“Zanaatı olmayan bir ülke çökmeye mahkumdur”
“Zanaatı olmayan bir ülke çökmeye mahkumdur”
Didem MENTEŞ
Gelişen teknoloji çağıyla birlikte olanaklar da artarken eski zanaatlar da yok olmaya yüz tuttu. Kıbrıs’ta bir zamanlar sanat ve zanaat işlerine büyük önem verilirken, giderek tükenen değerlerimiz arasında ‘yorgancılık’ zanaatı da kaybolma noktasına geldi. Osmanlı döneminden günümüze kadar uzanan bu zanaatı 45 yıldır sürdüren bir isim Mahmut Yağmur... Kuzey Kıbrıs’ta 34 yıldır pamuklardan çeşitli modeller yarattığı yorganlara hayat veriyor. Elyaf ürünlerin ortaya çıkmasıyla yorgancılığa darbe vurulmasından yakınan Mahmut Yağmur, insanların ‘el emeği göz nuru’ işlere değer vermemesine üzülüyor. Mahmut Yağmur, devletin bu tür zanaatlara sahip çıkıp ‘eğitim’ amaçlı teşvik vermesini isterken, en büyük isteğinin ise bu mesleği gelecek nesillere aktarmak olduğunu anlatıyor.
45 YILLIK MESLEK HAYATI
Malatya’da dünyaya gelen ve ailesiyle Tarsus’a yerleşen Mahmut Yağmur, ilkokul sonrası çobanlık yaparken babasının teşvikiyle yorgan işine girer. 1969 yılında başladığı zanaatını askere gidene kadar sürdürür. Ve 1974’de Malatya’dan Kıbrıs’a göç eder Mahmut Yağmur. Önceleri o zamanlar meşhur olan ‘bavul ticareti’ne atılarak, Kıbrıs’tan Türkiye’ye ‘kot pantolon’ götürerek satış yapar. Ancak bir süre sonra bu işin kendisine göre olmadığını anlayarak, çocukluk mesleği olan ‘yorgancılık’ işini yapmaya karar verir ve bir tandık aracılığıyla ve desteğiyle 1980’de ilk dükkanını Gönyeli’de açar.
“KIBRIS’TA DÜKKAN AÇACAĞIM”
“Ben askerliği Kıbrıs’ta yapmak istemiştim ama Edirne’ye gönderdiler. Orada terhis olduktan sonra Tarsus’ta bir arkadaş Tarsus Cengiz Topel Lisesi’ne Rum esirlerin geldiğini söyler. Ben de onlar Rum değil herhalde Türk’türler dedim. Oraya gittiğim zaman o esirlerle konuştum ve Türk olduklarını öğrendim. O zaman Kıbrıs’a gitmeye karar verdim. Hatta bir arkadaşım bana Kıbrıs’a git orada hem ev hem iş verirler demişti. Ben de ‘yok ben oraya gidip dükkan açacığım’ dedim. İlk gezme amaçlı 1974’de Kıbrıs’a geldim sonra da yerleşmeye karar verdim. Üç sefer buradan Türkiye’ye kot götürüp satmaya başladım ama baktım ki bu iş bana göre değil, o zaman dükkan açmaya karar verdim. Ve ilk dükkanımı 1980 yılında Gönyeli’de açtım”
“ELYAF YORGANCILIĞA DARBE VURDU”
1980’li yıllarda gelinlik kızlara çok iş yaptığını anlatır Mahmut Yağmur, “birbirinden güzel desenli ve modern işlemeli yorganlar yapardım. Gelin olacak kızlar 6- 7 tane birden yorgan yaptırırdı” dedi. Geçmiş yıllarda yorgan yapmayı yetiştiremediğini, gece yarılarına kadar çalıştığını anlatan Mahmut Bey, uzun bir süredir akşam üstü dört gibi kapıları kapattığını anlatıyor. Elyaf türünün ortaya çıkmasıyla, yorgancılığın 14 yıl önce darbe almaya başladığını söyleyen Mahmut Yağmur, “elyaf kanserojen madde içeriyor ama yorgan saf pamuktan yapılıyor, tamamen sağlıklı ancak insanlar buna önem vermiyor” diye konuştu.
“DEVLET ZANAATLARA SAHİP ÇIKSIN”
Siyasilerden birçok kişiye yorgan işleyen Mahmut Yağmur, bir yıl önce emekli olmuş ama hala daha mesleğini yaşatmaya çalışıyor. “Bu sanatın ölmemesi için çalışıyorum ama maalesef yok oluyor. Devlet bu zanaata sahip çıkmıyor. Bence meslek okullarında bu işin eğitimi verilmeli ve ileriye taşınmalıdır. Başka ülkelerde eski mesleklerin yaşatılması için ustalar okullarda ders veriyor ama bizde buna değer verilmiyor. Eğitim verilmesi için yardımcı olmuyorlar bir de üstüne vergi isteyip mesleği öldürüyorlar. Ben devletime vergimi öderim ama devlet de zanaatkarlarına sahip çıksın. Atatürk ne demiş: Zanaatları olmayan bir ülke çökmeye mahkumdur”
“KIBRISLI RUM MÜŞTERİLERİM VAR”
Lefkoşa Arasta bölgesindeki dükkanında yorgancılığı yürüten Mahmut Yağmur, yabancıların büyük ilgi gösterdiğini ve kendisini bol bol görüntülediklerini söyledi. Yapılan işlere hayranlıkla baktıklarını söyleyen Yağmur, Kıbrıslı Rumların da ilgi gösterdiğini, hatta bazı müşterileri olduğunu da aktardı. Mahmut Yağmur, “Bir gün bir turist geldi, dükkandaki her şeyi çekti kayıt altına aldı ve belgesel yapacağını söyledi. Bir süre sonra beni İsviçre’den aradılar ve tanıdık bir arkadaş aracılığıyla orada canlı telefon bağlantısı yaptılar. Sanatımı yurt dışında gösterdiler. Yabancılar bile bizim zanaatımızı tanıtıyorken, kendi ülkemizde insanlarımız duyarsız kalıyor” dedi.