Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Zam

A+A-


Elektrik zammı konuşuluyor.
Konuşulması kadar normal bir şey yok.
Az-buz değil çünkü yapılan zam…
%18 ila %29 arasında.
İnsan duyunca içi titrer, hemen cebinden çıkacak ek parayı hesaplamaya çalışır.
Şimdiye kadar yapılan açıklamalar, söylenen gerekçeler bu zammın geleceğinin habercisiydi.
Bu zam kaçınılmaz mıydı peki? Başka bir şey yapılamaz mıydı?
Evet, ben de kabul ediyorum, eğer bir üretimde ortaya çıkan ürünün satış fiyatı maliyeti karşılamıyorsa o ürüne zam yapılır. Bu durum, ekonominin en basit kurallarından… 
Belki bu köşeden bu tartışmayı sürdürmek yeterli olmaz ama en basitiyle elektriğe zammı daha az miktarda gündeme getirip lüks sayılabilecek içki, sigara gibi ürünlere yapılacak zamlarla veya başka kanallarla sağlanacak gelirlerle Kurumun maliyetlerini karşılamak yoluna gidilebilirdi.
Hükümet zammı bir kalemden, direkt olarak elektrik faturaları üzerinden gündeme getirerek ‘temiz’ iş yapmaya çalıştı.
***
“Elektriğe zam kaçınılmaz” dedi Başbakan ama tahsili yapılmayan 500 milyon TL gibi bir rakam ortada dururken bu ifadenin haklılığının hiçbir zaman kabul görmeyeceği belli.
Yapılan zam halkın ‘özelleştirme’ tercihini yükselteceğini de düşünüyorum çünkü “bu devlet veya hükümetler bu KIB-TEK’le başa çıkamıyorsa özelleştirilsin de kurtulalım” düşüncesine girmeleri çok doğaldır.
***
Enerjiden de Sorumlu Tarım Bakanı Önder Sennaroğlu elektrikle ilgili zammı ve bundan sonra izlenecek yolu ve projeleri açıklarken üç adım sıraladı;
1. Elektrik enerjisi alanının yeniden yapılandırılması,
2. Elektrik arzının çeşitlendirilerek arz güvenliğinin artırılması,
3. Tahsilatın sağlanması, gelecekteki tahsilatların etkinleştirilmesi ve borçların kapatılması.
Üçüncü madde daha önce de defalarca tekrarlanan bir düşünce… Bir türlü daha önceki hükümetler döneminde de yürürlüğe giremedi. Sadece elektrikte örgütlü sendika El-Sen, yüklü borcu olanların elektriğini kesme yoluna gitmişti.
Söz konusu tahsilat yapılamıyor. Neden?
Çünkü tahsili yapılamayan faturaların tahsilinin yapılması demek büyük oranda paranın devletten çıkması demek çünkü borcun büyük kısmı devlet kurumlarına, belediyelere ait. Devlet ödeyemediği bu borcu halkın sırtına yükleyerek açığı kapamaya çalışıyor. Çok mu adil, hayır değil ama demek ki hükümet çareyi böyle bulmuş.
Maliye Bakanı devlet kurumlarının fazla borcu olmadığını ama belediyelerin olduğunu söylüyor. Demek ki bu borcun fazlasının yine devlet tarafından ödenmesi bekleniyor KIB-TEK’e… Bu da bugünkü değerlerle çok mümkün değil hatta imkânsız.
***
Birinci ve ikinci madde ise önemli ancak uygulanmaları halinde kısa vadede yarar sağlamalarını beklemek mümkün değil.
Hele ikinci maddede yer alan yenilenebilir enerji kullanımının özendirileceği konusunun yer alması önemli ama bu enerjiyi kullanabilmek için de bu enerji yatırımının yine devlet tarafından acil olarak gündeme alınması gerekiyor. Bireysel olarak vatandaşların veya kurumların özellikle güneş enerjisinden yararlanabilme gibi yatırımları gündeme gelebilir ancak bunun için de yine devletten teşvik beklentisi olacaktır.
***
Sonuçta, kısa vadede yapılabilecek olan şey, elektriğe daha düşük oranda zam yaparken tahsilatların hemen yapılabilmesi gibi bir çalışmanın ortaya konması olabilirdi. Ancak devletin kasasından çıkarabilecek parası bulunmadığı için bu görevi ek yük bindirilen halk yapmış olacak. Diğer adımlar daha uzun vadeli ama yapılması gereken uygulamalar olmakla birlikte şimdilik bu yükü halk taşımak zorunda kalacak gibi…
Ancak şunu da son olarak eklemek gerekir ki bu politik bir söylem değil ama bu sonucun gelmesini bu hükümete yüklemek de insafsızlık olur. Şimdiki hükümet bu soruna tartışmalı bir şekilde çözüm yaratmaya çalıştı, hepsi o.

Bu yazı toplam 2060 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar