Zalim adamlar ve güzel çocuklar
Amerika’da yaşlı bir kadının evine giren iki genç onu fena halde dövüp yemeklerini yer ve parasını çalarlar.
Polis gençleri yakaladığı zaman yaşlı kadın karakolda şikâyetçi olmadığını söyler. Polisler hayretle “Neden?” diye sorarlar. Yaşlı kadın “Bu çocuklar aç ve sevgisiz bırakılmış. Bu çocuklara bakılmamış, ilgi gösterilmemiş, onlara çok kötü davranılmış.” diye cevap verir. Yaşlı kadın bilgeliğiyle, sevgi dolu bir kalple görmüştür olanları.
Türkiye’de, o henüz uyuyan küçük bir prens iken hastanede anne ve babasını ziyaret edip sohbet imkânı bulduğum Berkin için kötü kalpli, iktidar hırsıyla dolu bir adamın söylediklerini işittikçe hatırlıyorum bu hikâyeyi. Ölen bir savcı ve iki gencecik insan da pek çoğumuzu gözyaşlarına boğan bu güzel çocuk ile hatırlanacak artık. Geçenlerde Çağlayan adliyesinde yaşanan olayın içinde bir takım komplolar olduğu tezi hiç de yanlış gelmiyor bana. Ama burada beni esas ilgilendiren bu kötü adamın ülkesinin çocuklarına karşı düşmanlığı ve merhametsizliği… Kazanmak için her şeyin mubah sayıldığı bir Makyavelizm içindeki bu kirli ruh kara bir kâbus gibi çökmüş coğrafyamızın üzerine.
Kendi çıkarı için medet umduğundan kutuplaştırdığı ülkesinde sayısız ölümlerin de sorumlusu o artık. Gerçek bir insana da benzemiyor zaten. Hedefe ulaşmak için strateji ve taktiklerle, yalanlarla, başkalarının ayağını kaydırarak ilerlemeye çalışan bir oyuncu. Yüzünde, gözlerinde, beden dilinde ürkütücü bir küstahlığın her an zulme dönüşmeye hazır göstergeleri var. Doğrusunu söylemek gerekirse ben artık ona bakamıyor ve dinleyemiyorum. Haksızlığın, adaletsizliğin sembolü haline dönüşmüş bu figürün görüntüsü ve sesi hastalandırıyor beni…
Beni esas rahatsız edip vicdanımı sızlatan ise bir zamanlar Türkiye’deki askeri vesayete son veriyor, demokratik reformlar yapıyor diye ona bir miktar sempatiyle yaklaşmış olmam. Hayat son derece dinamik ve her şey değişime tabii… Bundan çıkarılabilecek çok dersler var. Belki de esas sorumlu sistemin ve politik kültürün kendisi. Hayatlarımızı, geleceğimizi, çocuklarımızın geleceğini etkileyecek kararları almaları için bazı insanlara uzun süreli yetkiler veriyoruz. Bu seçimleri yapan kitleler zaten yalanlarla, propagandayla paralize olmuş durumda.
Benim için seçim hiç bitmiyor. Çünkü Kıbrıs’ın iki tarafında ve Türkiye’de de oy kullanma hakkım var. Biri bitiyor öbürü başlıyor. En kötüsü de seçimler öncesindeki kutuplaşma ve kötü enerji hali.
Hayatta emin olduğum bir şey var. O da hiçbir şeyin bir insanın hayatından ve düzgün bir hayat yaşama hakkından daha önemli olmadığı. Daha adil daha özgür bir dünya için ne yapmak gerekiyor, kimlerin yanında durmak daha doğru; verilmesi gereken karar bu…
Ben politikayla ilgilenmiyorum diyebilmemiz mümkün değil çünkü biz ilgilenmesek bile politika bizimle ilgileniyor. Bugünümüz ve geleceğimiz politika tarafından belirleniyor. Uzun süreli karar alıcılar olarak seçtiğimiz bu kişiler hayatımızın her alanında söz sahibi durumundalar. Onların alacakları kararlarla mutsuz olmamız, özgürlüğümüzün ve güvenliğimizin elimizden alınması mümkün. Hatta ölümümüz ya da ailemizden birilerinin ölümü demek olabilecek kararlar vermeleri bile mümkün.
İnsan kafası karışabilen bir yaratık… Korkular, kaygılar, geçmişten getirdiğimiz bohçaların ağırlıklarıyla doluyuz. Gerçekten ihtiyacımız olanı, bizi temsil edeni bulmamız o kadar da kolay değil. Öncelikle yalnız değil birlikte düşünmelere alışmışız. Çok kolay cezbedilip aldatılabiliyoruz.
Hayattaki duruşumuz ve seçimlerimizden ötürü, kimliklerimizden biri, birkaçı ya da tümünden ötürü bize nefretle bakan, düşmanlıkla yaklaşan insanlar oluyor. Bu biraz da siyasal kültürün getirdiği bir durum…
Başkalarının politik düşünceleri, kimlikleri bir tehdit olarak görülüyor. Filanca görüşün iktidara gelmesi bizim hareket alanımızı daraltıyor, çıkarlarımıza engel oluyor algısı var. Sistemin kendisini, çizdiği modelin korkunçluğunu değil de sadece bize yansıyan küçük parçacıklarını görüyoruz.
Dünyanın yeni bir siyasal kültüre bu yalan tiyatrolarına son verecek bir kalkışmaya ihtiyacı var. Komploları, gizli anlaşmaları ortaya çıkarabilecek, insan hayatına kast edenleri devre dışı bırakabilecek mekanizmalar gerekli.
Yarının daha güzel olması çok mümkün çünkü dikkatimizi buna yoğunlaştırırsak büyük insanlık olarak bunu yapabilecek akıl, yaratıcılık ve güce sahibiz.