Zekâmız…
Zekâ düzeyimizi sorguluyoruz ya çoğu zaman!.. Acaba iyi düşünüyoruz mu, zekâmız tamam mı yoksa bir gerilik mi var zekâ düzeyimizde ki şimdi yaşadıklarımızı hak edecek bir düzeni kendi ellerimizle yaratır duruma geldik!
Bu işin şakası tabii… Kıbrıs’ta şu an yaşadığımız statüko tabii ki sadece zekâ düzeyimizin getirdiği bir durum değil. Uluslararası ilişkiler, toplumların karşılıklı yaptıkları yanlışlar, başka ülkelerin Kıbrıs üzerindeki çıkarları, bölgesel faktörler vb. 60 yıldır içinden çıkamadığımız bir süreci bize yaşatıyor ne yazık ki…
Ama elbette bunlar çeşitli faktörler tarafından bize yaşatılırken kendi zekâ düzeyimizin de bunda rol oynadığını söylemek yanlış olmaz. Bunun da rolü olmalı ki bir türlü yaptığımız hatalardan ders almayı beceremiyoruz.
David Wechsler (1896-1981) adında Amerikalı bir psikolog hâlâ kullanılan bir zekâ ölçüm yöntemi geliştirmiş. Wechsler Yetişkin Zekâsı Ölçeği (WAIS) ve Wechsler Çocuk Zekâsı Ölçeği (WISC) şeklinde geliştirdiği ölçeklerde çeşitli ülkelerin yetişkinleri ve çocuklarının zekâ düzeyleri hakkında bilgiler edinebilirsiniz.
Örneğin yakınımızda olan ve beslenmeyle ilgili ders kitaplarında veya yararlanılan kaynaklarda da yer alan Türk çocuklarıyla ilgili WISC ölçeği aşağıdaki gibi sonuçlar elde etmiş;
Bilimsel kaynaklardan aldığım ve yayınladığım bu tabloya bakarak ayrımcılık/ırkçılık yaptığım anlaşılmasın sakın… Sadece bilimsel bir bulguyu ortaya koyuyorum. Keşke bizim toplum için de böyle bir çalışma yapılmış olsa…
Yukarıda beslenmeyle ilgili kitaplar ve kaynaklar dememin nedeni tabloda ortaya çıkan sonucun yetersiz veya bilinçsiz beslenme nedeniyle ortaya çıktığını belirtiyor bilim insanları… Ekonomik yetersizlikler veya bilinçsizlik nedeniyle iyi ve sağlıklı beslenememek, Türk çocuklarında hiç de parlak olmayan bir sonucu ortaya koyuyor. Tabloda da görüleceği gibi ‘çok üstün’ sınıfında dünya ortalaması %2,2 iken o sınıfta Türk çocuğu yer almıyor. Buna paralel olarak dünya ortalaması %16,1 olan ‘parlak’ sınıfında bu oran %5’te kalıyor. Bu verilere karşın dünya ortalaması %2,2 olan ‘zihinsel geri’ sınıfında ise bu oran %20.
Dediğim gibi bizim Kıbrıs’taki toplumları da bu çizelgede görmek isterdim. Acaba bizde durum ne!?
Füzeler ve insanlar
Geçtiğimiz günlerde bir Rus diplomat Kuzey Kore’deki izlenimlerinin ardından ülkesine Rusya’ya döndü. Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un bir uzun menzilli füze denemesi hazırlığında daha olduğunu söyledi. Bu füzenin Kuzey Kore’den Amerika’nın batı sahillerini vurabilecek menzilde olması amaçlanıyormuş. Nedense artık her Kim Jung Un haberleri bana bizim Tahsin beyi çağrıştırıyor. İkisi de bombalamaya, füze atmaya meraklılar… Toplar, tüfekler hoşlarına gidiyor. Kim Jong Un’a bakıyorum televizyonlarda, resmi geçitlerde, füze denemelerinde bir çocuk gibi eğleniyor… Etrafındakiler de onu eğlendirmeye çalışıyor… Oyun gibi bütün bunlar Un için sanki… Belki ruh hali tamam olmayabilir, belki şimdilik her şey deneme aşamasında iken eğleniyor olabilir ama Tahsin bey için aynı şeyleri söylemek istemiyorum. Gerçi “Türk savaş gemileri Rumlar adına petrol arayan gemileri vurabilir dedim, vurur demedim” dese de ‘vurur’un vurabilirden bir farkı yok diye düşünüyorum… Sonuçta niyet aynı.
Kaçmak için yardım bekliyorum…
Bir aya yakın oldu Gönyeli Çemberi kaçış yollarının açılışı… Ama ben bir aydır bu kaçış yollarından bir türlü kaçamadım. Bütün bakanlar toplanmıştı oysa Çemberde 15 Eylül’de… Başta Hüseyin bey ve Kemal bey olmak üzere harika bir projenin! kurdelesini kesmişlerdi. Herkes kaçacaktı, oysa ama ben bir türlü kaçamadım. Bir ay önce nasılsa şimdi de bekliyorum kuyrukta saatlerce… Benim gibi herkes… Ben mi bulamadım yoksa kaçışın yollarını… Kemal bey bir yardımcı olsa!..
Sevmek bu ise…
Herkes çevreci, herkes doğayı çok seviyor ama nedense her yer pis, her yer çöplük… Herkes çevreci ama fırsatı buldu mu yerine betonu dikmek için kalan son ağacı da kesiyor… Herkes “kim atıyor bu çöpleri” diye soruyor ama arkanızı dönerkenden hemen atıyor kola tenekesini arabasının camından dışarı… Doğayı çok seviyor avcılar, yürüyüş için ava gidiyorlar ama bellerinde onlarca kuşu ve tavşanı facebook’ta sergilemekten büyük keyif alıyorlar. Sevmek bu demekse sevmemek en iyisi…
Yaşamak bir şölendir. Bu şölene çağrılan kimseler pek çoksa da, masaya oturmayı başaranlar pek azdır.
Darwin