YURT/TAŞ
“Yurttaşlık” verilir önce sonra Din İşleri’ne başkan yapılır.
İstisnai!
Başkan seçtirilir önce…
O başkana “yavru Külliye” projesi açıklanır.
“Egemen devlet”in Meclisi “misafir” Cumhurbaşkanından işitir projeyi!
Yasaya takılmamak için “yurttaşlık” verilir, karşıdan gelecek mimara!
“Ulusal” hükümetleri iktidara taşıyacak halk kalmazsa ortada, “halk” taşınır adaya…
Yurttaşlık verilir!
Nüfus değiştirilir!
Kimlik dağıtılır!
Mülk yağmalanır!
Biri çıksın ve desin ki “şu satırın yalan.”
* * *
O yıllar yılı “yurttaş” yapılan insanlar sonra ne olur? Ne olur, o insanların çocukları, torunları…
Kıbrıs’ta adaya yabancıdırlar, Türkiye’de kıyıya… Hep bir “dışlanmışlıkla” yaşarlar. “Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu” verilse hemen alırlar ama Birleşik Kıbrıs’tan korkarlar.
Seçim zamanı sömürülür oyları, alın terlerine kıyılır, hayalleri umursanmaz; yurttaşlık verilmiştir ama “gelecek” yoktur o yurttaşlığın içerisinde…
Kimlik yoktur…
Kültür yoktur…
Kişilik yoktur…
Haysiyet yoktur…
“Yurttaşlık” vardır ama savrulurlar hayatın orta yerinde çünkü ne buralı olabilir çoğu ne oralı!
Sabahın yedi buçuğundan gecenin on buçuğuna günde 14, 15 saat çalışan onlardır genelde…
Hastane kuyruklarında, sıvası dökülmüş okullarda, otobüs duraklarında, yıkıntı bir evlerde…
Ezilen “yurttaşlar” onlar!
* * *
Ne Kıbrıslılara, ne Kıbrıslı Türklere, ne de Kıbrıs’ta yaşayan Türklere ya da KKTC yurttaşlarına bir “gelecek” sunabiliyor.
O “yurttaşlık” neye yarıyor?
Müftüyü, mimarı, komutanı, merkez bankası başkanını, danışmanı, öğretmeni, tetikçiyi, değnekçiyi, hatta nüfusu gönderirsin göndermesine de…
“Gelecek” gelmez buralara!
Dünyada bir kişilik, hukuk, meşruluk gelmez!
Yarınlara dair bir ışık gelmez!
Talimat gelir de medeniyet gelmez…
* * *
Yavrusunu yiyen kedi misali hallerimiz…
Vazgeçmeyeceğiz elbette…
Bir sabah, sınırsız bir ülkede uyanmak için birleştireceğiz düşlerimizi…
Birlikte başaracağız illaki…
Başka ülkemiz olmadığına göre….