1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Yürekten sevgi için ‘biyolojik bağa’ gerek yok SOS Annesi Pendagomolu; “Damgalamayın, sevin”
Yürekten sevgi için ‘biyolojik bağa’ gerek yok  SOS Annesi Pendagomolu; “Damgalamayın, sevin”

Yürekten sevgi için ‘biyolojik bağa’ gerek yok SOS Annesi Pendagomolu; “Damgalamayın, sevin”

Hayatının 16 yılını SOS Çocuk Köyü’nde geçirdi, kendi kızları dışında, bugüne kadar 16 çocuğa ‘annelik’ yaptı… Önce kendi ailesindeki ön yargıları yıktı, bazen pes etti ama yılmadı. Şimdi ise toplumdaki ön yargılar için mücadele başlattı.

A+A-

Ayşe GÜLER

 

Hayatının 16 yılını SOS Çocuk Köyü’nde geçirdi, kendi kızları dışında, bugüne kadar 16 çocuğa ‘annelik’ yaptı…

Önce kendi ailesindeki ön yargıları yıktı, bazen pes etti ama yılmadı. Şimdi ise toplumdaki ön yargılar için mücadele başlattı.

Aslen Limasollu olan Cemaliye Pendagomolu, 2003 yılında SOS Çocuk Köyü’nün kapısından içeriye girdi, bir daha da görevinden ayrılmadı.

Yürekten sevgi için ‘biyolojik bağa’ gerek olmadığını etrafındakilere kanıtladı…

Tüm çocuklarını sevdi, hepsini kucakladı.

Halen görevde, şu anda en büyüğü 16 yaşında olan 6 çocukla birlikte SOS’te yaşıyor.

Gözleri dolu dolu ama bir o kadar da gururla anlatıyor ‘çocuklarım’ dediği gençlerin hikâyelerini…

“Kürekle atsalar, kaçmam” diyor ve topluma sesleniyor “Onları sevin, damgalamayın”…

ay-001.jpg

“SOS, ikinci ailem…”

Sizi tanıyabilir miyiz?

“ 2003 Mayıs’tan beridir SOS Çocuk Köyü’ndeyim. O gün bugündür, burada çalışıyorum. 16 yıldır Ev 6’nın annesi oldum. Bu hiç değişmedi. Çocuklarımı büyüttüm, Gençlik Evi’ne gönderdim. Tekrardan çocuklarım geldi, onlar da gitti. Şu ana kadar 16 çocuğa baktım.

Şu anda sorumlu olduğum Ev 6’da 6 çocuğum var. 2 kızım, 4 oğlum var… Göreve başladığımda 11 günlük teyzelik yaptım, 12. gün anne oldum.”

Bu göreve nasıl başladınız?

“Daha önce babamın taşımacılık şirketinde sekreterlik yapıyordum. 19 yıl görev aldım. Babamı kaybettikten sonra 8 ay işsiz kaldım. Münhali gördüm, başvurdum. 2 ay sonra da cevap geldi, işe alındığım söylendi. 3 aylık eğitim sürecimiz oldu.

Ardından da görev almaya başladık. Bizim dönemimiz en şanslı dönemdi. Çünkü şu anda hem teorik hem pratik görev alan arkadaşlarımız var. Ama bizim öyle olmadı.”

3 aylık eğitim süreci nasıl geçti?

“ Hemşirelerden ders aldık. Bunun yanında bireysel aldığımız dersler de oldu. Dikiş, nakış kurslarımız oldu. Beden derslerimiz de vardı. Çocuklarla birebir temasta olacağımız için her alanda eğitim gördük.”

16 yıl geçti… Bir sürü anı, hatıra biriktirmişsinizdir. Geriye dönüp baktığınızda 16 yılı nasıl değerlendirirsiniz?

“Bana 16 yıl, 16 gün gibi geliyor. O kadar güzel geçti. Çocuklarla bağ kurmak, uzun bir süreç istiyor. Ama onun ötesinde bağ kurup, onları sahiplendikten sonra çocuklar seni biyolojik anneden daha çok sahipleniyorlar. Seni üzmemek için çaba sarf ediyorlar. Destek olmak için mücadele veriyorlar. Dışarda bir çekirdek ailen var. Ancak burada da ikinci aileni kazanıyorsun, geniş bir aileye sahip oluyorsun. Kimsenin sahip olamayacağı şeylere SOS Çocuk Köyü’nde sahip olduk.”

Peki, burada bir gün nasıl geçiyor? Neler yaparsınız?

“Sabah güne erken başlıyoruz. İlk önce çocuklarıma kahvaltı hazırlıyorum. Kahvaltıdan sonra onlar okullarına gider. Biz de bu süreçte sporumuz varsa ona katılırız, alışveriş yapabiliriz, kişisel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliriz. Ardından onlara öğle yemeği hazırlarım. Eğitimlerinin, dış faaliyetlerinin takibini yaparım.

Bu arada dışardaki aktiviteleri de ihmal etmeyiz. Dondurma yemeye, sinemaya gideriz. Bir aile ne yapıyorsa, onları yaparız. Misafirlerimiz gelir, gider. Biyolojik ailelerle kaynaşma etkinlerimiz olur. Onları aramıza kattıkça hem aralarında sağlam bir bağ kurulur, hem de sağlıklı bir ilişki ortaya çıkar.”

Çocuklarınız var mı?

“Tabii ki. İki kızım var. Biri mimar, diğeri İktisadi Bilimler Bölümünü bitirdi.”

“ÇOCUKLARIM, NEDEN SOS’TEKİ ÇOCUKLARIN BANA ANNE DEDİKLERİNİ SORGULADI”

Aileniz bu süreci nasıl karşıladı? Sonuçta yatılı bir iştesiniz, 7 -24 görevdesiniz?

“İlk etapta zorlandım, çocuklarımın da tepki vermediğini söyleyemem. Sonuçta ilk etapta tam olarak bilmiyorlardı. Neden SOS’teki çocukların bana anne dediklerini sorguladılar. Hatta küçük kızım, bana Anneler Günü’nde mektup yazmak istemezdi. Ama sonra alıştılar. Göreve başladığımda çocuklarım ilkokul ve ortaokul öğrencisiydi. Şimdi, hep birlikteyiz. Buradaki çocuklarımla hep iç içeyiz.”

Göreve başladığınızda ilk ne hissettiniz?

“Dışardaki iş ile kıyasladığınızda, burada olmak çok farklı. SOS’deki çocukları, kendi çocuğundan ayrı görmemek gerekiyor. Süreç uzun… Ama onlara sarıldıktan sonra zorluk çeksen de hepsini aşıyorsunuz. Kendi ailene de kabullendirdiğinde sorun kalmaz.”

Peki zaman zaman pes ettiğiniz, ‘benim burada ne işim var’ dediğiniz bir dönem oldu mu?

“Tabii ki… Pes ettik ama yılmadık. Şimdi de bizi kürekle atsalar, kaçmayız. Hepsini büyüttüm. Bir kızım var, yazda evlenecek. Şu anda düğün hazırlıkları yapıyoruz. Bir kızım var, ondan torunlarım var. Gelip, elimi öpüp bana ‘nene’ diye sesleniyorlar. Kendi çocuklarım evli değil, bekar. SOS çocuğumun, çocuğu bana ‘nene’ diye seslendiğinde gözlerim doluyor, farklı bir mutluluk… Başka bir oğlum var, yazda bizi denize götürüyor. Yetiştiremediğim işlerimde bana yardım ediyor.”

Bu süreçte çocuklarla nasıl kaynaştınız?

“Göreve ilk başladığımda 5 çocuğum vardı. Hiçbirini tanımıyordum, aramızda herhangi bir bağ yoktu. Zorlandım. Onlarla diyalog kurmaya çalıştım. Çocuklar da gelen SOS annelerinin görevden kısa sürede ayrılmalarına tepki koyuyordu. Bana da o gözle baktılar. Ama daha sonra gitmeyeceğimi anladılar. Onları böyle kazandım. Ben sıkıntılarımı hep onlarla paylaştım.”

“ONLARI BIRAKIP, İZNE GİTMEK ZOR”

Şu anda Ev 6’daki çocuklarınızın en büyüğü kaç yaşında?

“16 yaşında…”

Çocuklarla aranızda güçlü bir bağ oluşmuş. Buradan ayrılıp, Gençlik Evi’ne gittiğinde de içiniz burkuluyor mu?

“Evet. Mesela Pazar günü Gençlik Evi’nde bir çocuğumu ziyarete gideceğim. Çocuklarımın hepsini alıp, onu ziyarete gideceğim. Zaten sürekli iletişim halindeyiz, liderleriyle de görüşüyoruz. Bazen sıkıntıları olur. Alıp, buraya getiririz. Aslında hiçbir zaman bağ kopmuyor. Evlenseler de buradan ayrılsalar da hep birlikteyiz.”

Çocuk Köyü’nde kaç ev var? Diğer annelerle aranız nasıl?

“12 evimiz var. Biri kapalı, yani faal durumda olan 11 ev var. 11 anne, 7 teyze hizmet veriyor. Çok sık görüştüğümüzü söylesem doğru olmaz. Çünkü tempomuz yoğun. Gün içinde bir kahve içecek kadar zamanımız oluyor, görüşüyoruz.”

Peki, izne nasıl çıkıyorsunuz?

“ Oldukça zor oluyor ama çıkıyoruz. Arkamdan koşan çocuklar oluyor, bazıları ağlıyor. Büyüdük sonra akılları kesiyor ama küçükler için zor. Aslında benim için de onları bırakıp, izne gitmek zor.”

“TOPLUM DUYARLI OLMALI”

Toplumda bu konuda farklı bir ön yargı olduğunu düşünüyor musunuz?

“Evet, özellikle okullarda... Çocuklarımız bir sıkıntı yaşadığında; öğretmen, eğitimci bile ‘Onlar SOS çocuğu’ diye yaklaşıyor. Bu yaklaşımın önünü alabilmek için çalışıyoruz. Aslında onlar bir aile çocuğu. Önyargılı davranıyorlar, toplum da bilinçsiz, bu durumun önüne geçmek için çalışıyoruz.”

Bu konuda ne yapmak gerekiyor?

“Sesimizi duyurmak gerekiyor. İnsanların bu sese cevap vermesi gerekiyor. Ama bazıları duyarsız kalıyor. Hepsi topluma kazandırılacak çocuklar. Onlar kimsesiz değil. Çocukların biyolojik anne babası var. Kurum ve bizler arkalarında. Gereken yerlere gidip, hakkımızı ararız. Toplum herhalde buna açık değil. Bir yerde zedelenme payları var.”

Ne mesaj vermek istersiniz?

“Toplum duyarlı olmalı. Çocuklarımızın eksikleri var ama onlara SOS çocuğu gözüyle bakmasınlar. Damgalamayın, sahiplenin… Bizim sahiplendiğimiz gibi toplum da sahiplenirse zarar görmez.”

Bu haber toplam 5480 defa okunmuştur
Etiketler : ,
Adres Kıbrıs 420 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 420 Sayısı ISSN 2672-7560