1. YAZARLAR

  2. Deniz Kalıbcıoğlu

  3. Yürümeye devam et Baggio!
Deniz Kalıbcıoğlu

Deniz Kalıbcıoğlu

Yürümeye devam et Baggio!

A+A-


Sıcak, sımsıcak bir yaz mevsimi. Ligler bitmiş, herkes tatil havasına girmiş. Ama bazı elit oyuncular için yaz boyunca başka bir hedef var, o da Dünya Kupası. O sene Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen kupa organizasyonu, herkesin belleklerinde başka bir anlamla, başka hatıralarla kazındı. Kimilerine göre Adidas’ın kaburga bölgesine yerleştirdiği 3 çizgili formalar, Nijerya ve ABD gibi takımların absürd formaları, kimilerine göre Omam Bıyık, Taribo West, Higuta, Aspirilla, kimilerine göre ise şekilsiz Amerikan Futbolu’ndan bozma stadyumlar. Ama finale kadar herkes için ortak tek bir anı vardı, o da öğle vakti oynanan, sıcak altındaki maçlar...

Kıl payı gruptan çıkan İtalya
Bir de final var tabii, tek bir oyuncu başına yıkılan, bir oyuncuyu ülkesinin gözü önünde lanetleyen, her ne kadar bu oyuncu ülke tarihinin en iz bırakmış oyuncularından biri olsa da, gözden düşüren. Brezilya ve İtalya arasında oynanan, penaltı atışları ile tarih kitaplarına yer etmiş 1994 Dünya Kupası Finali’nden bahsediyoruz bu hafta...
1990 yılında kendi evinde oynadığı turnuvada ancak 3. sırayı alabilen İtalya, güçlendirdiği kadrosu ile bu kez şampiyonluğu hedefleyerek gelmişti ABD’ye. Grup maçlarında ilk 2 sırayı alan ekiplerin bir üst tura çıktığı sistemde oynanan maçlar sonrası, Meksika, İrlanda Cumhuriyeti ve Norveç ile eşleşen İtalya, tüm takımların da 4’er puan aldığı grup maçları sonunda kılpayı 3. sırayı aldı. Tüm 3. sırayı alan takımlar arasında 6 takımın 4’ü bir üst tura çıkacaktı, o son sıradaki takım da İtalya oldu. İlk grup maçında İrlanda Cumhuriyeti’ne mağlup olan İtalya, sonraki maçta Norveç’i Baggio’nun golü ile geçerken, son maçta ise Meksika ile berabere kaldı. Öte yandan finalde İtalya’nın rakibi olacak olan Brezilya ise turnuvaya kupa hedefi ile başlamış, Rusya ve Kamerun’u rahat geçerek İsveç ile berabere kalmış ve bir üst tura adını yazdırmayı başarmıştı. Kenneth Anderson’lu, Brolin’li, Ravelli’li, Larsson’lu İsveç, o dönem sürpriz bir çıkışa imza atsa da, 3 maçta 3 gol atan Romario’yu kimse durduramıyordu.
2. tur maçlarında ev sahibi ABD ile eşleşen Brezilya’da bu kez sahneye Romario’nun partneri Bebeto çıkıyor, attığı golü yeni doğan çocuğuna ithaf ederek futbol literatürüne “elinde bebek sallama” gol sevincini o gün eklemeyi başarıyordu. O günden sonra çocuk sahibi olacak her futbolcu doğum sonrası attığı ilk golde bu sevinci uygulayacaktı. İtalya’da ise turnuvanın bir diğer süpriz takımı Nijerya’yı elemenin sevinci vardı. Maçın hemen başında golü bulan Afrika temsilcisi, 88’e kadar dayansa da sahneye çıkan at kuyruklu Baggio’nun maçı uzatmaya götürdüğü yetmezmiş gibi bir de uzatmalarda attığı penaltı sonrası turu İtalya’ya getirmesi ile yıkılmışlardı.

Yarı finaller
Çeyrek final maçları heyecanı artırırken, hava da aynı orantıda ısınmaya devam ediyordu. Bu öğle sıcağı maçlarında FIFA’nın Avrupalı izleyicileri televizyona çekme isteğinin de göz ardı edilemez bir gerçeği vardı aslında. Çeyrek finalde İspanya ile eşleşen Azzuriler, Dino Baggio ve Roberto Baggio’nun golleri ile net bir skorla maçı kazanarak yarı finale adım atmışlardı. Brezilya ise Hollanda karşısında 2-0 öne geçtiği maçta üstünlüğünü koruyamayıp durumu 2-2’ye getirmiş, Branco’nun bulduğu gol ile maçı 3-2 kazanıp yarı finali beklemeye koyulmuşlardı.
Yarı finalde güçlü Bulgaristan karşısına çıkan İtalya’da Baggio bir kez daha sahneye çıkıyor, Stoichkov’un golüne 2 gol ile karşılık veren at kuyruk, takımını finale taşımayı başarıyordu. Brezilya ise grup maçlarında karşılaştığı İsveç ile bu kez yarı finalde karşılaşıyor, bu kez Romario’nun tek golü, finalisti belirliyordu. Turnuva boyunca 6 gol atan Bulgaristan’lı Stoichkov ile Rus Oleg Salenko gol krallığını paylaşırken, Romario da 5 golle ikinci sırada yer alıyordu.

