1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. “Yurttaşlık sorunu AB Adalet Divanı’na taşınmalıdır”
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

“Yurttaşlık sorunu AB Adalet Divanı’na taşınmalıdır”

A+A-

“Karma Evlilikler” düğümü çözülürse binlerce insanımız daha Avrupa Birliği ülkelerinde serbest dolaşım, eğitim, çalışma gibi Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklanan haklarını kullanacak. Kıbrıs’a aidiyetleri çoğalacak, Avrupa’ya dönecekler yüzlerini, barış inşasında duyarlılıkları kırılmayacak, ortak yurt bilinçleri güçlenecek. En fazla önemsediğim de bu…

Şu duygumu da paylaşmak isterim, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden kaynaklı haklarımızı talep ederken gösterdiğimiz duyarlığı, ortak cumhuriyete yönelik sorumluluklarımızda aynı kararlılıkla ortaya koymuyoruz. Bu da bir başka yazının meselesi olsun!

Son dönemde özellikle de hukukla ilgili gelişmelerde Avrupa Birliği Hukuku Uzmanı Dr. Latif Aran’la soru, yanıtlar yapıyoruz. Bu kez Avrupa Birliği yurttaşlığını sorguladık.

“Avrupa Birliği vatandaşlığı, 1993'te Maastricht Antlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle yaşama geçirildi ve Avrupa Birliği’nin İşleyişine Dair Antlaşma'nın (ABİDA) 20’nci maddesinde düzenlendi. Buna göre, üye devletin uyruğunda olan herkes Avrupa Birliği vatandaşıdır. Bu vatandaşlık, ulusal vatandaşlığa ek olarak gelen tamamlayıcı bir statüdür ve önemli haklar sağlar. Üye devletlerde serbest dolaşım, ikamet, çalışma ve eğitim, Avrupa Parlamentosu ve yerel seçimlerde oy kullanma, üçüncü bir ülkede iken diğer AB üye devletlerinin temsilciliklerinden diplomatik korunma talep etme ve Avrupa Parlamentosu ile Avrupa Ombudsmanı’na başvurma hakkı gibi.”

Kıbrıslı Rum liderliği tarafından yakın zamanda açıklanan paketteki vatandaşlıkla ilgili bölümü nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bu konuya genel yaklaşımı, maalesef hem ulusal hem de Avrupa Birliği hukukunu siyasi bir araç gibi kullanarak, Kıbrıslı Türkleri Kıbrıs Cumhuriyeti ve dolayısıyla Avrupa Birliği vatandaşlığından kaynaklanan haklarından mahrum bırakma, dışlama ve bir nevi cezalandırma amacı taşıyor. Vatandaşlık konusunda etnik kökene dayalı ayrımcı yasa değişikliğini 2002 yılında yaptılar.
Vatandaşlık konusunu düzenleyen yasanın 109. maddesi aslında şöyleydi: ‘16 Ağustos 1960 tarihinde veya bu tarihten sonra Kıbrıs’ta doğan ve doğumu sırasında ebeveynlerinden herhangi biri KC vatandaşı olan kişi, doğumundan itibaren KC vatandaşı olma hakkına sahip olur.’

Bu maddeye bir fıkra eklediler. ‘Şu şartla ki, bu fıkra hükümleri, Bakanlar Kurulu aksine karar vermedikçe, böyle bir kişinin ebeveynlerinden herhangi birinin Kıbrıs'a girişinin veya ikametinin yasadışı olduğu durumlarda uygulanmaz.’

Bakınız, düzenleme sanki herkese uygulanabilen genel bir düzenlemeymiş gibi duruyor. Ama uygulamada yalnızca Kıbrıslı Türkleri etkiliyor. Belki Kıbrıs’ın güneyinde yasadışı göçmenle evlenen bir iki de Kıbrıslı Rumu kapsıyor. Bu tür düzenlemelere AB terminolojisiyle ‘indirect discrimination’ dolaylı ayrımcılık diyoruz. Nereden bakarsan bak elinde kalıyor.”

“Bir çocuğun Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı kazanması için tek ebeveynin doğum esnasında vatandaş olması yetiyor”

Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarında yapılan düzenlemeyi daha iyi anlamak istiyorum, bu “dolaylı ayrımcılık” nasıl ortaya çıkıyor, Avrupa Birliği Hukuku Uzmanı Dr. Latif Aran’dan derinlikli bilgi istiyorum…

