1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Zaman Hızla Akıp Giderken Beton Zeminlere Çarpıp Duran Kadınlar!
Zaman Hızla Akıp Giderken Beton Zeminlere Çarpıp Duran Kadınlar!

Zaman Hızla Akıp Giderken Beton Zeminlere Çarpıp Duran Kadınlar!

Zaman Hızla Akıp Giderken Beton Zeminlere Çarpıp Duran Kadınlar!

A+A-

Feminist Atölye
[email protected]

 

Geçtiğimiz günlerde güncel haberleri okuyan, izleyen, kulağını kabartan herkes  “Gönyeli’de eşi tarafından darp edildiği belirtilen ve evinin balkonundan komşusunun balkonuna geçmeye çalıştığı sırada yaklaşık 7 metre yükseklikten beton zemine düşen Nilgün Urhan, önceki akşam hayatını kaybetti”  (i)  cümlesiyle birlikte bir kez daha erkek şiddetinin tanığı oldu. Canını kurtarmaya çalışan bir kadın, kim bilir kaçıncı kez hayata tutunmaya çalışırken, öylece balkondan düşerek feci şekilde can verdi. Aramızdan bir Nilgün daha öylece kayıp giderken, kalplerimiz de isyanla birlikte ayrı ayrı balkonlardan teker teker beton zeminlere çarpıp durdu.

Nilgün’ün ölümü ne ilk ne de son olmadığı gibi, münferit bir olay, her hangi bir sebep ile meşrulaştırılabilecek, tek failli, alelade bir haber değildir. Kadına Şiddet vakaları ne yazık ki süreğen ve sistematik olmakla birlikte birbirleri ile de çeşitli yollardan bağlantılıdır. Şiddetin önüne geçmek adına yaşanan vakalara bir bütün olarak bakmak, detaylı, hızlı ama köklü çözümler üretmek ve uygulamaya geçirmek gerekmektedir.

Şöyle ki; 2014 yılında 28 AB üyesi ülkede gerçekleştirilen bir araştırma sonucu düzenlenen rapora göre her üç kadından birinin şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir. Raporda, “her 3 kadından 1'inin 15 yaşından itibaren fiziksel veya cinsel şiddete maruz kaldığı, kadınların yaygın biçimde istismara uğradığı ancak bunların çok azının kayıtlara geçtiği, aile içi şiddet vakalarının sadece yüzde 14’ünün ve diğer şiddet vakalarının ise sadece yüzde 13'ünün rapor edildiği bilgisine yer verildi.

Gördükleri şiddet sonrası ilişkiyi bitiren kadınların hala risk altında olduğu kaydedilen raporda, her 5 kadından 2'sinin şimdiki veya eski eşi ya da hayat arkadaşından psikolojik şiddet gördüğü, eşi veya hayat arkadaşının şiddetine maruz kalan kadınların yüzde 42'sinin ise hamile iken de şiddet gördüğünün belirlendiği aktarıldı.” (ii)

Rapor ile birlikte haberlerde sık sık rastladığımız taciz, tecavüz ve şiddet olayları dikkate alındığı zaman uygulamada yaşam ve beden hakkının erkek ve kadın için eşit olduğu söylenemez.

Yaşam hakkı ciddi tehdit altında olan kadınların bir kısmı korunabileceklerine olan güvensizlik sebebiyle başvuruda dahi bulunmazken, bir kısmı ise başvurdukları halde etkili koruma sağlanamaması dolayısıyla şiddet görmeye, öldürülmeye devam etmektedirler.

Şiddet olaylarının gerçekleşmesini önlemek adına gerekli koruyucu/önleyici tedbirleri alamayan, cezasızlık sorunu ile yüzleşemeyen, gerek AB sözleşmelerinde yer alan veya iç hukukta hali hazırda yürürlükte bulunan tedbirleri bile gereği gibi uygulayamayanlar, kadının yaşam hakkından daha çok aile kurumuna önem veren, kadınları kocalarıyla barışmaya ve eve dönmeye teşvik eden, arabuluculuk yapmaya çalışanlar, bu konuda kendine düşen yükümlülükleri yerine getirmekten kaçınanlar kadına şiddet vakalarında bizzat fiilen şiddeti uygulayanlar kadar sorumludurlar.

Kadına yönelik şiddet ile mücadele etmek, ortadan kaldırmak için öncelikli olarak sistemsel bir sorun ile karşı karşıya olunduğunu kabul etmek ve kararlı olmak gerekir.  Gerekli yasal düzenlemeler yapılıp, bunların icrası ve mahkemelerde ivedilikle hükme bağlanması sağlamalı, kadının beyanı esas kabul edilerek, uygulanacak cezai yaptırımlar etkili ve caydırıcı hale getirilmelidir. Bunların yanında sığınma evleri kurmak, şiddet sonrası yaşamlarını sürdürebilmek adına bizzat kendi ve varsa bakmakla yükümlü oldukları çocuk/yaşlı/engelli kimseler için de psikolojik ve ekonomik destek, eğitim, sağlık, ulaşım, istihdam gibi ihtiyaçların karşılanacağı güvenli bir yaşam imkânı da aynı önemde gerekmektedir. Şiddete maruz kalan kadınların ilk başvuru yerleri olan polis merkezlerinde bulunan görevli kolluk personelinin, hastanede bu konuda görev yapan personeller ile sosyal hizmet uzmanlarının, toplumsal cinsiyet farkındalığına sahip, bu konuda özel eğitim almış kimseler olmaları da ayrı önem arz eder. Şiddete uğramış kadın ile muhatap olacak tüm kamu görevlilerinin uzlaştırma ve arabuluculuk yapmaları yasaklanmış olmalıdır. Kadının şikâyetini geri alması halinde dahi soruşturma resen devam etmelidir. Şiddeti uygulayan faillere, etkili ve caydırıcı ceza uygulaması yanında toplumsal cinsiyet farkındalığı, şiddet tanımı ve şiddetsiz iletişim kurma teknikleri, öfke kontrolü gibi konularda ciddi eğitim ve zorunlu rehabilitasyon programlarları verilmelidir.

Tüm bunlara ek olarak, eğitim sisteminden, yazılı ve görsel medyaya kadar bir sürü alanda toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında iyileştirici önlemler, düzenlemeler, güncel hayata geçecek değişiklikler gerekmektedir. Toplum üzerinde etkisi olan, çeşitli kanallar ile birebir ilişki içerisinde olan köşe yazarlarından, aktif siyaset içerisinde yer alanlar ve özellikle hükümet yetkilileri gibi kimselerin; cinsiyetçi, kadına yönelik şiddeti normalleştiren, maruz gösterecek sebepler sunan, toplumsal cinsiyete dayalı önyargılar içeren, kadın erkek eşitsizliğini besleyen söylemleri engellenmelidir.

Kadına şiddet vakaları resmi bir evlilik birliği içinde olmadığı zamanlarda da aynı ciddiyetle ele alınmalı, faillere karşı aynı cezalar uygulanmalıdır. Kadına yönelik şiddet, resmi nikâh olsun veya olmasın en yakınlardan gelebileceği gibi, hiçbir ilişki içerisinde olunmayan veya bitmiş bir ilişkinin söz edildiği durumlarda da görülmektedir. Kadının yaşam hakkı, herhangi bir sebep ile erkeğin yaşam hakkından daha az önemli olamayacağı gibi aile kurumunun da üstündedir.

Kadına yönelik şiddet vakaları hız kesmezken, siyasi irade eksikliği ile günlük ve münferit çözümlerin bizi bir yere götürmeyeceği açıktır. Her yurttaş için Anayasa ile desteklenen Güvence içerisinde, eşit ve adil bir yaşam hakkı talebimizdir ve devlet yükümlülüğünü yerine getirmelidir.

Bir sonra ki yıl için, Bütçe hazırlıkları sürecinde olduğumuz göz önünde bulundurularak sığınma evi başta olmak üzere bu elzem konuyu yetkililer öncelikli olarak dikkate almalıdır. Şeffaflık ilkesi gereği bütçe tamamlandıktan sonra, bütçenin ne kadarının biz kadınlara ve yaşam hakkımıza ayrıldığının açıklanmasını dört gözle bekliyoruz.

Unutulmamalıdır ki yaşam tüm insanların vazgeçilmez eşit hakkıdır!

 

------------------------------------------

(i)https://www.yeniduzen.com/Haberler/ozel-haber/kadina-siddet-yeniden-gundemde/54639
13 Ağustos 2015 tarihli ‘Kadına Şiddet Yeniden Gündemde’ başlıklı haber – Yeni Düzen
 (ii) http://www.aa.com.tr/tr/tag/463850--kadina-siddet-en-yakinindan-geldi
11 Şubat 2015  tarihli - SEVAL GÜLER’in ‘Kadına Şiddet En Yakından Geldi’ başlıklı haber – Anadolu Ajansı

Bu haber toplam 1764 defa okunmuştur
Gaile 332. Sayısı

Gaile 332. Sayısı