YURTTAŞ EKONOMİSİ Kriz ne getirdi, ne götürdü?
Ağustos 2018’den beri, bir buçuk yıldır ekonomik krizle ilgili olanları 'yurttaş gözüyle' izliyorum.
-Akaryakıt istasyonlarında, eczanelerde, marketlerde ve restoranlarda yoğun olarak Kıbrıslı Rumlar var!
Dövizin yükselmesiyle onlara daha da ucuz hale gelen kuzey fazlaca cazip duruma gelmiş.
Gözle görünür şekilde bir harcama var, özellikle restoranlarda…
- “Kriz”, ya da dövizdeki yükselme sanılandan çok daha fazla kesimi etkiledi. Yaptığım sohbetlerde özellikle orta kesime mensup bireylerin birçoğunun döviz kredi borcu olduğuna tanık oldum.
- Orta halli yurttaşı etkileyen bu kriz, hem piyasadaki pahalılık hem de kredi miktar ve taksitlerinin artmasıyla bazı önlemler alınması yol açtı. Hane içerisindeki bu önlemlere elektrik tasarrufu, azalan mutfak masrafları ve iptal edilen kış tatilleri ilk göze çarpanlar…
"Kriz" henüz yoğun olarak özel okullardan kaçışa yol açmadı.
İzleyebildiğim kadarıyla insanlar şuradan buradan kısıp çocuklarını özel okullara göndermeye devam edecek.
- Krizin bir başka getirisi de yurttaşın alışveriş alışkanlıklarında olan değişiklikler oldu.
Marketlerde durup alışveriş yapan insanları izledim.
% 90'ı alışveriş yaparken artık uzun uzun fiyatlara bakıyor, etiketleri inceliyor, mümkünse en ucuzunu almaya çalışıyor.
Alınan ürünlerin azlığı, elzem ürünler oluşu dikkatlerden kaçmıyor.
Lefkoşa’daki büyük bir markette çalışan arkadaşımla durumu konuştum, şöyle dedi: “Artık eskisi kadar alışveriş yapan yok. Araba ile alışveriş yapanlar ciddi oranda azaldı. Gündüz pek kimseler gelmiyor, tek tük. Akşamüzeri gelenler var, onlar da ekmek süt gibi temel ihtiyaçlarını alıyor. Böyle giderse herhalde bizi işten atarlar, zira iş azaldı, personel çok bu durumda”…
***
- Türkiye’den daha fazla enflasyonumuz var bizim, malumununuz.
Bunun başlıca sebeplerinden biri de dövizin günlük ekonomide çok sık kullanılması…
Araç satışları, kiralar, emlak sektörü dövizle…
Büyük işler 2018’de hemen hemen durmuştu.
Şimdilerde az biraz hareket var.
Tanıdığım bir galerici ile konuştum, bazı araçlarda TL'ye geçtiğini, bazı araçlarında da döviz bazından indirim yapığını anlatıyor.
Ama yine de satış yok denecek kadar azdı, şimdi düzelme var…
Kimi galerilerin tanıdıkları müşterilerine elden taksit teklifi yaptığını da duydum. "1000 TL ayda taksit ver al" diyenler varmış, aradan bankayı faizi çıkarmak için, sırf satış olsun diye…
Büyükler dövizden kaçarken kimi küçük ölçekli esnafın TL satışı yerine Euro etiket yazıp mal sattığını da gördüm. “Fiyatlar neden Euro oldu?” diye sorduğumda ise “Patron devamlı fiyat değişmektense fiyatları Euro yazmamızı istedi” diye cevap verdi satıcı kız…
Bu da bir başka ilginç durum…
- Akaryakıt fiyatlarının artmasına önlem olarak motosiklet alanları da duydum bu son yılda.
Arabasını garaja kapatıp, sadece hafta sonu kullanıp, hafta içi işyerine motorla gidenler çoğalacak böyle giderse…
-Küçük ve orta ölçekteki esnafla da sohbet etme şansım oldu.
İş azlığından ve elektrikten yakındılar.
Görünen o ki; böyle giderse işten çıkarmalar gündeme gelecek.
- Marketlerdeki kimi ürünlerdeki fiyat değişiminin döviz artışının kat kat üzerinde olması da dikkat çekici.
Burada elbette denetim ihtiyacı ortaya çıkıyor ancak yurttaşın bu pahalı malları almayarak fırsatçılara gereken cezayı vermesi çok daha kalıcı sonuç verir diye düşünüyorum.
***
Özetlemek gerekirse kriz, dövizdeki yükseliş, ya da pahalılık dalgası hemen hemen herkesi etkiledi. Yoksul zaten fakirdi, şimdi çok daha fakir!
Zengin zaten zengindi, borçları da arttı, parası da… Ama krizden esas etkilenen orta halli oldu.
Zira belli bir hayat standardı olan orta hallilerin bütçeleri fena halde hırpalandı.
Şimdi bütçeleri, geliri-gideri ve borçları harcamaları yeniden düzenleme zamanı…
Tasarruf, gelir gider dengesi ve borcu yapılandırma, vade uzatma…
Birçok evde bir buçuk yıldır gündem bu!
Düzenleyebilenler ellerindeki malları tutacak, hayatları gerilese de yaşam devam edecek elbet…
Düzenleyemeyenler kaybedip yeniden devam edecekler…
İzlediğim manzara bu…