Final, 120 dakika ve penaltılar
Ve final gelip çatmıştı. 94,000 kişilik Rose Bowl stadyumu, olanca sıcağı ile bu büyük maça hazırdı. Kupa ya Güney Amerika’ya inecek, ya da kilometrelerce yol katedip Avrupa’ya ulaşacaktı. Bunu öğrenmek için ise sadece 90 dakika kaldığını düşünürken herkes, asıl film uzatmalarda dönecekti.
1970 yılında oynanan kupada yine finalde karşılaşan iki ekipten o dönem gülen taraf Brezilya olmuştu. Bu maça ise kalede Taffarel, defansta Aldair, Cafu, orta sahada Dunga, ileride ise Bebeto ve Romario gibi isimlere sahip Brezilya karşısında İtalya’da ise Pagliuca, Baresi, Maldini, Berti, Albertini, Donadoni ve Baggio gibi yıldızlar sahadaki yerini almıştı. Beklenenin aksine çok sönük geçen 90 dakika bizlere gol göstermemiş, maç uzatmalara gitmişti.
Zaten 120 dakikalık maçta tüm vücut sıvılarını kaybeden oyuncularda düşünme yetisi ile beraber performans da yerlerdeydi. Penaltı atışları için ise ilk olarak İtalya’dan tecrübeli oyuncu Baresi geçerken, atışını golle buluşturamıyor, Brezilyalılar iş bitmişçesine seviniyordu. Hemen arkasından ise Brezilyalı Santos penaltıyı kaçırıyor, şanslar yine eşitleniyordu. Sonrasına kullandığı 3 penaltıyı da Romario, Branco ve Dunga ile gole çevirmeyi başaran Brezilyalılara İtalya Albertini ve Evani ile karşılık verirken, Massaro atışını kaçırıyor, tüm yük son penaltıyı atacak olan Baggio’nun omuzlarına yükleniyordu. Baggio o güne kadar Fiorentina’da oynayıp sonrasında Juventus’a transfer olmuş, turnuva sonrasında ise Milan ve Inter gibi takımların formalarını giymiş, İtalya sınırlarını hiçbir zaman geçmemiştir. Ama evinden kilometrelerce ötesinde, Amerika’nın orta yerinde, bir ulusun sevinci onun kaderine kalmıştır.
Aklından neler geçmiştir kim bilir Baggio’nun, o örgülü uzun saçlarını dalgalandırarak gelirken penaltı noktasına. Nasıl buralara geldiğini mi düşünmüştür, neden son penaltının ona kaldığına mı? Belki de sonu o kullanmak istemiştir böyle, kahraman olmayı seçmiştir. Ama kahraman olabilecek kadar, rezil olma şansı da vardır aslında ve kahraman olmak isteyenler bunu hiç düşünmez kimi zaman.
Taffarel ise öte yanda kalededir, Türkiye hakkında henüz en ufak bir fikri bile yoktur belki de, belki de kazanacağı UEFA Kupası ve Süper Kupadan da birhaberdir.  Kalesine yavaş adımlarla geçerken Taffarel, tek başına tüm bakışlar üzerinde bir şekilde de Roberto Baggio yaklaşmaktadır topa. Gerilir, çok beklemez aslında, vuruşunu yapar. Topu kalecinin solundan ve üstten ağlarla buluşturmayı hedeflemiştir, ama kupa boyunca iki kez gole çevirmeyi başardığı penaltıyı bu kez finalde kaçırır, top üstten auta çıkmıştır. Büyük Baggio, elleri belinde yere doğru kafasını çevirir, ve arkasını dönüp giderken Brezilyalılar kümelenmiştir sevinçten.
Bu büyük anın hemen sonrasında kupa Brezilya kaptanı Dunga’nın ellerinde yükselmiştir. Kupa sevinci sırasında Brezilyalıların içerisinde dünyanın henüz tanımadığı 17 yaşında bir çocuk da vardır. Kupayı öpüp havaya kaldıran bu dişlek çocuk, yıllar sonra Baggio ile aynı formayı terletecektir ve dünyanın en acımasız golcülerinden biri olacaktır. O çocuk Ronaldo’dur, bildiğimiz fenomen Ronaldo...

Bu yazı toplam 3908 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar