Zaman çabuk geçiyor
Zaman çok çabuk geçiyor. “Daha dün gibi...” derken, bakıyorsunuz yıllar akıp gitmiş farketmeden. Arif Hoca’yı kaybedeli iki yıl oldu bile.
Göçmezden bir veya iki ay önceydi sanırım. Evde, televizyonun esiri olduğum gecelerden biriydi. Oğlum Arda telefon etmişti. “Baba gel... Arif Hoca’yla birlikteyiz. Seni sordu....”.
Görüşmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Kalkıp gitmiştim hemen. “Nerdesin Gündüz ?” diye karşılamıştı beni. Sarılıp, öpüşmüştük. Dört-beş kişiydik bir masa çevresinde. Oradan buradan, her birimizin sağlık durumlarından falan söz etmiştik önce. Sonra, derinleşmeye başlamıştı sohbet.
Öğretmenlik döneminde yaşadıklarını; Dağ’daki Mücahitlik döneminde yaşadıklarını; hatta ve hatta St.Hilarion Kalesi’ne ilk nasıl girdiklerini anlatmıştı. Sonra, memleketin hali, Hükümetimizin hali, Türkiye ile olan ilişkiler v.s. derken, ansızın Raif’i sormuştu bana.
“Çok samimiydiniz, biliyorum. İlginç bir insandı. Başta babası olmak üzere herkes bize öcü gibi bakarken o yaklaşır, iyi ve yakın ilişki kurmaya çabalardı. Çok şey konuşur, tartışırdık. Ve çok da takılırdık ona. Ama kızmazdı, gülerdi hep. Daha ‘Kurucu Meclis’ döneminde bile bazı konularda işbirliği de yapmıştık” deyip bazı anılarını aktarmıştı Hoca.
“Evet, çok değişik bir arkadaştı. Taşıdığı soyadı nedeniyle sıkıntıları vardı. Baskı altında hissederdi hep kendini.....” diyerekten ben de Raif’le ilgili bazı anılarımı anlatmıştım ona. İlgi ile dinlemişti Hoca.
Uzayıp gitmişti sohbet. Onun, anlatacak çok şeyi vardı her zamanki gibi. Annan Planı dönemini, o dönemde Kıbrıs dışında ve Kıbrıs içinde yaşananları uzun uzun yorumlamıştı. O dönemle ilgiliç ilginç görüşleri vardı her zaman ve her konuda olduğu gibi. Ama, sohbetin en çarpıcı noktasında, aklındaki soruyu da yöneltivermişti.
Annan Planı tartışmaları döneminde benim Kıbrıs RD-TV’nin Müdürü olduğumu biliyordu. “Kıbrıs TV’si de radyosu da çok olumlu ve güzel bir yayın politikası yürüttü o zamanlar. Asil Nadir’den beklemediğim bir şeydi bu. Hep merak ettim, sakıncası yoksa bana anlatır mısın, nasıl oldu da Asil Nadir Annan Planı’na destek verdi ?”. Mümkün olduğunca kısa ve sade olarak açıklamaya çalıştım ama aralarda sürekli sorular yağmuru altında.
***
Dolu dolu, ilginç, sözünü hiç sakınmayan ve genelde ‘aykırı’ görüşleri ile hep şaşırtan biriydi Hoca. Sohbetleri hem bolca soruları hem de bolca yorumlarıyla, hep bir yerlere sürükler götürürdü. O sohbetimiz de öyle olmuştu. Ve son görüşmemiz olmuştu o gece.
Işıklar içinde yat Hoca. Senin gibilerin sayısı, ellerin parmak sayısını geçmiyor artık bu ülkede. Ve, her şey, bıraktığın gibi de değil malesef. Her geçen gün daha karmaşık, daha da kötü oluyor.