“Kıbrıs Cumhuriyeti'nde vatandaşlık, Jus Sanguinis (kan bağı) ilkesine göre veriliyor. Bir çocuğun KC vatandaşlığı kazanması için tek ebeveynin doğum esnasında vatandaş olması yetiyor. Bu ilkeyi kabul ettiğinizde, diğer ebeveynin kökeni, vatandaşlığı, adaya nasıl geldiği, arada evlenme olup olmadığı hiç önemli değil. Ancak, Kıbrıslı Rum yönetimi bu ilkeyi, Anayasa'ya aykırı bir şekilde, Kıbrıslı Türklerin yasal evliliklerden doğan çocuklarını tanımayarak ve vatandaşlık vermeyerek ihlal ediyor.  60 anayasasında, boşanmayla, çocuklarla, kişisel hallerle ilgili konular tamamıyla iki ‘cemaate’ bırakılmıştır. Bu konularda Kıbrıslı Türkler ayrı, Kıbrıslı Rumlar ayrı kurallar uygulanmıştır. Kıbrıslı Türklere uygulanan yasa İngiliz Koloni döneminde de uygulanan Fasıl 339 idi. Adı üstünde ‘Türk Aile Yasası’. Evlenme, boşanma v.s gibi durumlara da Fasıl 338 uyarınca kurulan Türk Aile Mahkemeleri bakmaya yetkiliydi. Kıbrıs’ın kuzeyinde yapılan bütün evlenmeler, boşanmalar 60 Anayasasına göre de yasaldır. Çünkü bu konularda yetki münhasıran Kıbrıslı Türklerdedir. Ama Kıbrıslı Rumlar, bu yasal evlenmeleri ve bu evlenmelerden doğan çocukları Anayasaya aykırı olarak tanımıyor ve vatandaşlık vermiyor. Dahası, evlenme Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 12. maddesine göre bir insan hakkıdır. Kişiler, ister yasadışı mülteci ile isterse de bir katil ile evlenir. Evlendiği kişiye bakarak, bir KC vatandaşının, tek ebeveyn üzerinden vatandaşlık hakkı kazanan çocuğunu bu hakkından mahrum etmek insan hakların aykırıdır. Annesi “bekar anne” olduğu bildiriminde bulunsa, çocuk vatandaşlık alacak. Sorun babasının kim olduğuna ilişkin bildirimde bulunulması mı? Öte yandan, Bakanlar Kurulu’na bırakılan ölçütler açık, şeffaf ve öngörülebilir değil. Bu hukukun genel ilkelerinden biri olan ve AB hukukunda da benimsenen hukuki kesinlik (legal certainty) ilkesine aykırıdır.”
 

Peki, Avrupa Birliği bu vatandaşlık düzenlemelerine müdahale edebilir mi?

“Evet, edebilir. AP milletvekili Niyazi hocanın bu konudaki sorusuna Komisyon da aynı yanıtı vermişti. Üye devletler genel olarak vatandaşlık konusunda düzenleme yapmakta serbesttir. Ancak vatandaşlık ile ilgili bir konu ‘AB hukuku kapsamına’ (Within the scope of EU law) girdiğinde, Avrupa Birliği hukukuna uygun olması gerekir. Burada önemli olan husus, konunun ne zaman AB hukuku kapsamına girdiğidir. Bana göre, çocuğun tek ebeveynden dolayı ‘doğumdan itibaren’ vatandaşlık hakkı kazanması, konuyu AB hukuku kapsamına getiren bir husustur. Çünkü bu hakkı kazandığı andan itibaren artık AB vatandaşlığına da hak kazanır. Şart kısmı, çocuğun kazandığı bu hakkı etnik kökeni nedeniyle engellenmek amacıyla ve AB hukukuna aykırı olarak çıkarılmıştır. Ayrıca AB vatandaşı bir annenin küçük çocuğuna vatandaşlık verilmemesi dolayısıyla açacağı bir davada da konu AB vatandaşı olan anneden dolayı AB hukuku kapsamına girer. AB Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin işleyişine dair anlaşmada (ABİDA) böyle bir ayrımcılığın yapılamayacağına dair çeşitli hükümler var. Ayrıca konuya AB Temel Haklar Şartı da uygulanabilir hale gelir. Şart’ta yasa önünde eşitlik ve milliyet ve etnik kökene dayalı ayrımcılık yasağı var. Kişilerin evlenme ve özel yaşamına saygı hakkı da Şart’ta da tanınmıştır.”

Bu müdahalenin AB tarafından yapılması nasıl sağlanacak?

“Konunun Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) önüne gelmesi sağlanmalıdır. ABİDA 267’nci maddede bunun yöntemi var. Adı ön karar prosedürü. Güney Kıbrıs’ta mahkeme önünde olan bir davada konunun ABAD’a havalesi talep edilmelidir. Nihai kararı verecek mahkeme (temyiz mahkemesi) bu havaleyi yapmakla mükelleftir. ABAD, bu düzenlenin AB hukukuna uygun olup olmadığına ilişkin kararı verecektir. Şunu da belirtmek gerekir ki, bu konuda bize yol gösterebilecek önemli sayıda ABAD kararı da var.”

 

latif-aran.jpg

Avrupa Birliği Hukuku Uzmanı Dr. Latif Aran


cenk-m-web-kose-manset-001.jpg

 

Bu yazı toplam 2057 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar