1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Yüzünüze değil yalnızca
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Yüzünüze değil yalnızca

A+A-

Siyasetin sırtına taşıyarak üzerimizden attığımız bir yük var: Adaletsizlik.
Birey kendi tutum ve ahlaki eylemlerini görmezden geliyor.
“Sistemi düzeltmek gerek” kolaycılığı içinde “birey”in rolü unutturuluyor.
Ya “düzen bu kardeşim” deniyor.
Tortulaşmış vicdanlarla…
Ya da…
“Bu siyasetle başka türlüsü olmaz…”

***
Anladık “düzen” bu…
Anladık sistem kötü…
Tamam anladık da…
Sen de “patates çuvalı” değilsin ki!
Bak, başkasının hakkını yiyorsun.
Bak, eşitsizliği yüceltiyorsun.
Bak, yalan söylüyor, yalan yaşıyor, kendi yalanına inanıyorsun.
Bak, yaşadığın bu hayatı hak etmiyorsun.

***
“Ne zaman bu kadar bencilleştik” sorusunun yanıtını bulamıyorum.
Çünkü etrafımı tanımaya, bu ülkeyi anlamaya başladığım günden bugüne böyle!
Dozu artıyor giderek bencilliğin!
Boyu büyüyor, iştahı kabarıyor, semizleşiyor.
Üretmeden ve terlemeden kazanmak, kolay yoldan zenginleşmek, başkasının hakkını çalmak gibi kavramlar sıradanlaşıyor.

***
Dünyanın giderek çirkinleştiği bir zamanda…
Olanca sahteliği, eğretiliği, kaypaklığı, gericiliğiyle kendi içine kapanmış bir coğrafyada farklısını beklemek de çok mümkün görünmüyor.

***
Yine Hakkı Yücel’in bir notuna sığınmak istiyorum.
Cioran'ın son kitabı "Yeni Tanrılar"ın son cümlesi:
"Hepimiz, her anı mucize olan bir cehennemin dibindeyiz."
Modern zamanları bundan daha iyi anlatan bir cümle okumadım hanidir…

***
Her sabah aynaya bakıyorsunuz, biliyorum.
Emin misiniz, kendinizi gördüğünüze, gerçekten…
Yüzünüze değil yalnızca…
İçinize de bakınız…

 


Hepsi itirafçı

İngiliz kadına “tecavüz” eden “turist”le mi gelişecek turizm?
Turistler turistleri kovalıyor!
Otuz senedir ülkedeki “kontrolsüz nüfusu” ya da “kayıt dışılığı” konuşuyorsak gerçek sorunu gizlediğimiz içindir!
Yoksa…
Ne “af” çözüm oldu…
Ne de “tüzükler.
Polis operasyonları falan da olmadı çözüm…

***

Birisi “itiraf” ediyor ve diyor ki, “tecavüzcü benim…
Tutuklanıyor.
Polis “tuttuk” diyor, “tecavüzcü bu…
DNA örnekleri alınıyor.
Bir bakıyorsunuz, tecavüzcü bir başkası çıkıyor.
O da suçunu itiraf ediyor, önceki de!
Tam bir “muamma” diyarı, “cinnet” cumhuriyeti…
 


ab_-foto-buyuk.jpg
 

Hoş gelmişler bizim mahalleye!

Hem iyi bir gelişme aslında, sevindirici…
Hem de şanslı bir bakan var orada…
...
Kim derdi “milliyetçi” dürtüler üzerinden siyaset yapan Nazım bey gidecek de “Kıbrıs Türk Toplumu” yaftası altında konuşma yapacak.
Hem de Avrupa Birliği bayrağıyla!
Hem de sağında solunda “ışık ışık, dalga dalga” bayrakları olmadan…
Şimdi diyeceksiniz ki “ama siz de kışkırtıyorsunuz…”
Hiç de değil.
Tek yaptığım “deşifre” etmek…
İngiliz anahtarı gibi bir zihniyet var ortada çünkü…
Ayarını yaparsanız eğer açamayacağı kilit yok...
Mesele İslamsa, namaz da kılınır.
Mesele partiliyle muhabbetse, viskiye buz katılır.
Mesele ülkücülerse, her yere ay yıldızlı bayrak asılır.
Mesele makamsa, KKTC’yle kucak kucağa yatılır.
Mesele vizeyse, Kıbrıs Cumhuriyeti’yle uçulur.
Mesele burslarsa, AB’ye koşulur.

Şanslı çünkü eğer zat-ı alileri muhalefette olsaydı ve bu fotoğrafın içinde örneğin soldan bir siyasetçi görünseydi…
Ne demek de “Kıbrıs Türk Toplumu…”
“Vay sen kimin vekilisin ve o Meclis’te nedir işin…”
“Kimdir bu Avrupa Birliği de kendini ne sanır…”

İkiyüzlülüğü unutur da önümüze bakarsak eğer…
Bu işbirliği doğrudur.
Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Türklere yönelik burs programı anlamlıdır, önemlidir.
Türkiye’nin de öyle…
Bilime, bilgiye, dünyaya açılmaya ve öğrenmeye her kim destek olursa alkışı hak eder.
Avrupa Birliği Kıbrıslı Türk toplumuna çok daha fazla destek olmalıdır.
Bu destek illaki daha fazla insana dokunmalı, çok daha verimli kullanılmalıdır.
Barış projelerini destekleyen vakıfların, derneklerin, devletlerin de artması şarttır.

Ne diyelim…
Hoş gelmişler bizim mahalleye!



img_9938.jpg

Bu ne kalabalık

Bu manzara adanın güneyinde yok.
Avrupa’da var mı?
Yan yana dizilmiş bir düzine banka POS cihazı…
Her biri için ayrı elektrik, ayrı telefon hattı, ayrı internet…
Hep bir gereksiz “kalabalık” hali…
Oysa güneyde görüyoruz, tek bir cihaz var ve kartınız hangi bankadan olursa olsun o tek cihazla işlem yapabiliyorsunuz.
Ama diyeceksiniz ki, “her bankanın farklı bir kampanyası var.”
“Taksit imkanı var”  diyeceksiniz, ayrı ayrı…
Bir dolu da komisyon var!
Müşteriden komisyon, mağazadan komisyon, senelik komisyon...
Kredi kartı üzerinde dönüyorsa hayatımız, çok daha pratik olmalı ve çok daha güvenli, konforlu…
Bir de daha az komisyonlu!

Bu yazı toplam 2004 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar