Zavallılar
Son günlerde yaşadığımız ortaokul ve lise çağındaki çocukların başörtüsü ile okula gitmesi konusu bugüne kadar bu ülke insanı için hiçbir dönemde sorun olmayan bir konunun sorun olmasını sağlamaktan başka hiçbir işe yaramadı.
Dahası bu sorun ansızın birileri tarafından başlatıldı ve ısrarla sürdürülüyor. Amaç ülke insanını bölmek, parçalamak ve bu bölünmeden siyasi çıkar sağlamaktır.
Türkiye’de türban tartışmalarının en sert biçimde yaşandığı, üniversite öğrencilerinin okullarına girmesinin engellendiği yıllarda bile KKTC’de hiç böyle bir sorun yaşanmadı.
Türkiye’den çok sayıda türbanlı kız öğrenci o yıllarda KKTC üniversitelerinde hiçbir sorun yaşamadan eğitim gördü.
Kıbrıslı Türkler tarihin hiçbir döneminde bireyin dini inancını yaşayış biçimi ile uğraşmadı.
Din ve vicdan özgürlüğü Kıbrıs Türk halkının tarihi boyunca hep temel ilkelerinden oldu.
Şimdi bize dayatılmak istenen bambaşka bir şeydir. Henüz birey olmamış çocuk yaştaki kız çocuklarının başlarının örtülmesidir.
Bunun din ve vicdan özgürlüğü ile bağlantısı yoktur. Çünkü çocuklar kendi kararlarını kendileri vermiyor. Ya ailesi, ya mahalle baskısı, ya da söylemeye dilim varmıyor ama artık her köşede açılan kuran kursu hocaları kız çocuklarının başlarını kapatması için baskı uygulamaktadır.
Bu kabul edilemez. Bu çocuklar kendi kararlarını kendileri verecek yaşta değiller. 18 yaşını doldurdukları zaman, yani yasal olarak kendi kararlarını kendileri verecek yaşa geldikleri zaman nasıl isterlerse giyinebilirler.
Burada sorun başörtüsü değil, çocuk istismarıdır. Birileri çocukları kullanarak siyasi avantaj sağlamaya çalışıyor.
UBP-DP-YDP hükümeti bu yöndeki düzenlemenin KKTC Anayasa’sına aykırı olduğunu bile bile bir tüzük geçirdiler. Bu tüzüğe göre çocuklar artık “bone ve bandana” takarak okula gidebilecekti.
Bu düzenleme hem bu konunun okullarda uygulanan disiplin tüzüğüne aykırı olduğunu söyleyenler, hem de başörtüsü dayatması yapanlar tarafından eleştirildi.
Öğretmen sendikaları ve ana muhalefet CTP ile diğer muhalif partiler açık açık eleştirdi. Başörtüsü dayatması yapanlar ise kapalı kapılar arkasında eleştirdi. Hükümete “bone ve bandana ne demek, başörtüsü yazmaya utanıyor musunuz” dedi.
Hükümet bu tüzüğü geri çekti. Ama süreç devam etti. Dayatma yapanlar açık açık okullara giderek öğretmenlerle çocukları karşı karşıya getirdi.
Bizim ülkemizde hiç yaşanamayan bir sorun dışarıdan dayatmayla yaşanmaya başladı.
Halk bir bütün olarak bu dayatmalara karşı sokağa döküldü. 2004 referandum sürecini anımsatan her görüşten on binlerce kişi öğretmen sendikalarının eylemine destek verdi.
Aynı saatlerde UBP-DP-YDP hükümeti de oybirliğiyle yeni disiplin tüzüğünü geçirdi. Bu kez dayatanların istediği gibi tüzüğe başörtüsü yazıldı.
Üstelik ortaokullarda bakanlıktan izin alınarak başörtülü okula gidilebilecek, liselerde ise izin almadan isteyen her öğrenci başını örtebilecek.
Hükümet inanmadığı bu düzenlemeyi yaparak yürürlüğe koydu. Ama iş bunu savunmaya geldiğinde din ve vicdan özgürlüğü ile konuyu açıklamaya çalışıyorlar.
Sorunun çocuk yaştaki kız çocuklarının başlarını örtmesi olduğunu gizlemeye çalışıyorlar.
Eğitim bakanı Nazım Çavuşoğlu tüzüğü savunmak için “ben, Milli Eğitim Bakanı olarak; takmak isteyenin de istemeyenin de yanındayım. Eğitim herkes için eşit, özgür ve güvenli olmalıdır” dedi.
Ayrıca katıldığı bir TV programında da “peçenin takılmasının ise yasak olduğunu” belirtti.
Maliye bakanı Özdemir Berova ise “inanç özgürlüğü bir insan hakkıdır” diyerek olayı genelleştirmeye çalıştı.
Ulaştırma bakanı Erhan Arıklı da bu işten nasıl fayda sağlarım derdine düştü. Bu bağlamda tehlikeli bir oyunu vizyona koydu. Türkiyeli, Kıbrıslı ayrımı yaratmak için Türkiye’yi yalnızca kendilerinin sevdiğini, gerisinin Türkiye düşmanı olduğunu iddia etti. Bu amaçla küçük bir grupla birlikte TC elçiliği önüne giderek ayrımcılığı daha da körükledi.
Başbakan Ünal Üstel ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da bu yeni düzenlemeyi din ve vicdan özgürlüğü olarak nitelediler ama bunların çocuk olduğunu gizlemeye çalıştılar.
Zavallılar aldıkları talimatı yerine getirmek için kılıktan kılığa giriyorlar. Ama bir türlü gerçeği itiraf edemiyorlar.
Gerçekten zavallıdırlar.