bir kız...Abim Filippos’un iki oğlu var, büyüğü Yorgos, küçüğü Hristoforos...
İsimlere bakacak olursan, en büyük oğlumun adı babamın adı Dimitris, abimin büyük oğlunun adı, ölen kardeşim Yorgos’un adı...
SORU: “Kayıplar” konusunda neler düşünüyorsun Andreas?
ANDREAS SİZİNOS: Uzun süredir şunu düşünüyorum: Politikacılar bu konuyu orada da, burada da, Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk politikacılar kendi amaçları için kullandılar. Her zaman böyle yaptılar. “Kayıp” ailelerini kullanıyorlar... Televizyonda siyahlar içindeki o kadınları gördüğümde acıyorum ama aynı zamanda öfkeleniyorum da çünkü politikacılar onları televizyonun önüne çıkarıp kullanıyorlar. Neden? Neden kullanıyorlar? Bu siyasi bir oyun ve bundan hiçbir zaman hoşlanmıyorum...
SORU: Seni ne mutlu ederdi, babanla ilgili olarak? Nasıl huzura kavuşabilirdin?
ANDREAS SİZİNOS: İnanıyorum ki bulunduklarında ve gömüldüğünde huzura kavuşacağız... Biliyoruz ki bulundular... Gömüldükleri zaman, bileceğiz ki babamız orada yatıyor, huzur içinde... Onu her yıl anma seremonisi yapacağız. Şimdiye kadar “ölü” olduğundan emin olmadığımız, babamız yalnızca “kayıp” olduğu için, hiçbir zaman onu anma töreni düzenlemedik. Yalnızca umut ediyorduk – umut ederken bile umutsuzluk karışıyordu işin içine çünkü bu kadar zaman sonra hayatta olabilmesi imkansızdı... Yalnızca onu huzur içinde gömmek istiyoruz...
SORU: Kıbrıslıtürkler’le ilgili neler hissediyorsun?
ANDREAS SİZİNOS: Hiçbir şey... Kıbrıs’ın kuzey bölgesini ziyaret ettim... Barikatlar açıldığında üç-dört kez geçtim yani, köyümü ziyaret ettim, evime gittim. 2003’te Türkiye’den yaşlı bir kadıncağız, kızıyla birlikte evimizde yaşıyordu. Kapıyı açmıştı bize, içeri girdik ama yalnızca duvarlar aynıydı! İçeride geçmişi, orada yaşadığımı hatırlatacak hiçbir şey yoktu... İki ekşi ağacı vardı evin önünde – hala oradadır o ekşi ağaçları ama kimse onlara bakmamış, bu yüzden artık ekşi vermiyorlar... Kimse bu ağaççıklarla ilgilenmemiş... Yaprakları kurumuş... Google Earth’ten de görebilirsiniz orayı – aynıdır...
Evimizin arkasında boş bir arazi vardı 1974 öncesinde, büyük bir araziydi bu. Birileri oraya büyük bir ev yapmış, yeşile boyamış falan... Yani köydeki evimiz hala aynı... İki yıldır oraya gitmedim, gitmek de istemiyorum tekrar oraya...
SORU: Tüm bu olup biten pisliklere baktığında, gelecek için ne düşünüyorsun?
ANDREAS SİZİNOS: 1963’te ve 1974’te olanlar olsun, bugün yaşanmakta olanlar olsun, dönüp baktığınızda, tüm bu süreçte bizleri 30-40-50 aile yönetti ve aynı aileler yönetiyor bizi... Küçük bir grup yönetiyor memleketi. Önce Makarios ve ekibi idi, sonra darbe oldu, sonra yine Makarios ve ekibiydi yöneten, sonra Kiprianu ve ekibi, sonra Vasiliu ve ekibi... Vasiliu hade şöyle böyleydi, sonra Kleridis geldi – başlangıçta iyiydi, sonra yine ekibi girdi devreye... Şimdi yine aynı insanlar yönetiyor bizi, milyonları var ve çözüm de istemiyorlar. Eğer Kıbrıslırumlar Annan Planı’nı kabul etmiş olsalardı, her iki toplum için de daha iyi olacaktı, hem Kıbrıslıtürkler’in, hem Kıbrıslırumlar’ın pozisyonları daha iyi olacaktı. Ancak buna izin vermediler çünkü birlikte yaşamamızı istemiyorlar. Kıbrıslıtürkler de tıpkı bizler gibi insanlar, aramızda bir fark yoktur...
Sermayeye, mülkiyete sahip olanlar, birlikte yaşamamıza izin vermeyecekler. Buna inanıyorum... 2004’ün sonuçlarına bakarsan mesela, Baf’tan, Limasol’dan insanlar “Hayır” dediler. Parasal kayıpları olacağına inanıyorlardı...
SORU: Bu bir “illuzyon”du aslında...
ANDREAS SİZİNOS: Olabilir ama kafalarından geçen buydu... Herhangi bir savaşta her zaman halkın çoğunluğu kaybeder ama küçük bir azınlık kazancını artırır. Kıbrıs’ta da karı götürenler, şimdilerde politikacılarla içli dışlıdırlar ve kimin cumhurbaşkanı olmasını istiyorlarsa, onu seçtiriyorlar ki çözümden kaçabilsinler. Sorun budur. Bu insanlar çözüm istemiyorlar, sayıları 30 mudur, 50 midir, 100 müdür ama istemiyorlar. O nedenle yasadışı işler olduğunda da kimsecikler hapse girmiş değildir. Mesela borsada olanları düşünün – tüm halkın parasını topladılar, 50 aile bu parayı aldı – kimse de hapse girmedi. Bu zengin insanlar siyasi partilere para veriyorlar – milyonlarca lira... 2000-2001 yılında borsadan kazandıklarını şimdi emlağa yatırıyorlar – son 3-4 yılda emlak fiyatları roket gibi arttı! Bu insanlardan hangisi çözüm istesin ki? Bunlar 50, bilemediniz 100 kadar ailedir ve aynı insanlardır – Kıbrıs’ı yönetenler bunlardır.
Hükümette kimler vardır? Veya mesela Bank of Cyprus’u alınız, aynı ailedir. Laiki Bankası’nın sermayesi kime aittir? Bir aileye...
Partilere bakınız – EDEK’te mesela Lissaridis vardı, 80 küsur yaşındadır ve hala EDEK’te istediğini yapıyor. AKEL’e bakınız, Papayuannu idi geçmişte, şimdi Hristofyas’tır – aynı şey. DİKO’da Kiprianu vardı, şimdi Papadopulos var, Papadopulos daha tutucudur ancak partide aynı insanlar vardır. DİSİ’de Klerides vardı ama aynı insanlar var bu partide de. 1960’tan beri bizi yöneten insanlar aynı insanlardır. Yargıçlar için de aynı şey sözkonusudur. Hep aynı insanlar, aynı ailelerdir... Bank of Cyprus’un mesela şu anda kimdir başında? Filanca ailenin güveyisi mesela... Siyasi görevi nedir? Mesela Elektrik Kurumu’nun yönetim kurulundadır da... Aynı insanlar yani... Sorun budur...
Neyi arıyoruz yani? Bankaların karlarına bakınız... 1619 “kayıp” insana gelince, gidip ailelerini bulunuz ve her birine teker teker sorunuz bakalım, 1974’ten bu yana herhangi bir hükümet onlara “Herhangi bir ihtiyacınız var mıdır?” gibi bir soru sormuş mudur?
SORU: Bizde de aynı durum sözkonusudur “kayıp” aileleri için...
ANDREAS SİZİNOS: Belki aralarından 10 ya da 15 kişi bulabilirsiniz veya hade en fazla 50 aile bulasınız, daha fazlasını bulamayacaksınız...”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler... Sevgül Uludağ – 5-6-7 Şubat 2008)