1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. ZAMAN GEMİSİ
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

ZAMAN GEMİSİ

A+A-

Bu günlerin bize en çok duyumsattığı dünya denen gezegenin ortak evimiz olduğu belki de. Ailecek bir felaket gelmiş başımıza. Yaşadığımız bu deneyim bizi başka insanlar yapacak, kendimize, başkalarına ve dünyasal olana dair algılarımızı değiştirecek büyük olasılıkla.

Kimileri kendi korunaklı, güvenlikli alanlarında felaketi en hasarsız biçimde atlatmaya çalışırken bunun pek de farkında olmayabilir ama bu kelebek etkisinden kimsenin kurtulması mümkün görünmüyor. Birbirimizi daha fazla seyrediyoruz son sıralarda. Her birimiz birer ekrandan dünyaya kendimizi gösterme şansına sahibiz. Kimileri şovu çalsa, yalan tiyatrosunu kursa da öyle… Yalan ve hile inanılmaz boyutlarda belki ama bunun dışında sahici olana da bir alan var. Özellikle, insanların kendi yüzlerini bazı film sahnelerine yerleştirdiği uygulamalar dehşete düşürüyor beni. Her türlü hilenin yapılıp anında dünyanın dört bucağına servis edilebileceği bir çağ bu. Aynı biçimde hile ve yalanın da ortaya çıkarılabilmesi söz konusu. Göz boyayan sahtelikler bir süre sonra sönükleşiyor, yalancının mumu sönüyor hızla.

Bu zor zamanlarda değerini anladığımız bir başka şey de arkadaşlık. Arkadaşlarla geçirilen güzel zamanlardan değerlisi yokmuş. En çok bunu özlediğimi fark ettim şu günlerde. Şubat ayı hep özeldir benim için. Öncelikle Kıbrıs Şubatları lapsana ( hardal çiçeği) tarlaları demektir. Sarı çiçeklerin açma zamanıdır. Bu koşullarda kırlara pek açılamasak da uzaktan enerjisi geliyor oraların. Çocukluk yıllarımda “Şubat tatili” var diye heyecanlandırırdı beni sanırım Şubat. Bir de doğum günümün Şubat’ta oluşu. Hep güzel kutlanmıştır doğum günlerim. Hayatımda kısa bir karanlık dönem var doğum günlerimin kutlanmadığı  (Şu an fark ettim bunu) ama onun dışında hep çok güzel anılarım var. Bu anıların güzel olmasının en önemli nedeni arkadaşlar. Geçtiğimiz yıllarda özellikle sırf bu nedenle gelen arkadaşlarım, birlikte geçirilen güzel zamanlar var aklımda.  Hayatta insana kalan böyle güzel buluşmalar zaten. Doğum günü filan bahane. Bu yıl fijital ( fiziksel ve dijital bir arada) bir kutlama yapayım diyorum.

Kendimizle kurduğumuz ilişki, hayatımıza esas yön veren. Geçmişteki travmalarla nasıl başa çıktığımız, anlam arayışımız, güvenlik ve özgürlük arasında kurduğumuz dengeler… Pek çok insan saçma saplantılar yüzünden öyle derin acılar çekiyor ki. Elimizi kolumuzu bağlayan tüm olumsuz koşullara rağmen kendimize bir alan açıp nefes almamız mümkün oysa. Bazı saçmalıkları yapmamızın esas nedeni yaramızın aynı yerden defalarca kanatılması. Kalp ağrımız öylesine dayanılmaz oluyor ki kendimizi oradan oraya savuruyoruz. Bu ağrı, düşünmemizi, rasyonel davranmamızı engelliyor. Gerginlik sonucunda oluşan toksin düşüncemizi bulandırıyor.Net göremiyoruz olup biteni.

İçimiz yangın yeri belki ama kibriti çakan biziz. Yara da bizim bıçak da… Başkalarını suçluyoruz, günah keçileri buluyoruz ama acılarımızın en önemli faili kendimiziz çoğu zaman.

Politik alanda “benim gibi düşünmeyen herkes haindir” anlayışı hâkim. Sosyal Medya her sabaha “bugün kimi linç etsek?” diye uyanıyor. Gerçek kötülük, faşizm ve diktatörlük çok seviyor böylesi ortamları. Her türlü adaletsizlik almış başını gidiyor. Kutuplaşmalar içinde klişeler ve semboller savaşıyor. Ara tonlar görülmezden geliniyor; her şey kaba bir ayrımla tanımlanıyor. İnceliklere yer yok. Eğer bir tarafın yoksa, kategoriler içinde var olamıyorsan iki tarafın da düşmanı sayılıyorsun.

Böylesi dönemler büyük dönüşümler getirmiş hep. Statükoyu korumaya çalışanlar bunun nafile bir çaba olduğunun ayırdında değiller şu an. Bu düzen hep böyle gidecek sanıyorlar.

Zaman gemisi yoluna devam ediyor. Büyük bir fırtına çıkmış şu an, rota şaşmış, içerde hem bezginlik hem isyan var. İnsan çağlardır aynı insan bir anlamda. Bir yanda bencillik bir yanda dayanışma. Bir yanda zulüm bir yanda merhamet. Yine de güzel ama dünya; nehirleri, gölleri, denizleri, ormanlarıyla… İnsanın içini ateşleyen aşklar, zor durumda olana elini uzatan vicdanla… Hayallerimizin gerçeğe dönüşme potansiyeliyle…

Bu karanlık dönemin sonunda güneşli günler vardır belki. Kim bilir?

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1949 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar